Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

semerkant (ailemden) seçme yazılar

> 1 <

adaletinreisi

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 2427 ileti
Yer: komuta merkezi
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #85989 10-07-2006 08:18 GMT-1 saat    

--------------------------------------------------------------------------------
PERVANENİN AŞKLA SEYREYLEDİĞİ IŞIK

Aşığın hali, mum ışığının etrafında dönen pervaneye benzer. Işık, pervaneyi, yani küçük kelebekçiyi yakıp yandırmaktadır. “Şem’i gör kim yanmadan yandırmadı pervaneyi” der, Fuzuli. Pervane içten içe yanan mumun ışığına vurgundur. Bir an ona yakın olabilmek için etrafında divane olup dururken, çember git gide daralmaya başlar. Pervanenin cesareti ve şevki, özlemini kamçılayan her mesafe, mumun alevine dokunma ve sıcaklığını duyma isteğini kamçılar. “Biraz daha, biraz daha yakın olayım” derken sonunda kanadını ateşe kaptırır. Ateşe karışan aşkı, vücudunu küle döndürür. Yandıkça aşkın hakikatine varır, Mecnun’un Leyla’sında ilahi aşkı bulduğu gibi… Pervanenin aşkla seyre daldığı mum, ilahi nurdur ki bu ışık, Hak aşkını arayan salik’in kalbini aydınlatır. Aydınlattıkça yakar, yaktıkça irfana ulaştırır; dış dünyaya Allah’ın nazarıyla baktırır.

Aşığın gönlünde aşk ateşi, ruhunun hicranını alıp götürür. Nereye baksa sevgiliyi görür. Aşkıyla aydınlatmaya çalışır ahını, hicranını. Hiç uyumaz, sevgilini adı dilinde, gözü kapıda vuslat anını bekler. Aşkı, vadiye benzeten Feridüttin Atar, “Bu vadiye düşen kor ateşler gibi yanar” der. “Aşık, susuz kalıp çöllerde hararetle koşan, koştukça, yanan bir alevlenip yükselen kimsenin haline benzer. Aşık, işin sonunu düşünmez. Aşk baştan sona gönül işidir”…

“Aşk nedir?” diye sordular Mansur’a. “Üç güne varmaz görürsünüz, sabredin bekleyin” dedi. Önce kollarını ayaklarını kestiler. Her bir uzvu aşk içinde inledi. Bedenini astılar; o, yine “aşk” diye sızladı. En sonunda yakıp küllerini nehre saçtılar. Her bir zerresi “aşk” nidasıyla savruldu.

Aşkı, Mevlana’ya sordular: “Anam aşk, babam aşk, Peygamberim aşk, Allah’ım aşk, ben bir aşk çocuğuyum. Bu aleme aşkı ve sevgiyi söylemeye geldim…” dedi.

Güneş bile Sevgililer Sevgilisine vurgundur. O’nun nurunu gördüğü andan beri aşkından pervane gibi döndü. Süleyman Çelebi, güneşin aşklara dönüşünü, “Dedi gördüm ol Habib’in annesi/Bir acep nur kim güneş pervanesi” diyerek mısralarına döktü. Mecazi aşk, acı ve ıstırap yüklüdür. Nefsin isteklerine ulaşamayınca aşkın kasveti ruhu sıkar. Beşeri aşkta da insanı ilahi aşka götüren bir yol vardır. Mecnun’un Leyla’sını ararken Mevlası’yla buluşması gibi. Tasavvufun, kamil insan olma yolunda en önemli payesi ilahi aşktır. Sevgili, yalnızca Alemlerin Rabbi Allah’tır. İnsanoğlu ancak o sevgiyle “yaratılmışların en üstünü” vasfına ulaşır.

“El çek ilacımdan tabip…”

Hak aşığı Yunus Emre dağları, taşları, ağaçları, kuşları sevdi. Her nazarıyla Sevgili’nin tecellisini gördükçe gönlü hoş oldu. O hoşluk onu diyar diyar gezdirdi. Her gidişi onda bir başka buluş oldu. Yerdeki karıncadan, uçan kuştan Sevgili’nin haberini sordu. Sonunda Yunus’un aşkı buram buram reyhan kokusu saçtı. Bu koku canlar cananına ulaşınca, “Yaradan’ı severiz yaratılandan ötürü”, “Gönül Çalab’ın tahtı/Çalab gönüle baktı”, “Ben gelmedim dava için/Benim işim sevgi için/Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldim” diyerek sevgiyle yoğrulan hasretini şiirleriyle paylaştı. Bu aşk büyüdükçe Yunus’a asırlar boyu bilinecek “sevgi mektebini” kurdurdu. Aşık ruhlara aşkın en güzel motiflerini dokudu.

Sevgiyi böylesi ilahi aşktan uzaklaştırırsak ne aşkı anlayabiliriz ne aşkın bereketinden nasiplenebiliriz. Aşkı tadan maşuk sevgilisini herkesle paylaşmak ister. Çünkü herkes aynı sevgiliden bahsetsin, aynı sevgili için yansın diye arzular. Yüce Yaratıcı’yla var oluş sırrına ererken, “Hiç aşktan özge şey reva mı? Sarf etmeğe gevher-i kelamı” (Söz cevherini sarf etmeğe aşktan başka şey layık mıdır?) der, Şeyh Galip.

Sevilmesi gereken asıl varlık Cenab-ı Allah, sonra Hz. Peygamber, ardından da yaratılanların en şereflisi olan insan ve diğer varlıklardır. Varlıkların ve özellikle insanın sevilmesi, iman güzelliğinin sonucudur. O sevgi insana cefa değil safa olur. Fuzuli’nin dediği gibi; “Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib,/Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır!”



Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Devlet-i Ebed Müddet

> 1 <