Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

BİDAT NEDİR?

> 1 <

kdgd_yakup
Ses Etme Sükunet !

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1789 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 10-12-2006 11:40

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #153240 13-01-2007 09:24 GMT-1 saat    
BİD'AT

Sevgili okuyucular, sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim. Konumuz:

Bid'at

Insanlarin dîne, Allah'in emir ve kanunlarina uygun olmayan bir seyler katmalari veya dînden Allah'in farz kildigi bir seyleri devredisi birakmalari haline bid'at diyoruz.

Bid'at, seytanin mutlaka devreye girmesinin sonucudur. Dînimizin içine birçok bid'at karistirilmistir.

Kur'ân-i Kerim, kâinatin Son Peygamberi'ne, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz'e indirilen, kâinatin Son Seriat Kitab'idir.

Allah'in indirdigi seylerden bugüne kalanlara baktigimiz zaman, bid'atin Islâm dînindeki korkunç tahribatini görürüz. Bunlar, insanlari cennet saadetine hiçbir zaman ulastirmayacAk olan Kur'ân'dan farkli sonuçlardir.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz ve bütün sahâbe, Allah'in bütün emirlerini tam O'nun emrettigi biçim ve boyutta gerçeklestirmislerdir. Üstelik de baslangiçta hepsi çok kötü davranislarin içindeyken Allah'in yoluna girmisler ve hepsi büyük degisiklikler göstermislerdir.

Islâm, Vel Asr Suresinde Allahû Tealâ'nin anlattigi 28 basamaklik bir merdivenle ifade edilir. Bu merdivenin baslangiç noktasi âmenû olmak (Allah'a ulasmayi dilemek), bitisi iradeyi Allah'a teslim etmektir.

28 basamaklik Islâm merdiveninde, birinci basamakta insanlar olaylari yasarlar. Bir kismi yanlis, bir kismi dogru degerlendirir ama herkes her çesit olayi yasar.

Ikinci basamakta, insanlar eger baska insanlari da kendileri gibi Allah'in yolundan alikoymuyorlarsa, baska insanlarin ruhlarini ölmeden evvel Allah'a ulastirmalarina mani olmuyorlarsa, Allahû Tealâ tarafindan mutlaka seçilirler. Seçilenlerin %10'undan daha azi bir dilegin sahibi olur: Allah'a ulasmayi dilemek.

Bugün dünyadaki Islâm dînini ögreten bütün üniversitelerde sunu görüyoruz ki, Allah'a ulasmayi dilemek diye bir kavram tamamen unutulmustur. Ne ülkemizde ne dünya üniversitelerinde artik bir insanin Allah'a ulasmayi dilemesi diye bir faktör yer almiyor. Ilk bid'at buradan baslamis ve bu agacin yikilmasi için yetmistir. Çünkü bu kavram tatbikata giremezse o insanin kurtulmasi mümkün degildir. Seytan, insanlarin Allah'a ulasmayi dilemelerine mani olmayi basardigi gün, insanlari top yekûn cehenneme mahkûm etmeyi basarmistir. Artik zamanimizda ne dîn ögreticilerinin ne de onlardan dîni ögrenenlerin “Allah'a ulasmayi dilemek” diye bir kavramdan haberdar olmadigi ihtarlarla gerçeklesmis bir olaydir. Birinci ihtar bunu tespit ve ispat etti ki, insanlar Biz onlara ihtari sunana kadar, Allah'a ulasmayi dilemek diye bir talebin sahibi olmadiklari gibi, böyle bir kavramin varligindan da haberleri yoktu.

Allah'a ulasmayi dilemenin devreden çikartilmasi 14 asirda Islâm'a yapilan en büyük ihanettir. Neden en büyük ihanet? Daha ötede daha büyük kademelerin insanlar tarafindan ulasilmaz kilinmasi büyük degil midir? Hayir, bunun kadar büyük degildir. Çünkü Allah'a ulasmayi dilemek olmazsa ötekilerin hiçbirinin gerçeklesmesi mümkün degildir. Bid'atlarin en büyügü, en önemlisi, Kur'ân-i Kerim'in olmazsa, olmaz sartini yani Allah'a ulasmayiz dilemeyi yok etmektir.

Bir insanin irsada ulasmasi, Allahû Tealâ'nin farz emridir. Iblisin yok etmesi lâzimgelen sey, insanlari âmenû olmaktan, Allah'a ulasmayi dilemekten men etmekti. Allah'a ulasmayi dilemek (yönelme) kavramini, âmenû kelimesini, ayni istikamette kullanilan; ayni kökten gelen munîb, inâbe, yunîb kelimelerini Kur'ân-i Kerim'de varolmasina ragmen, iblis tatbikattan kaldirmayi basarmistir.

Kur'ân-i Kerim, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in sadece hayatta oldugu devri veren bir Kitap degildir. O'ndan evvelini de O'ndan sonrasini da verir. Yokluktan kiyâmete kadar, kiyâmetten sonrasi da dahil olmak üzere bütün zaman parçalarini Kur'ân-i Kerim'de görebilirsiniz.

Kur'ân-i Kerim'in omurgasina baktigimiz zaman dînin adina, Arapça adiyla “Islâm dîni” deyin veya “Hz. Ibrâhîm'in hanif dîni” deyin veya “Hz. Isa'nin dîni” deyin, “Hz. Musa'nin dîni” deyin, “Hz. Nuh'un dîni” deyin hepsi ayni dîndir. Zamanimizda 3 kitapli dîn varmis gibi görünmektedir. Müslümanlik, hristiyanlik, yahudilik.

Hayir, 3 dîn yoktur. Bu üç dînden evvel Hz. Ibrâhîm'in hanif dîni vardi. Üç peygamber de Hz. Musa, Hz. Isa, Hz. Muhammed (S.A.V) ayni dîni yasadilar, tek dîni yasadilar.

Hz. Âdem'den baslayan bir dîn, bütün peygamberler tarafindan hiç degisiklige ugramadan yasandi. Peki, Hz. Ibrâhîm'den Hz. Musa'ya gelene kadar dîn degismedi mi? Degisti. Insanlar birçok degisiklikler, birçok bid'atlar getirdiler. Allahû Tealâ, Hz. Musa'ya indirdigi Tevrat'la gene bütünledi hepsini. 7 safha 4 teslimden olusan tek bir seriat, tek bir dîn...

Hz. Musa'dan Hz. Davud'a gelene kadar gene insanlar dîni dejenere ettiler. Hz. Davud'a Allahû Tealâ suhuf adi verilen sayfalar indirdi. 7 safha 4 teslimden olusan tek bir seriat, tek bir dîn.

Ondan sonra Hz. Isa'ya kadar gene hersey darmadagin oldu. Hz. Isa'ya indirilen Incil'le yeniden hersey düzenlendi, 7 safha 4 teslim, tek bir seriat, tek bir dîn...

Sonra Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e kadar gelen devrede, gene hersey dejenere oldu. Son Peygamber, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e indirilen Son Seriat Kitab'i, diger peygamberlere indirilen ayni Seriat Kitab'idir. 7 safha, 4 teslimden olusan tek bir dîn...

7 safhali bir bid'at olayiyla karsi karsiyayiz.

14 asir evvele dönüyoruz. Her dînden sonraki dejenerasyon, Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamaninda da hem hristiyanlarda hem yahudilerde vardi. Her iki grubun da %90'dan fazlasi artik dînlerini kaybetmislerdi. Ama yahudilerin de hristiyanlarin da içinde küçük bir azinlik, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e âyetler indikçe: “Iste bunlar bizim su anda yasamakta oldugumuz seylerin hepsinin ifadesi.” diyorlardi.

