Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Hiç Biriniz Orada Yoktunuz...

> 1 <

by_turan

grup tuttuğum takım
Yarbay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 4913 ileti
Yer: Şanlıurfa
İş: MüHeNDiS ( Öğrenci )
Kayıt: 26-03-2006 06:49

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #234737 06-07-2007 05:48 GMT-1 saat    
Soğuktu... Şehre hiç bu kadar çok yağmur yağmazdı... Ve hiç bir yağmur ıslatmazdı beni gülüşün kadar... Kaybolurken dehlizlerinde yalnızlığımın, hiç biriniz orada yoktunuz... Düşüyordum içimin derinliklerine, ve hissederken tuzla buz olduğunu her bir zerremin, tutunacak hiç bir dalım da yoktu... Ve ben her seferinde, daha derine düşmeyi diliyordum... Daha çok acısın istiyordum canım... Düştüğümde yığılıp kalayım ve yatarken olduğum yerde hareketsiz, bütün yalnızlıklar üzerime yağsın istiyordum... Belki tanıştırabilirdim o zaman yalnızlıklarımı, karıştırabilirdim birbirlerine... Bir araya getirdikçe dağılan parçalarımı, yeni yalnızlıklar edinirdim... Her birinin ayrı hikayesi vardı şüphesiz... Ve çoğu uzun yoldan gelmişti... Anlatacak çok şeyleri olmalıydı...

Dipteydim... Fena bir şey sayılmazdı aslında, dibe vurmak... Daha kötüsü olamayacağını bilirdiniz en azından, tabi hep orada kalacak olma ihtimalinin dışında... Hareketsizdim... Gökyüzü gözlerin kadar uzaktaydı... Ellerinse ancak gökyüzü kadar yakın... Üşüyordum ve üzerime serilsin istiyordum tüm yalnızlıklarım, korkularım... Hem kaç kişi sahiplenebilirdi ki, yaşanmamışlık'larını benim kadar... Ve kaç kişi daha korkabilirdi, bir gün gelip de yaşanmasından...

Korkunun olduğu yerde "aşk" olur muydu? Cesaret değil miydi zaten başlı başına sevmek? Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumak değil miydi? Yalandan uzaklaşmak, bencilliği hiçe saymaktı hem de... Bir dünya kurmaktı iki kişilik ve ona adanmaktı, öyle yaşamaktı... Bir başka açıdan da inanmaktı ve teslimiyetti sorgusuz-sualsiz, pazarlıksız... Kaç kere ölebilirdi ki, insan? Kaç kere doğabilirdi, küllerinden? Bir kalp atışı kadar uzaktayken aşk, nasıl bu kadar çaresiz kalınabilirdi... Kaç filmin sonunda söyletilirdi "ben de seni seviyorum" cümlesi ve kaçında ayrılmak istemezdin ki bir an evvel oradan, izlemişken perdede kendi aks'ini?

Ama zaman haindi... Çanlarını vakitsiz çalan bir zangoç gibi katiliydi yaşamanın ve "Başkalaşım" geçiriyordu hayatlar çaresiz, birbirinden habersiz... Kıyısındayken yaşamanın, kimse neler olduğunun farkına varamıyordu artık, içlerinde... Anlam veremiyordu... Oysa ben, "Aşkalaşım" geçiriyordum!.. Ve hüzne sırdaş, sentetik acılar iliştiriyordum buğu tadında, itinayla... Biriktirdikçe susuşlarımı, fakirleşiyordum...

Elim kolum bağlıydı, ismini bulamadığım bir yokluktu içimi kemiren... Nefes almanın tekelinde değildi yaşamak... Umudun adıydın sen, senin adınsa imkansızlıktı... Ne var ki, hiç bir zaman adı olmadı sensizliğin... Yalandı ölmek... Koca bir palavradan ibaretti... Ama benim, kendimi inandırdıkça içine hapsolduğum evcil yalanlarım vardı... Ve tükenirken kendi içimde, bir kez daha anlıyordum ki, sevmek en ağır bedeliydi yaşamanın... Ve herşeye rağmen yaşamak en fiyakalı intihardı... Soğuktu... Şehre hiç bu kadar çok yağmur yağmazdı... Ve hiç bir yağmur ıslatmazdı beni gülüşün kadar...

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu




Ülkümüz göklerde dalgalanan bir sancak
ALLAH’ın (C.C.)huzurunda eğiliriz biz ancak
> 1 <