Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Saman Nezlesi

> 1 <

MuHaMMeD

grup tuttuğum takım
Yarbay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3201 ileti
Yer: istanbul
İş: öğrenci
Kayıt: 20-06-2006 06:59

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #114527 14-08-2006 17:45 GMT-1 saat    
Saman nezlesi ya da alerjik nezle duyarlı kişilerde bir antijen-antikor reaksiyonu ile başlayan bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Başka bir deyişle duyarlı kişi alerjeni yabancı bir cisim olarak tanır ve vücudun yabancı canlılara (örneğin bakterilere) karşı oluşturduğu antikorun bir benzerini bu alerjene karşı oluşturur. Bu duyarlılık IgE ve antikor oluşturma eğilimi (atopi) şeklinde genetik olarak geçmektedir.

Genetik geçişli olmasına karşın yeni doğan alerjik değildir. Alerjinin daha sonradan ortaya çıkmasının bu genin bir viral enfeksiyon sırasında aktif hale geçmesine bağlı olduğu düşünülmektedir. Bu aktivasyon yaşamın hangi döneminde gerçekleşirse kişi o andan sonra alerjik olur. Saman nezlesi alerjinin tipik bir örneğidir ve reaksiyon solunan bir alerjene karşı histamine bağlı yanıt yoluyla ortaya çıkar.

Antijene özgül IgE ve antikor oluşumu ve bunun antijenle birleşmesi sonucunda histamin açığa çıkar. Histamin burun mukozasında infllamatuar bir süreci başlatır ve mukozanın şişmesine, kaşıntıya, tahrişe ve aşırı miktarda sümük salgılanmasına neden olur. Kentleşme, sanayileşme ve hava kirliliğindeki atışa paralel olarak alerjik nezle sıklığı tüm dünyada geçtiğimiz yüzyıl boyunca artış göstermiştir. Alerjik nezle, sürekli alerjik nezle ve mevsimsel alerjik nezle olmak üzere ikiye ayrılır.

Alerjik nezlenin belirtileri nelerdir?

Alerjik nezlenin belirtileri burun akıntısı ve tıkanıklığı, hapşırıklar, gözlerde sulanma, burun ve gözlerde kaşıntı ve bazen baş ağrısıdır. Alerjinin önde gelen sistemik belirtileri ise konsantrasyon bozukluğu ve halsizliktir.

Alerjik nezle ile soğuk algınlığı ayrımını nasıl yapabilirim?

Alerjik nezlede halsizlik soğuk algınlığından daha azdır ve ateş ve kas ağrıları olmaz. Alerjik nezle genellikle yılın belirli dönemlerinde ya da belirli bir madde ile karşılaştıktan sonra ortaya çıkar ve genellikle iki haftadan uzun sürer. Hastalığınızın alerji mi soğuk algınlığı mı olduğunu netleştirmediğiniz durumlarda hekiminize başvurmakta yarar vardır.

Alerjik nezle yaşla birlikte değişir mi?

Evet değişir. Bu değişiklik mevsimsel alerjik nezlede daha fazladır. Hastalık yapısı gereği yaşam boyu yakınmalarda artış ve azalmalar ile gider. İlerleyen yaşlarda büyük oranda kendiliğinden geriler. Çocukluk çağında başlamışsa ergenlik döneminde geçebilir, bazen 30'lu 40'lı yaşlarda tekrar ortaya çıkar. Kadınlarda gebelik döneminde yakınmalar genellikle azalır, bazen menapoz ile alerjik nezle tekrarlar. Sürekli alerjik nezle genellikle alerjik olmayan kronik nezle (vazomotor nezle) şekline döner.

Sürekli ve mevsimsel alerjik nezle arasındaki farklar nelerdir?

Polenlere maruz kalma ile ortaya çıkan alerji genellikle mevsimsel özellik gösterir. Buna karşın sürekli alerjik nezle sürekli maruz kalınan alerjenlere duyarlılık halinde ortaya çıkar. Mevsimsel alerjik nezlede ortalama başlama yaşı daha küçüktür. Sürekli alerjik nezlede alerjik astım görülme sıklığı mevsimsel alerjik nezleden iki kat fazladır. Mevsimsel alerjik nezle yaşla gerileme eğilimi gösterirken sürekli alerjik nezle kronik nezleye dönüşür.