Allahû Tealâ, Kur'ân-i Kerim'de onlarin her indirilen âyete sevindiklerini söylüyor. Bu insanlar hristiyan, bu insanlar yahudi ama Peygamber Efendimiz (S.A.V) gibi zikrediyorlar, O'nun gibi namaz kili-yorlar, O'nun gibi kendi mürsidlerine tâbî olmuslar. Sahâbe ne yaparsa onlar da aynini yapiyorlar. Onlara bid'at ugrayamamis, bid'at geri kalanlari mahvetmis.

Iblisin firtinasi bütün insanlari kapsamaz. Her devirde oldugu gibi bu devirde de her milletin arasinda, o milletin dîni ne olursa olsun, %10'dan daha az bir kismi mutlaka Allah'in bütün emirlerini yerine getirmekte, yasak ettigi fiilleri islememektedir. Ruhunu da vechini de nefsini de iradesini de Allah'a teslim etmektedir.

Iblisin hedefi, bid'ati olusturmak için insanlari cennet saadetine, dünya saadetine ulastiracak olan bütün faktörleri devreden çikarmaktir. Ama bütün kutsal kitaplarda da bunlar var. Ne yapabilir? Yapacagi sey, insanlari kutsal kitaplarin dizayninin disina çikarmaktir. Bunu yapiyor iblis.

Bakalim iblis neleri yok etmis?

Islâm 7 safhadan olusuyor:

Birinci safha: Allah'a ulasmayi dilemek.

Ikinci safha: 12 tane ihsanla mürside ulasip tâbiiyeti gerçeklestirmek.

Üçüncü safha: Ruhu Allah'a ulastirmak ve teslim etmek.

Dördüncü safha: Fizik vücudu Allah'a teslim etmek.

Besinci safha: Nefsi Allah'a teslim etmek.

Altinci safha: Irsada ulasmak.

Yedinci safha: Iradeyi Allah'a teslim etmek.

7 tane safha, 4 tane teslim.

Sevgili okuyucular, sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, bid'atler neyi, ne kadar yok etmis, bunun ölçümlenmesi, Kur'ân-i Kerim elimizde oldugu sürece çok basit bir olaydir. Bundan 14 asir evvel sahâbe ne yaptilar?

Allah'a ulasmayi dilediler:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul busrâ, fe bessir ibâd(ibâdi).

Onlar ki; seytana (insan ve cin seytanlara) kul olmaktan içtinab ederler (kaçinirlar, kendilerini kurtarirlar) ve Allah'a yönelirler (Allah'a ulasmayi dilerler). Onlara müjdeler vardir. Kullarimi müjdele.

Bugün hiçbir üniversitede Allah'a ulasma kavrami ögretilmiyorsa, hatta daha aci bir gerçek, reddediliyorsa, “Allah ulasilmaz!” deniyorsa... “Hafazanallah kimin ruhu vücudunu terkederse o insan ölür. Çünkü ruh insana hayat verir.” diyorlarsa ve halk kitlelerine de bunu kabul ettirmislerse ve de bu konudaki dîn ulemasinin da büyük kismi bu tarzda düsünüyorsa, bunu da yazdiklari Kur'ân-i Kerim tefsirlerinde açik açik ifade ediyorlarsa; ruhun insana hayat verdigini, ruh vücuttan ayrildigi taktirde insanin ölecegini söylü-yorlarsa... Iste bunun adi “BId'at'tir.

Allahû Tealâ, insan ruhunun ölmeden evvel Allah'a ulasmayi dilemesini ve ulasmasini, 12 defa üzerimize farz kilmistir:

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).

Allah'a yönel (Allah'a ulasmayi dile) ve O'na (Allah'a ) teslim ol (ruhunu, vechini, nefsini ve iradeni Allah'a teslim et). Üzerine azap (kabir azabi) gelmeden önce (ölümden önce). Yoksa sonra yardim olunmazsin.

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel musrikîn(musrikîne).

O'na (Allah'a) yönel (Allah'a ulasmayi dile) ve O'na (Allah'a karsi) takva sahibi ol ve namaz kil ve müsriklerden olma.

51/ZARIYAT-50: Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).

Öyleyse Allah'a kaç (Allah'a ulas, Allah'a sigin). Muhakkak ki; ben, sizin için apaçik bir uyariciyim.

73/MUZEMMIL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'in) ismiyle zikret ve herseyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulas, vasil ol).

10/YUNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin).

Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulastirmayi) diledigi kimseyi, Sirati Mustakîm'e ulastirir.

13/RAD-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).

Onlar, Allah'in ahdini (ruhlarini, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederek) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (Allah'a, bu 4 emaneti teslim etme konusundaki, kesin sözlerini) bozmazlar.

13/RAD-21: Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi).

Ve onlar, Allah'in (ölümden evvel), Allah'a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini), O'na (Allah'a) ulastirirlar. Ve Rab'lerine karsi husû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

31/LOKMAN-15: Ve in câhedâke alâ en tusrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tuti'humâ ve sahibhumâ fîd dunyâ ma'rûfen vettebi' sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bimâ kuntum ta'melûn(ta'melûne).

Ve eger; annen, baban bilmedigin bir seyi, Bana ortak kosman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana yönelmisse (Bana ulasmayi dilemisse) sen de onun yoluna tâbî ol (ayni yolu takip ederek sen de Bana ulas). Sonra (ölümden sonra) hepiniz Bana döneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek). Size yaptiklarinizi haber verecegim.

Allahû Tealâ, hem Allah'a yönelmeyi hem de Allah'a ulasmayi üzerimize farz kilmistir. Eger Allah'a ulasmayi dilemek devreden çikarilmissa bu, bir bid'attir. Allah'a ulasmak devreden çikarilmissa, bu daha büyük bir bid'attir. Çünkü bir vetire bütünüyle reddediliyor demektir.

Allahû Tealâ, Kur'ân-i Kerim'de bütün sahâbenin hidayete erdigini söylüyor. Biliyorsunuz hidayet, Allah'a ulasmak demektir. Eger hidayet kavramini insanlar yok etmislerse bu da bir bid'attir.

Allahû Tealâ buyuruyor:

3/AL-I IMRAN-73: Ve lâ tu'minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu'tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu'tîhi men yesâ'(yesâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ve sizin dîninize tâbî olandan baska kimseye inanmayin. (Habibim) de ki: “Hiç süphesiz HIDAYET, Allah'a ulasmaktir. (Insan ruhunun ölümden evvel Allah'a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin baska birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katinda (sizlerle) tartisacaklari için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç süphesiz fazl, Allah'in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, VÂSI'un ALÎM'dir. (Allah herseyi kusatan ve herseyi bilendir.)

2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba'te ehvâehum ba'dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).

Sen onlarin dînine tâbî olmadikça (uymadikça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razi olmazlar. De ki: “Muhakkak ki; Allah'a ulasmak (var ya) iste o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eger onlarin hevalarina uyarsan andolsun ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardimci olmaz.

Iblis insanlari, özellikle de dîn adamlarini kullanarak, hidayet kavramini, “Allah'a ulasmak” olmaktan çikarmis “dogru yol” olarak benimsetmistir. 23 tane Kur'ân-i Kerim mealinde hep ayni sey var: “Allah diledigini dogru yola ulastirir.” di-yorlar. Hidayet dogru yoldur, diyorlar. Irsad dogru yoldur, diyorlar. Sirati Mustakîm dogru yoldur, diyorlar.

“Dogru yol nedir?” Nereye ulastirir? dediginiz zaman buna cevap verebilen kimse yok. Öyle bir kavram kargasasi olusturulmus ki, bu bid'atin hasidir. Sirati Mustakîm de irsad da Allah'a ulasmak da yok edilmistir.

Dogru yol, hidayettir. Hidayet de Allah'a ulasmaktir. Böyle bir kavrami yok etmek, iste o bid'attir.

Evvelâ Allah'a ulasmayi dilemek yok edilmis, birinci bid'at budur. Sonra irsad makami reddedilmistir, bu da ikinci bid'attir. “Mürsid yoktur. Mürsid Kur'ân-i Kerim'dir.” diyorlar. Gerçekten mürsid, Kur'ân-i Kerim'dir. Ama Kur'ân-i Ke-rim'in emirlerini yerine getirmek kaydiyla... Çünkü Kur'ân, mürside tâbiiyeti farz kilmistir.

Bunlari söyleyenler, Kur'ân-i Ke-rim'in temel kavramlarini yok etmislerdir. Bid'atin özü buradadir. Islâm her açidan yara almis ve insanlari, özellikle cennet saadeti ve dünya saadetine götürecek olan bütün hükümlerden budanmistir. Islâm'in kolunu, bacagini kesmisler ve Islâm'i iblis ve bid'atçiler bitkisel hayata ulastirmislardir.

Allahû Tealâ mürsidin kim oldugunun Allah'tan sorulmasini istiyor.

Allahû Tealâ mürside ulasip ona tâbî olmanizi emrediyor, farz kiliyor. Basimizin üzerine devrin imaminin ruhunun gelmesini, kalbimize îmâni yazip mü'min olmamizi istiyor. Ama bunlarin hepsi irsad makami reddedilmek suretiyle yok ediliyor... Diyorlar ki: “Peygamber Efendimiz (S.A.V), Son Mürsid'di. O'ndan sonra artik mürsid gelmez!” Yani Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den sonra insanlar Allah'a ulasmayi dilemeyecekler, insanlar irsad makamina ulasamayacaklar, ruhlarini da fizik vücutlarini da nefslerini de iradelerini de Allah'a teslim edemeyecekler... Bunun mânâsi bu.

Irsad makamini reddetmek, bid'atin en büyügüdür.

Allahû Tealâ:

“Bütün devirlerde, bütün kavimlerde resûller beas ederiz.” diyorsa ve insanlar: “Peygamber Efendimiz (S.A.V), Son Resûl'dür.” diyorlarsa bu, bid'atin hasidir.

Insanlarin Allah'in cennetine gitmesini ve mutlulugunu kesin ölçülerde engelleyen bir bid'at, Islâm âlemini bütünüyle sarmistir. Bu bir dumandir. Duhan Suresi, bu dumani ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den çok sonra bir Resûl'ün gelecegini zaten açiklamistir.

44/DUHAN-10: Fertekib yevme te'tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).

Göklerin açik bir dumanla kaplanacagi günü gözetle.

44/DUHAN-11: Yagsân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).

(Öyle bir duman ki;) bütün insanlari saracak elîm bir azaptir.

44/DUHAN-12: Rabbeneksif annel azâbe innâ mu'minûn(mu'minûne).

Onlar “Rabbimiz” diyecekler. “Bu azabi bizden kaldir, çünkü muhakkak ki biz mü'minleriz.”

44/DUHAN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).

Onlar ögüt almazlar. Onlara, andolsun ki apaçik bir resûl geldi.

44/DUHAN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).

Sonra ondan yüz çevirdiler ve ona “ögretilmis deli” dediler.

44/DUHAN-15: Innâ kâsifûl azâbi kalîlen innekum âidûn(âidûne).

Biz, bu azabi üzerinizden biraz kaldiracagiz, siz yine küfre düseceksiniz.

Tâbiinin sahâbeye tâbî oldugu, tebe-i tâbiinin de tâbiine tâbî oldugu kesindir.

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radiyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).

O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayirlarda yarisanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarini, en üst üç makami isgal edenler), onlarin bir kismi muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden), bir kismi ensardan (Medine'deki yardimcilardan) ve bir kismi da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandi. (Sahâbe, irsad makamina sahip olduklari için onlara tâbî olundu.) Allah, onlardan razi ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razidir. Onlara Allah, altlarindan irmaklar akan cennetler hazirladi ve orada ebediyyen kalacaklardir. Iste bu, en büyük (azîm) mükâfattir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den sonra da tâbiiyet müessesesinin devam ettigi kesindir. Olmadigi yolundaki iddia bir bid'attir. Kur'ân-i Kerim'e kesinlikle ters düsmektedir. Biz Allahû Tealâ'ya Fatiha Suresinde diyoruz ki:

1/FATIHA-5: Iyyâke na'budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).

Allah'im! Yalniz Sana kul oluruz ve yalniz Senden ISTIANE isteriz.

1/FATIHA-6: Ihdinas sirâtel mustakîm(mustakîme).

(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulastir).

Bu istianeyi nasil isteyecegimizi Allahû Tealâ buyuruyor:

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâsiîn(hâsiîne).

(Allah'tan) sabirla ve namazla yardim (istiane) isteyin. Fakat muhakkak ki bu (HACET NAMAZI ile kisiyi Allah'a ulastiran MÜRSID'i sormak), husû sahibi olanlardan baskasina elbette agir gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).

O (husû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatinda) muhakkak mülâki olacaklarini ve (sonunda ölümle) mutlaka O'na döneceklerini bilirler. (Yakîn derecesinde inanirlar.)

Hacet namazi kilacagiz, Allahû Tealâ'dan mürsidimizi isteyecegiz. Irsad makaminin bütün devirlerde varoldugunu inkâr etmek, bütünüyle bir bid'attir.

17/ISRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadillu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb'ase resûlâ(resûlen).

Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer. Kim de dalâlette ise dalâlette olmak onun aleyhinedir. Nezirin (ikaz edenin) nezrettigini (ikazini, uyarisini) yerine getirmeyenlerin (bu sebeple günah yüklenenlerin) günahlarini baskalari yüklenmez. Bir resûl göndermedikçe (hiçbir kavme, hiç kimseye) azap etmeyiz.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeren), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye'tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne).

Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Kapilara geldikleri zaman kapilar açilir. Cehennem bekçileri, onlara derler ki: “Size sizden (sizin aranizdan) olan resûller gelmedi mi ki size (üzerinize) Allah'in âyetlerini okusun (anlatsin, izah etsin) ve sizi bugüne (buraya) geleceginizi (söyleyerek) uyarsin, ikaz etsin. (Cehenneme girenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü, kâfirlerin üzerine hak oldu.

Bütün zaman devrelerinde dünyanin neresinde oturursa otursun her kavimde, insanlarin hepsinin ulasabilecegi yerde resûl hep olmustur:

23/MU'MINUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ'nâ ba'dahum ba'dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu'den li kavmin lâ yu'minûn(yu'minûne).

Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arasi kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldigi zaman, her defasinda onu yalanladilar. Biz de onlari birbiri arkasindan (helâk ettik). Ve onlari efsane kildik. Artik mü'min olmayan kavim (Allah'in rahmetinden) uzak olsun.

14 asir evvel bütün sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e ulasmistir:

48/FETIH-10: Innellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihi), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu'tîhi ecren azîmâ(azîmen).

Muhakkak ki; onlar, sana biat ettikleri zaman Allah'a biat etmis oldular. Onlarin ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettigi için ellerinde de tecelli etmis oldugundan) Allah'in eli vardi. Kim (derecesini nâkisa) düsürürse, muhakkak ki o, nefsi sebebiyle (Allah'a verdigi yeminleri, ahdleri yerine getirmedigi için) derecesini nâkisa düsürmüstür. Kim de Allah'a olan ahdlerini (yeminini, misakini ve ahdini) yerine getirirse, ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).

Bütün sahâbe, fizik vücut teslimi yapmislardir:

3/AL-I IMRAN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).

Eger seninle tartismaya kalkarlarsa, o zaman de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik.” O kitap verilenlere ve ÜMMÎ'lere de ki: “Siz de (fizik vücudunuzu Allah'a) teslim ettiniz mi?” Eger teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermislerdir. Eger yüz çevirirlerse, o zaman sana düsen (görev) ancak tebligdir. Allah kullarini BASÎR'dir (görendir).

Bugün fizik vücudun teslimi diye bir olay hiç kimse tarafindan telâffuz edilmemektedir. Yerle bir edilmis Islâm kalesi ki, bu bütün dînlerin kalesi demektir. Çünkü zaten bütün dînler sadece tek bir dîndir. Burada da bir büyük bid'at vardir.

Allahû Tealâ, dînler arasinda bir farkliligin olmadigini söylüyor. Insanlar bugün, “Dînler birbirinden farklidir. Islâm dîni baska bir dîndir, bütün dînlerden üstündür.” di-yorlar.

Sevgili kardeslerim, dînler yoktur! Baska bir dîn yok ki; Islâm, ondan üstün olsun. Islâm, zaten kâinatin tek dînidir. Hersey Allah'in emrettigi standartlarin disina çikmistir. Hakikatler devredisi birakilmistir.

“Islâm dîni, son dîndir. Ondan evvelki dînlerin hiçbirine benzemez. Dînler de tekâmül ettigine göre, Islâm dîni en mütekâmil dîndir.” diyorlar.

Oysa ki bütün peygamberler zamaninda ayni seriat uygulanmistir. Tek bir seriat ve tek bir dîn söz konusudur:

42/SURA-13: Serea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel musrikîne mâ ted'ûhum ileyh(ileyhi), Allâhu yectebî ileyhi men yesâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

“Dîni ikame edin ve firkalara ayrilmayin.” diye dîn olarak Nuh'a vasiyet ettigimizi, sana vahyettigimizi, Ibrâhîm'e, Musa'ya ve Isa'ya vasiyet ettigimizi, sizin için de seriat kildik. Müsriklere, kendilerini davet ettigin sey (Allah'a ulasmayi dilemek) agir geldi. Allah, kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni, O'na (Kendisine) ulastirir.

Allahû Tealâ, bütün sahâbenin ulûl'elbab oldugunu söylüyor. Ulûl'elbab, daimî zikre ulasanlardir. Bütün sahâbe nefslerini de Allah'a teslim etmislerdir.

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).

Onlar (sahâbe), sözleri isitirler ve onlarin (sözlerin) ahsen olanina (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafindan söylenilenine) tâbî olurlar. Iste onlar, hidayete erenlerdir (ruhlarini ölmeden evvel Allah'a ulastiranlardir). Ve onlar, ulûl'elbabtir (daimî zikrin sahipleridir.

Bütün sahâbe irsada ulasmislar. Allahû Tealâ bunu açik açik söylüyor:

49/HUCURAT-7: Va'lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri leanittum, ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râsidûn(râsidûne). Bilin ki, içinizde Allah'in resûlü var. Sâyet emirlerin çogunda size uysaydi lânetlenirdiniz. Fakat Allah, size îmâni sevdirdi, kalplerinizde onu (îmâni) müzeyyen kildi (fazillari îmân kelimesinin etrafinda toplayarak kalbinizi tamamen nurla doldurdu). Size; küfrü, fiski ve isyani kerih gösterdi. Iste onlar, irsada ulasanlardir.

Hepsi son teslimlerini de gerçeklestirmis iradelerini de Allah'a teslim etmisler, hepsi irsad makamina tayin edilmislerdir. (Tevbe-100, syf-23)

41/FUSSILET-33: Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne).

“Muhakkak ki; ben, Allah'a teslim oldum.” diyerek Allah'a çagirandan ve nefsi islâh edici ameller isleyenden daha güzel söz söyleyen kim vardir?

41/FUSSILET-34: Ve lâ testevîl hasenetu ve les seyyieh(seyyietu), idfa' billetî hiye ahsenu fe izellezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun).

Hasenat (sevaplar) ile seyyiat (günahlar) esit degildir. Sen yapilani ahsen olan (davranisla) söndür (önle). O zaman seninle arasinda düsmanlik olan kisi, muhakkak ki yakin dost olmustur.

41/FUSSILET-35: Ve mâ yulakkâhâ illellezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzin azîm(azîmin).

Bu haslete (kötülügü iyilikle önleme hasletine), sadece sabir sahipleri ve en büyük hazza sahip olanlar ulastirilir.

Bid'atin büyügü “zikir” adli ibadetin yok edilmesidir.

“Zikir farz midir?” diye soruyoruz. “Farz degildir.” diyorlar. Oysa ki, Allahû Tealâ buyuruyor ki:

73/MUZEMMIL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'in) ismiyle zikret ve herseyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulas, vasil ol).

33/AHZAB-41: Yâ eyyuhellezîne âmenûzkurullâhe zikren kesîrâ(kesîren).

Ey âmenû olanlar! Allah'i çok zikirle (günün yarisindan fazla) zikredin.

4/NISA-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kiyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma'nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu'minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).

Namazi bitirdiginizde; ayaktayken, otururken ve yan üzeriyken (yan üstü yatarken) Allah'i hep zikredin! Güvenlige kavustugunuzda namazi erkâniyla kilin. Çünkü; namaz, mü'minlerin üzerine, vakitleri belirlenmis bir farz olmustur.

Bir insan üç halde bulunabilir. Üç halin üçünde de Allahû Tealâ'yi zikretmek hepimizin üzerine farzdir. Fakat ne 32 farzin içinde ne 54 farzin içinde zikir yok. Üstelik de zikir en büyük ibadettir. Iste bid'atin hasi. Çünkü zikirsiz hiç kimse nefs tezkiyesi yapamaz. Nefs tezkiyesi yapamazsa ruhunu asla Allah'a ulastiramaz. Bu gerçeklesmezse fizik vücudun teslimi de nefsin teslimi de iradenin teslimi de yoktur.

Iblis, insanlari ibadet etmek istikametinde serbest birakarak “Namaz kilin, oruç tutun, zekât verin, hacca gidin, kelime-i sahadet de getirin ama zikir yapmayin.” demektedir.

Iblis, Allah'a ulasmayi dilemeyi yok etmis. Irsad makamina ulasip tâbî olmayi yok etmis. Ruhu Allah'a ulastirmayi yok etmis. Fizik vücudu, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmeyi yok etmis. Bu ibadetleri birakmis insanlara. Neden? Çünkü insanlar mutlaka bir seyler yapmalilar ve de bu yaptiklari seyle dînlerini yasadiklarina, dînin gereklerini yerine getirdiklerine inanarak ibadet ederek kurtulacaklarina inanmalilar. Iste bunu gerçeklestirmis iblis. Onlara o bir seyleri yaptirmis. Onlar da o yaptiklari seylerle kurtulabileceklerini zannediyorlar.

Kur'ân-i Kerim'e göre kimsenin Islâm'in 5 tane sartiyla cennete girmesi mümkün degildir. Insanlar asirlar boyunca bir aldanisla adim adim bid'atlerin içinde bogularak bugünlere ulasmislardir. Bid'atler her taraftan insanligi kusatmis ve daha kötüsü Illuminati'nin bütün dünyaya açtigi savas, onunla savasacak olan inananlarin hepsini birbirine düsürecek bir hüviyet almistir. Dîn sahipleri (Allah'a inananlar) birbirleri arasinda savasmakta ve seytana karsi yapacaklari savasi unutmus durumdadirlar.

Sevgili kardeslerim, seytan her tarafta kendisine düseni ne yazik ki en büyük boyutta gerçeklestirmistir. Bid'at bütün dünyayi kavramis ve sarmistir. Her taraf, duhandaki o dumanla kaplanmistir. Iste o dumanin bütün dünyayi kapladigi noktadayiz. Ve o devirdeki Resûl'e de: “Seytan tarafindan ögretilmis bir deli.” diyorlar.

Allahû Tealâ'nin hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulastirmasini Yüce Rabbimizden dileyerek yazimizi insaallah burada tamamlamak istiyoruz.

Allah hepinizden razi olsun.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


FuRKaN216

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 7836 ileti
Yer: lere tükürmeyin tükürülcek o kadar surat varken:D
İş: de bu benim profilim:)
Kayıt: 13-12-2006 18:56

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#153638 13-01-2007 18:51 GMT-1 saat    
kardes emegine saglik

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <