Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Çanakkale Şehitleri

> 1 <

Blade IV

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 8324 ileti
Yer: İstanbul
İş:
Kayıt: 22-05-2006 06:51

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #174676 17-03-2007 07:39 GMT-1 saat    
BUGÜN 16 MART
O KUTLU GÜNE 2 GÜN VAR!..
SİZLER İÇİN CANINI FEDA EDENLERE BİR FATİHA'YI ÇOK GÖRMEYİN.

''vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!'' Necip FAZIL



ÇANAKKALE SAVAŞLARI

Bu vatan için binlerce kişinin kahramanca öldüğü Çanakkale Savaşı. Bu milletin her alandaki kayıplarının başlangıcı. Bu savaşı her halde mehmet akif ersoy'dan daha iyi anlatan birisi olamaz.
Neden bizim milletimizden de uluslararası bilim adamları, doktorlar, mühendisler çıkmadığını, sürekli en meşhur dolandırıcıların, vatan hainlerinin bizden çıktığını sorguladığım günlerden birinde bana “Bu milletin onurlu,vatanını seven, eğitimli, gençleri Çanakkale'de şehit oldu, kızım.” demişlerdi.
kubbealtı akademisi kültür ve sanat vakfı 'nın akademi mecmuası'nın Ocak 2005 sayısında Kemal Yurdakul Aren'in yazısı bana verilen cevabı birinci ağızdan tasdiklemiş oldu.
“OYÇANAKKALEOY!..”
Zaman zaman sohbetlerde: “Neden bizden de bilim adamı çokça yetişmez? Diğer ülkelerden ne farkımız var? Bizde hiç mi aydın yetişmemiş?” yollu yakınmalarımız olur. Aynı soruyu kendisi de bir bilim adamı olan Toygar AKMAN üniversite öğrenciliği yıllarında babasına sormuş. Babası da cevap niteliğinde olmak üzere öğretmenliğe yeni başladığı yıllardaki hatıralarından bir bölümünü anlatıyor:
“Çanakkale Savaşı'nın bütün şiddetiyle sürdüğü o günlerde Sirkeci İstasyonu'ndan hergün asker dolusu trenler Trakya yönüne doğru hareket ederdi. Sarayburnu İskelesi'nden de asker dolu koca koca gemiler Çanakkale'ye doğru denize açılırdı. Bütün İstanbul halkı bu kahraman askerleri göz yaşları içinde uğurladık. Giden gemiler ve trenler daima boş olarak döner ve gidenlerden de kısa bir süre sonra haber alınamazdı.”
Babam göz yaşlarını silerek devam etti:
“O günlerin birinde İstanbul Erkek Lisesi'nin bir dokuzuncu sınıfında ders veriyordum. Sınıfın kapısı iki defa tıklatıldıktan sonra açıldı ve içeriye müdür muavini ile kalpaklı bir binbaşı girdi. Sert bir asker selâmı çaktı. Ben de ayağa kalkarak kendilerini selâmladım. Daha ziyaret sebebini sormadan, binbaşı bana baktı ve tok bir sesle:
-Muallim Bey! Memleket, evlâd-ı vatandan hizmet bekler, dedikten sonra sınıfa döndü ve arka sıralarda oturan uzun boylu öğrencilere, “Sen gel, sen gel, sen de gel!” diye seslenerek, öğrencileri toplamaya başlamıştı. Önde oturanlar, kendilerinin de alınması için, oturdukları sırada dik durmaya ya da ayaklarının ucuna basarak uzun boylu görünmeye çalışıyorlardı. Binbaşı bu öğrencilere acı acı gülümseyerek sırtlarını okşayıp topladığı öğrencileri alıp, geride kalan bizlere sert bir asker selâmı vererek çıkarak gitti. Sınıfta öylece kalakalmıştım. Diğer sınıflardan toplananlarla beraber bizim öğrencileri Selimîye Kışlası'na götürmüşler. Gidenlerin arkadaşlarına gönderdikleri mektuplardan, orada makineli tüfek eğitimi aldıklarını, üç aylık eğitim süresi bitince Çanakkale'ye gideceklerini öğreniyorduk. Üç ay sonra ise kendilerinden hiç haber alınamadı.” Rahmetli babam sözlerinin burasında durmuş, dopdolu gözleriyle bana bakarak:
“Gidenlerin hiçbiri geri gelmedi. Hepsi de dokuzuncu sınıf öğrencisi idi. İstanbullular dokuzuncu sınıfa kadar gelmiş bütün okuyan evlâtlarını şehit verdiler. Geriye kalanlar oldu ise onlar da Yemen'de ve İstiklâl Harbi'nde şehit düştü. İstanbul daha ne verecekti ki evlâdım. O zamana kadar memlekette aydının harman olduğu yer İstanbul'du. Memlekette aydın mı kaldı a oğul? Pınarlar kurudu, pınarlar!.. Sen ne sorarsın!”


MEHMET AKİF ERSOY

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE ADLI ŞİİRİNDE ANLATMIŞ



Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Günışığı

grup tuttuğum takım
Cezalı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 439 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 17-01-2007 15:28

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#180106 30-03-2007 15:50 GMT-1 saat    
çok güzel bir şiirdir bu ellerine sağlık

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Blade IV

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 8324 ileti
Yer: İstanbul
İş:
Kayıt: 22-05-2006 06:51

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#180110 30-03-2007 15:52 GMT-1 saat    
Sağ Ol Günışığı

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


mrt_dosi

grup tuttuğum takım
Çavuş Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 291 ileti
Yer: İstanbul
İş: öğrenci
Kayıt: 10-06-2006 10:56

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#184331 05-04-2007 15:07 GMT-1 saat    
paylasım ıcın sagol

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


bekonic

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1539 ileti
Yer: Antalya
İş:
Kayıt: 03-04-2006 15:23

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#210855 19-05-2007 06:08 GMT-1 saat    
Çok gzel gerçekten emeğine sağlık

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


crazy7263

grup tuttuğum takım
Cezalı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 105 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 31-08-2007 08:01

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#255969 08-09-2007 06:51 GMT-1 saat    
neo müthiş sin

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


kcgunes

grup tuttuğum takım
Er Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 50 ileti
Yer: İki yüzlülüğün olmadığı bi dünya
İş: Programcı
Kayıt: 08-02-2007 07:47

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#258221 14-09-2007 07:26 GMT-1 saat    
arakadaşım bu güzel için teşekkürler.bu memleketin hangi durumlarda kurtarıldığını uutmamak gerekir

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


m.e.t

grup tuttuğum takım
Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 4 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 22-04-2008 10:39

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#297648 25-04-2008 17:58 GMT-1 saat    
çok güzel bir anlatım şehitlerimizi saygıyla anıyoruz

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


TuĞb@!!

grup tuttuğum takım
Er Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 10 ileti
Yer: bi yerimde durabilsem..
İş:
Kayıt: 15-05-2008 13:47

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#300582 15-05-2008 15:34 GMT-1 saat    
çok güzel yazılmış emegine saglık...

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Her yer sensiz her yer sessiz çok güçmüş sensizlik:-(
> 1 <