Hangi alerjenler alerjik nezleye yol açar?

Alerjenin alerjik nezleye yol açıp açmayacağını belirleyen en önemli özelliği alerjenin boyutudur. Havada taşınabilecek ve burun mukozasına ulaşabilecek kadar küçük olan bitki ve hayvan proteinleri alerjik nezleye yol açarlar. Sık rastlanan alerjenler polenler, ev tozu akarları, küf mantarları ve hayvan tüyleridir.

Mevsimsel alerjik nezleden daha çok sorumlu olan polenler hangileridir?

İlkbahar başlangıç dönemlerinde gelişen alerjik nezleden ağaç polenleri -İstanbul için en önde geleni akkavak ağacının polenleridir- sonbahar başlangıç dönemlerinde gelişen mevsimsel alerjik nezleden ise çimen polenleri sorumludur. Ankara'da çimen polenleri ön planda iken İzmir'de çimen ve zeytin polenleri öne çıkmaktadır.

Sürekli alerjik nezleden daha çok hangi alerjenler sorumludur?

Ev tozunda alerjik etkinlikten sorumlu olan temel canlı ev tozu akarı adını alan mikroskobik boyutlardaki böcekler daha doğrusu bu böceklerin havada uçuşan dışkılarıdır. Akar dışkılarının yanı sıra hamam böceği dışkısı, küf mantarları, ev hayvanlarının artıkları ve polenlerde alerjik reaksiyonun ortaya çıkmasına katkıda bulunurlar.

Mevsimsel alerjik nezlesi olan kişiler ne gibi önlemler almalıdır?

Alerjiniz olan polenlerin yoğun olduğu dönemlerde ve özellikle polen sayısının daha yüksek olduğu sabah erken saatlerde (05.00-10.00 arası) evinizin pencere ve kapılarını kapalı tutunuz.

Ev dışı sporlar ve aktiviteler için polen sayısının daha düşük olduğu gündüz saatlerini yeğleyiniz.

Çimleri kesmeniz gerekiyorsa, polen maskeleri takınız.

Evde ya da bahçede bitki yetiştirecekseniz, parlak renkli ve yoğun kokulu bitkilere yöneliniz. Bu bitkilerin polenleri havaya dağılarak değil, böcek ve kuşlar aracılığıyla yayılırlar.

Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde giysilerinizi açık havada kurutmaktan kaçınınız.

Sürekli alerjik nezlesi olan kişiler ne gibi önlemler almalıdır?

En önemlisi, yastık ve yorganların antialerjik yastık kılıfı ve nevresimler ile kaplanmasıdır.

Kuştüyü yastıkları, yün battaniye ve örtüleri alerjik olmayan sentetik materyaller ile değiştiriniz.

Özellikle yatak odasında yatağa ve halıya sık temizlik yaparak evdeki toz miktarını azaltınız.

Isıtma ve havalandırma sistemlerindeki fitreleri aylık olarak değiştiriniz.

Hava temizleme aygıtı kullanınız.

Evcil hayvanları evden uzaklaştırınız ya da başta yatak odası olmak üzere evde hayvanların giremediği alanlar oluşturunuz.

Evinizin nem düzeyini düşük tutarak küf mantarlarının çoğalmasını engelleyiniz.

Başta evinizin pencere ve kapılarını kapalı tutmak üzere, polenlerin yoğun olduğu dönemlerde mevsimsel alerjik nezlesi olan kişiler için geçerli olan önlemlere siz de uyunuz.

Alerjik nezle tanısı nasıl konur?

Alerjik nezle tanısında en önemli ölçütlerden biri hastanın öyküsüdür. Sıklıkla öykü ve fizik muayene ile alerjik nezle tanısı konulabilir. Ancak tanının kesinleşmesi için alerji testlerine de başvurmak gerekir. Sık yapılan alerji testlerinin birincisi -deri testi- "Prick test" olarak adlandırılan ön kol iç yüzüne yapılan minik çiziklere alerjen ekstreleri damlatılarak yapılan testtir.

Test sonuçları oluşan kızarıklık ve kabarıklığın ölçülmesi, alerjinin şiddeti hakkında da bilgi vermektedir. Prick test daha ucuz ve sonuçları 20-30 dakika içinde hızla alınabilen bir yöntemdir. İkinci test -kan testi- kısaca RAST olarak tanımlanan "Radyoalergosorbent test" yöntemiyle serumda kuşkulanılan ve sık rastlanan alerjenlere karşı oluşmuş özgül antialerjik antikor düzeylerinin saptanmasıdır.

Özgül antialerjik antikor düzeylerinin yüksekliği alerji tanısını destekler. Bu iki testin bir arada kullanılması ile tanıda başarı oranı artmaktadır. Bugün için deri içi (intradermal) testlere verdiği rahatsızlık ve komplikasyon riski nedeniyle daha az başvurulmaktadır Bu testler dışında histamin, metakolin ya da alerjen ekstrelerinin burun mukozasına uygulanması ile yapılan "nazal provokasyon "veya "nasal challenge" testlerine de sınırlı oranda başvurulur.

Deri testleri 5 yaştan sonra tanı değeri kazandığından 5 yaş öncesinde daha çok kan testlerine başvurulmaktadır. "Eozinofilik katyonik protein (ECP)" düzeyi erken çocukluk çağında iyi bir gösterge olarak kabul edilir. Serum eozinofil sayımı ve total IgE düzeyi saptanması alerji tanısı için kaba göstergelerdir. Burundan yapılan yaymada eozinofil gösterilmesi alerji tanısını destekleyebilir ancak eozinofil varlığı alerjik nezleye özgül bir hal değildir.

Alerjik nezlenin yol açtığı sorunlar nelerdir?

Alerjik nezlenin en sık yol açtığı hastalıklar sinüzit (alerjik rinosinüzit) (bakınız: Sinüzitler) ve -özellikle çocuklarda- efüzyonlu otitis media yani orta kulak boşluğunda sıvı birikmesidir (bakınız: Kulakta Sıvı). Alerjik rinosinüzit alerjik nezlenin yol açtığı yakınmaları artırmak yanında, aynı zamanda alerjik astımı olan hastalarda astım tablosunu da ağırlaştırır.

Bunun dışında alerjik nezle seyri sırasında koku alma bozuklukları, baş ağrısı, geniz akıntısı, erken dönemde geri dönebilen; ileri aşamalarda geri dönüşsüz burun tıkanıklığı görülebilir. Burunda çoklu polip varlığı (intranazal polipozis) alerjik nezleye benzer bir patoloji olmasına karşın alerjik nezlenin polip gelişiminden sorumlu olmadığı düşünülmektedir. Alerjik nezlenin yol açtığı özgül hastalıklardan biri alerjik mantar sinüzitidir. Klasik mantar sinüzitlerinden farklı olarak tedavisi cerrahi+ sistemik kortizon tedavisi ile yapılır.

Alerjik nezlenin tedavisi nedir?

Tedavinin ilk ilkesi alerjen ile karşılaşmaktan kaçınmaktır. Bu amaçla yapılması gerekenler yukarıda anlatılmış bulunuyor. İkinci aşama ilaç tedavisidir. Kullanılacak ilaçlar: Antihistaminikler (antialerjik ilaçlar), ağızdan veya burun damlası/spreyi olarak kullanılan dekonjestanlar (burun açıcı ödem azaltıcı ilaçlar), kortizon içeren burun spreyleri, ağızdan ya da enjeksiyon ile sistemik kortizon preparatları, Kromolin sodyum içeren burun spreyleri ve İpratropium içeren burun spreyleridir.

Üçüncü aşama immunoterapi (bağışıklık tedavisi) ya da daha sık kullanılan adıyla aşı tedavisidir. Temel ilkesi düşük dozlarda antijenin vücuda verilmesi yoluyla alerjik duyarlılığın azaltılmasıdır. Günümüzde sadece ilaç tedavisine karşın yakınmaları kontrol altına alınamayan ya da yan etkileri nedeniyle ilaç tedavisi kullanamayan kişilere uygulanması önerilmektedir.

Aşı tedavisi mevsimsel alerjik nezlede sürekli alerjik nezleden daha etkilidir. Ayrıca üçten az alerjene duyarlılık olduğunda ve polen ve ev tozu alerjisine karşı daha yüksek başarı oranı elde edilmektedir. İyi seçilmiş hasta gruplarında aşı tedavisi yakınmaların % 90'a varan oranlarda azalmasını sağlamaktadır.

Alerjik nezlesi olan hastalarda bu tedaviye ek olarak alerjik nezle hastalığı sırasında ya da aktive olduğu dönemlerde ortaya çıkan, alerjik rinosinüzit, efüzyonlu otitis media, alerjik mantar sinüziti, ilaç tedavisine yanıt vermeyen burun eti büyümeleri (konka hipertrofisi), burun polipleri ve temas başağrısının etkin tedavisi gereklidir. Ayrıca alerjik nezle yakınmalarının artmasına yol açan, çocuklarda geniz eti büyüklüğü (adenoid hipertrofisi), erişkinlerde burun bölme eğriliği (septum deviasyonu) gibi patolojilerin varlığı da araştırılmalıdır.

Alerjik nezlede ilaç seçimi nasıl yapılmalıdır?

Hastanın ön planda olan yakınmaları ilaç seçiminde göz önüne alınmalıdır. Antihistaminikler hapşırık, kaşıntı ve akıntı üzerine etkilidirler, ayrıca göz yakınmalarını da azaltırlar. Ancak burun tıkanıklığı üzerine etkileri yoktur. Bu nedenle dekonjestanlar ile birlikte kullanılmaları gerekebilir. Sistemik (ağızdan alınan) ya da topikal (buruna uygulanan) dekonjestanlar (burun açıcı ilaçlar) tedavinin temel değil destekleyici bir ögesidir ve sadece burun tıkanıklığı üzerinde etkilidirler.

Topikal (buruna uygulanan) steroidli (kortizonlu) spreyler kaşıntı, hapşırıklar, burun tıkanıklığı ve akıntısı gibi burunla ilgili tüm yakınmaları azaltırlar. Ancak göz yakınmaları üzerine etkileri yoktur. Koku alma bozukluğu durumunda kısmen etkili olmalarına karşın bu durumda kullanılması gereken ilaç sistemik (ağızdan ya da iğne yoluyla alınan) steroidlerdir. Kromolin sodyum spreyleri hapşırıklar, kaşıntı, akıntı ve tıkanıklık üzerine etkilidirler ancak etkileri topikal steroidlerden daha azdır. İpratropium spreyleri hapşırıklar, kaşıntı ve tıkanıklığa etkisizdirler. Sadece burun akıntısını azaltırlar.

İlaç seçiminde hastalığın şiddeti belirleyicidir. Hafif olgularda antihistaminikler -gerekirse kısa süreli dekonjestanlarla kombine edilerek- seçilmelidir. Orta derecede yakınması olan hastalarda hasta 4 yaşın altındaysa kromolin sodyum spreyleri, dört yaş üzerindeyse topikal steroidli spreyler yeğlenir. Bu hastalarda da kısa süreli dekonjestan kullanılabilir. Şiddetli yakınları olan hastalarda düzenli topikal steroidler, antihistaminik-topikal steroid kombinasyonu ve kısa süreli sistemik steroid tedavisi verilmelidir.

Alerjik nezle için kullanılan ilaçların yan etkileri var mıdır? Varsa nelerdir?

Evet vardır. Ancak sık görülmezler. Kullanılan ilaç gruplarına göre dikkat edilmesi gereken noktalar şöyledir:

Antihistaminikler

Klasik (birinci jenerasyon) ve ikinci jenerasyon olarak ikiye ayrılır. Birinci jenerasyon ilaçlarda daha fazla olmak üzere baş dönmesine, ağız kuruluğuna, sersemlik hissine yol açabilir. Yaşlılarda, karaciğer bozukluklarında, prostat büyümesi olanlarda, dar açılı glokomu olanlarda, kalp damar sistemi hastalıkları olanlarda, gebelikte ve süt verme dönemlerinde dikkatle kullanılmalıdır.

Antihistaminik kullanırken alkol ve merkezi sinir sistemini baskılayan ilaçları kullanmaktan kaçınmak gerekir. Ayrıca MAO inhibitörü adı verilen seyrek kullanılan antidepresanlar, kullanılan antihistaminik ilaç Astemizol ise makrolid grubu (Azitromisin, Klaritromisin, Roksitromisin vs.) antibiyotikler ve azol grubu antifungaller (mantar ilaçları) alınmamalıdır. Loratadin kullanımı sırasında ilacın aç alınmasına dikkat edilmelidir çünkü gıdalar ile birlikte alındığında emilim % 40-60 azalmaktadır.

Sistemik (ağızdan kullanılan) dekonjestanlar

Bulantı, idrar yapma güçlüğü, göz bebeklerinde büyüme, çarpıntı, geçici hipertansiyon, kaygı reaksiyonu, uykusuzluk, baş ağrısı yapabilirler. Özellikle tedavisi güç yada oynak hipertansiyonu olanlarda, kalp damar sistemi hastalıkarı bulunanlarda, şeker hastalığı olanlarda, hipertirodide (zehirli guatr), prostat büyümesi olanlarda dikkatle kullanılmalıdır. MAO inhibitörü kullananlarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Sistemik dekonjestanlar MAO inhibitörleri ile, Bromokriptin ile, şeker ilaçları ile, Fenotiazin grubu ilaçlarla, kafein ve Teofilin ile birlikte kullanılmamalıdır.

Topikal (buruna uygulanan) dekonjestanlar

En önemli yan etkileri uzun süre kullanıldıklarında "rebound fenomeni" adı verilen şekilde ilaç uygulandıktan bir süre sonra burun tıkanıklığının artarak geri gelmesi halidir. Bu durum gitgide daha fazla ilaç kullanmaya yol açar ve bir süre sonra "Medikamentoz nezle" adı verilen kronik nezleye dönüşür. Ayrıca burunda kuruma, yanma ve yüksek dozlarda kullanıldığında yukarıda anılan sistemik etkilere de yol açabilirler.

Topikal (buruna uygulanan) streoidli (kortizonlu) spreyler

Burunda tahriş hissi, yanma, kuruluk ve burun kanamalarına yol açabilirler.

Sistemik (ağızdan ya da aşı yoluyla alınan) steroid (kortizon)

Sistemik kortizon kullanımı alerjik nezle tedavisi sırasında nadiren gerekir. Koku alma bozukluğu geliştiğinde, alerjik mantar sinüzitinde ya da tedaviye dirençli olgularda seçilmelidir. Vücut yağ dağılımında değişiklik, ay yüz, ödem, akne, kıllanma, psişik bozukluklar, peptik ülser yada erozif gastrit, kan şekeri yükselmesi, halsizlik, kas zayıflığı, osteoporoz, göz içi basınç artışı, nörolojik değişiklikler, vücut sıvı ve elektrolit dengesi değişiklikleri, negatif azot balansı, yara iyileşmede gecikmeye yol açabilir.

Akut viral enfeksiyonlar, zona hastalığı, gözde herpes simpleks, peptik ülser(özellikle kanama eğilimi olanlar), ostoeporoz, psikoz, majör depresyon, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, şeker hastalığı, hipertansiyon, tüberküloz, sistemik mantar hastalıkları, Cushing hastalıkları, divertikülit, gebelik (özellikle ilk 3 ay) ve emzirme dönemlerinde kullanılmamalıdır. Çocuklarda uzun süreli sistemik steroid tedavisi gelişmeyi olumsuz etkileyebilir. Tedavi sırasında canlı virüs aşıları yapılmamalıdır.

Kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan kalp glikozitleri (digoksinler), özellikle potasyum kaybına yol açan idrar sökücüler, pıhtılaşmayı zorlaştıran ilaçlar (antikoagülanlar), şeker hastalığı ilaçları (antidiabetikler), rifampisin ve salisilatlat (aspirin vs.) ile etkileşirler.

Kromolin sodyum içeren spreyler

Yan etkileri azdır. Ancak günde 3-4 kez kullanılmaları gerekir. Burunda tahriş hissi, hapşırıklar, baş ağrısı ve burun kanamaları olabilir.

İpratroprium içeren spreyler

Yan etkileri azdır. Günde 2-4 kez uygulanmaları gerekir. Burunda tahriş hissi ve kuruluk ile hapşırığa yol açabilirler.

Alerjik nezle tedavisinde önemli noktalar nelerdir?

Her ilaç tedavisinde olduğu gibi, hastalıklarınız ve kullandığınız ilaçlar hakkında hekiminize bilgi veriniz.

Gebe iseniz ya da bebeğinize süt veriyorsanız hekiminize bu durumu söyleyiniz

İlaçların günde kaç kez, kaç gün, ne şekilde, aç ya da tok kullanılması gerektiği, olası yan etkileri ve ilaç kullanırken kaçınmanız gereken noktalar hakkında bilgi aldığınızdan ve tam olarak anladığınızdan emin olunuz

Tedavide antihistaminikler kullanılacaksa, uzun süre otomobil kullanması gerekenler, hassas cihazları kullananlar ve çalışırken zihinsel yetilerini kullananlar, ikinci jenerasyon antihistaminikleri yeğlemelidir. Bazı duyarlı kişilerde ikinci jenerasyon ilaçlarda da bu yan etkiler görülebilir. Günde tek doz ve akşam alınan ilaçlar daha iyi tolere edilir.

Tedavide buruna uygulanan dekonjestanlar kullanılacaksa, hekiminizin önerdiği süreden daha uzun süre kullanmamaya dikkat ediniz.

Gerek dekonjestan, gerek kortizon içeren, gerekse kromolin sodyum içeren spreyler baş öne doğru eğilerek buruna sıkılmalıdır. Sprey sıkılırken başın arkaya atılması ilacın doğrudan burun arkasında yer alan geniz boşluğuna gitmesine neden olur.

Kortizonlu ve kromolin sodyumlu spreylerin olumlu etkileri süresi birkaç günden iki haftaya değişen bir zamanda ortaya çıkar. 15 gün dolmadan ilacın etkisiz olduğunu düşünmeyiniz. Bu durumda hekiminizle temasa geçiniz, yakınmalarınızın azalması için tedaviye sistemik ya da topikal dekonjestanlar eklenebilir.

Daha çok kortizonlu spreyler için geçerli olmak üzere, kortizonlu ve kromolin sodyumlu spreylerin etkinliği için düzenli olarak kullanılmaları gerekir. Hekiminizin önerdiği süre boyunca tedaviye ara verilmemelidir.

Aynı nedenle yakınmaların yoğunlaştığı dönemlerde bu spreylerin kısa süreli kullanılmalarının hiçbir olumlu etkisi olmayacaktır.

Daha çok kromolin sodyumlu spreyler için geçerli olmak üzere, kortizonlu ve kromolin sodyumlu spreylerin etkinliği, alerjen ile karşılaşılmadan önce tedaviye başlanması durumunda artmaktadır.

Bu nedenle mevsimsel alerjik nezlede spreylerin alerjenin yaygınlaştığı dönemden iki hafta önce kullanılmaya başlanması tedavi başarısını yükseltir.

Kortizon yerinde ve doğru şekilde kullanıldığında alerji tedavisindeki en önemli silahlardan biridir. Tedavinizin bir aşamasında hekiminiz size ağızdan ya da iğne yoluyla kortizon önerebilir. Önyargılarla tedaviyi reddetmek yerine, kortizon kullanmanın neden gerekli olduğu konusunda bilgi almak ve tedaviyi uygulamak daha doğru olacaktır.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <