27 Mayıs'ın arefesi gibi!

28 Şubat sürecinin Bülent Orakoğlu önemli tespitlerde bulundu... Ergenekon'da gözaltına alınan isimlerin 27 Mayıs'ın en aktifleri olması tesadüf değil!, diye açıklama yapan Bülent Orakoğlu bakın neler söyledi?

ÖMER ÇAKKAL'ın röportajı...

Danıştay, Malatya, Trabzon, Şemdinli, Cumhuriyet Gazetesi saldırıları, Ümraniye bombaları, Dink cinayeti... Ve şimdi de üniversite olayları. Ankara, İstanbul ve Antalya.

Olayların ardı arkası kesilmiyor. Her yeni gün yeni bir oyun tezgahlanıyor.

Niye tüm bunlar? Türkiye'nin üzerindeki bu korku bulutu ne zaman bizi terkedecek?

Her yeni olay, bambaşka soruları beraberinde getiriyor. Bilgi bölünüyor; zihinler parçalanıyor! Öyle bile olsa Antalya'da kameraların önünde poz vere vere silahına sarılan şahsın kimliği olayları ele veriyor. Maske düşüyor! Şahsın sakalı, alnındaki dövme ve kimliği provokasyonun ne denli korkuç boyutta olduğunu anlamaya yetiyor.

Ancak algımızın yetmediği noktalar var. Bunun için bir bilenle konuşmanın zamanıdır. 28 Şubat karanlığının, her yeni gün bir provokasyonun tezgahlandığı günlerin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, iyibilgi'nin sorularını yanıtladı.

Önce Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, ardından İstanbul ve şimdi de Antalya üniversitesi. Bu olaylar, bir kaos planının parçası olabilir mi?

Ankara, Bolu, Bursa, İstanbul ve Antalya’daki olayların hepsi ortak bir master planın parçası. İstikrarsızlık ve kaosun ardından 27 Mayıs türü bir darbenin ön hazırlıkları yapılıyor.

Hadiseye bu açıdan baktığınızda resim ortaya çıkıyor. 27 Mayıs darbesinin öncesinde de böyle öğrenci olaylarına tanık olduk. Bu master planını en son hedefi aydınların, gençlerin destek verdiği bir darbe.

Öğrenci olayları bu master planın küçük bir parçası. Resme geniş bakalım. Hilmi özkök paşa zamanında genç subaylar ortaya atılmıştı. Bunları ortaya çıkaranlar belliydi.

Akdeniz üniversitesinde silah sıkan şahsın tetikçi profili oldukça ilginç. Alnında Zülfikar, yüzünde sakal var. MHP’nin çeşitli toplantılarına katılmış. Hem dindarlar, hem Aleviler, hem milliyetçiler bir provokasyona mı maruz kaldı?

O şahıs kendini çok belli ediyor. Eskiden provokatörler bu kadar ön plana çıkıp poz vermezlerdi. Alındaki dövmeler falan yeni yapılmış. Mesaj veriliyor.

Bu söylediğime MHP’liler kızacak ama ak parti ile birlikte MHP’nin de hedef alındığı görünüyor. Şahıs çıktı ateş etti. Kimseyi vurmadı, öldürmedi. Oldukça profesyonel.

Neden üniversiteler hedef alındı?

Çünkü toplumun en aktif kesimi üniversite kesimi. Buradan bir kaos planının başlaması oldukça muhtemel. Bunu toplumsal olaylar ve siyasi cinayetler izleyebilir! Bu bir senaryo. 28 Şubat sonrası darbe planları ve çeşitli çeteler ile başlayan sürecin son ayağı.

Artık oyun o kadar açık oynanıyor ki. Eskiden bu işler gizli gizli yapılırdı. Darbe ortamlarına öyle giderdik. Örneğin Ergenekon operasyonu çerçevesinde gözaltına alınmış ve sonra serbest bırakılmış bazı isimlerin de 27 Mayıs’ta öğrenci olaylarında en aktif isimler olduğunu biliyoruz.

Bu işlerin bu kadar sesli ve göz önünde yapılıyor olması karşı cephenin küstahlığından mı, yoksa işin içinde başka bir iş mi var?

Bütün bu olaylar Türkiye’deki çok ciddi kutuplaşmaların eseri. Siyasi cinayetler laik-anti laik kamplaşmasına neden oldu. Türk-Kürt, sağcı-solcu ve Sünni-alevi bölünmeleri onu izledi.

Tabi burada Türkiye’yi idare edenler, rektörler ve bazı anayasal kurumların da gençlere çok iyi örnek olamadığını düşünüyorum. Bazı rektörler maalesef bu çatışmalarda taraf olma hatasına düştüler. Siz en tepede kavgaya tutuşursanız aşağıdaki tez canlı gençlerin çatışmasının da önüne geçemezseniz.

Bahsettiğiniz master planın bir yurtdışı ayağı olabilir mi?

Kesinlikle bir dış ayağı var! Bu iş, Büyük Ortadoğu Projesi ile irtibatlı.

Tüm bu olayların gerçek nedeni ne olabilir?

Mahir Kaynak da söylemişti. Türkiye’de Kürt sorununu ve türban meselesini çözmek isterseniz başınıza gelmeyen iş kalmaz. Türkiye’de iki konu ciddi şekilde maniple edilmiştir. İktidar partisi bu iki konuya birden el attı ve olanlar oldu.

Anlaşılan ortada bir oyun var. Bu oyunu bozmak için ne yapmak lazım?

Bakın, iktidar partisi kapatma davası ile güçsüzleştirildi. Şimdi herkesin elbirliğiyle birlik beraberlik olması gerekiyor. Evvela rökterlerin kampuslarına hakim olmaları lazım. Onlara büyük görev düşüyor. Tahrik edici demeçlere ve ayrılığa artık son verilmeli. Uzlaşma için atılacak adımlar bir siyasi parti yaranına değil, ülke yararına olacak.

Akdeniz ünüversitesinde silah sıkan şahıslar buhar olup uçmadıya; biri yakalandı , diğeride ergeç yakalanacak. Bunlar tetikçimidir? Ajanmıdır, provaktörmüdür, arkasında kimler vardır ? Bunları meydana çıkarmak hükümetin işidir. Bunun için hiçbir bahanenin arkasına sığınılamaz. Olayları aydınlatmak kayıtsız şartsız görevleridir.
Mahir KAYNAK' ın her söylediğine fazla kafayı takmamak lazım. Zamanında kendisi provaktörlük yapmış bir ajandır. Bugünde aynı şeyi yapmadığını kim söyleyebilir.
İktidar partisinin başına gelenler tamamen kendisi ile ilgilidir. Her rejimin kendisini koruyacak mekanizmaları vardır. Rejime saldırdığınız zaman bu mekanizmaların devreye girmesi gayet normaldir. Seni iktidara getiren düzenin koşullarına göre, ve onun kurallarına bağlı olarak çalışacağını baştan söylüyorsun, üstelik yeminde ediyorsun. Tabiki onu değiştireceğinide söyleyebilirsin, ama o zaman iktidara geliş biçimin farklıdır.
Bence konu ekonomi ie ilgilidir. İşsizlik önlenemedi, Yeni yatırımlar yapılmadı, Satılanların parası çarçur edildi, Yandaşlara peşkeş çekildi. Borçlar katlanarak çoğoldı. Zaten borsanın yüzde yetmişten fazlası yabancı paraydı, Adamlar Türkiyede beş kat daha fazla kazanıyorlardı. Hala kazanıyorlar. Paraları riske girdimi çekip giderler.
Bütün bunlar başarısızlığın nedenleri. Hayali darbeler, Hayali darbeciler ve hayali darbe nedenleri üretmekte hep hayalle yaşamak gibi birşey olsa gerek.

Alıntı:
whitewolf :
Hayali darbeler diyorsunda bu olanlar darbe zeminini iyi hazırlıyor üstelik ordunun içindede oluşumlar var aynen daha önceki darbelerde olduğu gibi borsanın %70 gibi büyük bir bölümü yabancıların elinde ve onlar parasını çekecek olursa işte o zaman bittiğimizin işaretidir ellerinde böyle büyük bir koz varken elbetteki kullanacaklar ve kaos ortamına giren ülkede borsada etkilenecek yabancı yatırımcılar risk almak istemeyecek ve paralarını çekecek o zaman türkiyenin hali ne olur düşünmek bile istemem
Böl parçala yut çok iyi oynanıyor :)

Yani ben darbenin düşünülecek en son şey olduğunu tahmin ediyorum. Hükümeti eleştiren herkes darbeci olarak görülüyor. Tabiki ordunun görevleri arasında rejimi korumak ve kollamakta vardır. Rejim tehlikeyede girse ordu darbe yapmaz denilemez Artık günümüzde sivil toplum kuruluşları demekrasiyi koruma görevlerini daha etkin yapıyorlar. İnşallah askere iş düşmez. Dünyanın gözü bizim üzerimizde iken.

Rejim tehlikede çığırtkanlığı yapanlara bir sorum olur burdan; hangi rejim? Cumhuriyet rejimi değil mi evet Cumhuriyet rejimini tehlikeye sokan nedir? Başörtüsü cumhuriyet rejimine mi yoksa laiklik ilkesine mi tersdir? Sapla saman karışmasın laiklik ilkesini Cumhuriyetin olmazsa olmaz bir parçası gibi göstermeye çalışmasınlar. İşin komik yanı laiklik ilkesinin de tehlikede olduğu yok. Orduya iş düşmez denilmiş ama ordu işini yapsın siyaset ve ülke yönetimi askerin işi değildir. Ayaklarla kafa yer değiştirmesin...

Ne türban nede diğer dini serbestilerin rejimi tehlikeye düşüreceğini düşünenlerdenim. Tabiî ki bunlar siyasi çıkarlarını her şeyin önüne koymuş; türbanı ve diğer hertürlü dini duyguların kullanılmadığı sürece.
Dini duygularımızı istismar eden din taciri siyasi partiler çıkmadan önce (fazla değil 25-30 yıl) türkiyede ne türban sorunu nede dine dair başka sorun vardı. Ne zamanki İranda rejim değişti bizdede bir kısım şeriat yanlıları şeriat isteriz diye tutturdu. İstedikleri şeriatda Kuran'daki şeriat olsa öp başına koy. Her mollanın ayrı bir şeriatı var.
Doğal olarak artık rejim kendini korumu konusunda daha hassas. Dünya haritasına şöyle bir baktığımızda güya şeriatla idare edilen ülkelerin hepsi emperyalistler tarafından amansızca sömürülüyor, Amarika ve diğerleri tarafından silahlandırılarak birbirleriyle savaştırılıyor. Bu ülkelerin yöneticileri hala şeriattan bahsediyor. Böyle şeriatmı olur?
Biz ne özümüzden nede dinimizden utanıyoruz. Türklüğümüzlede gurur duyuyoruz müslümanlığımızlada. Tabiî ki Türküm demekten utanan ağzına türk kelimesini almayan Suudi, Arap, Emevi müslümanıda değiliz.
Bu ülkede herkes dinini rahatça yaşamıyor demek AKP nin din sömürüsüne alet olmaktır. Saçlarını başlarının ortasına bağlayıp, kafalarını ampule benzeterek bağlayan; bir kesimin ise buna siyasi simgedir diye sahip çıktığı ve örtünmeden çok meydan okuma olarak algılanan örtünme biçimini, diğer analarımızı bacılarımızı kapsayacak şekilde örtünmemiz engelleniyor demek insafla bağdaşırmı?

Neyin siyasi simge neyin Allah'ın emri gereği örtünme olduğuna karar verecek olan bizler/sizler miyiz? Var mı böyle bir otorite? Allah'ın kuranda örtünme şeklini tarfi ettiği ayetlere bakılırsa bağlamayla ilgili net bir şekil verilmemiş? Yani bu yasak AKP iktidarından sonra mı başladı? AKP iktidarından önce üniversitelerde başörtüsü serbest miydi? Değilse o zaman hangi partinin siyasi sembolüydü? AKP henüz ortada yokken neden yasakdı?

Saçlarını başlarının ortasına bağlayıp, kafalarını ampule benzeterek bağlayan; bir kesimin ise buna siyasi simgedir diye sahip çıktığı ve örtünmeden çok meydan okuma olarak algılanan örtünme biçimini, diğer analarımızı bacılarımızı kapsayacak şekilde örtünmemiz engelleniyor demek insafla bağdaşırmı?

Yaptiginiz benzetmeler bana göre hic hos degil...

Günümüzde belli bir kisim Laikligi nasil saptirdiysalar Seriati da o sekilde saptirmislardir...

Laiklikden ve Seriattan degisik kabul edilemez anlamlar cikartarak halki kiskirtarak insanlari birbirine düsürmeye calisiyorlar ve bunu da zaman zaman basariyorlar..

Ne Laikci kesimi nede Seriatci kesimler Laikligin ve Seriatin gercek anlamini bilen cok az sayida insandir.isine gelen Laikligi ve Seriati isine geldigince yorumlayip savunuyor ve ortaya günümüzde yasanan olaylar cikiyor..

Bir noktaya deginmek istiyorum Sözde Laikciler söyle diyorlar biz basörtüsüne karsi deiliz biz sadece Türbana karsiyiz.

Bu cümleyi defalarca o laikcilerden gördüm duydum.. Simdi ben soruyorum Madem basörtüsüne karsi deilsiniz neden üniv. lere basörtüsüyle girilemiyor? türban demiyorum dikkat edin..
hadi onu birakalim Kamu alanlarina askeri hastenelerine.. yada düzenlenen resepsiyonlara neden karsi olmadiklari basörtülü bayanlari almazlar kabul etmezler... Hani bunlar sadece Türbana karsiydilar hani bunlar basörtüsüne karsi deillerdi...

Türkiyenin üzerine cok büyük oyunlar oynaniyor ve bunlarin bazilari amaclarina ulasmadan yakalaniyorlar ama yinede olan Türk halkina oluyor elin ülkesinde yasayan insanlara olmuyor bizim insanlarimiza bize oluyor..