Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Mevlana Şeyh Ahmet El-cezeri (Melayê Cizîrî)

mele ahmet ciziri

Forumlar / Bilim & Kültür / Şu Kimdir?

 
> 1 <

kdgd_yakup
Ses Etme Sükunet !

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1789 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 10-12-2006 11:40

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #340223 18-08-2009 21:14 GMT-1 saat    
MEVLANA ŞEYH AHMET EL-CEZERİ (Melayê Cizîrî 1404-1479)


İslam dünyasının en büyük filozoflarından biridir. Eserleri dünya edebiyat klasikleri arasında yer alan meşhur Şair ve Mutasavvufudur. Eserlerini Kürtçe kaleme almıştır. Merhum Ciziri'nin adı Ahmed, tanındığı ismi Mella-i Ciziri, lakabı ise Nişani'dir.

Nişani, birkaç anlama gelir; Nişan, ok veya tüfeğin atılacak hedef yeridir. Buna göre Mevlana Şeyh Ahmed (r.a) ya bela ve musibetlerin hedefi veya aşk nedeniyle bir hedeftir. Nişan, Kürtçe'de vücuttaki benlere de denir. Nişani benli demektir. Ayrıca, Nişani alametli, belli kişi demektir. Kendisi çok güzel yüzlü, yakışıklı ve orta boyluydu. Babası Şeyh Muhammed adında büyük bir alimdir. Kendisi aslen Cizreli olup, Bohtan aşiretindendir. 75 yıl yaşamış olup, hiç evlenmeden bekar olarak Cizre'de vefat etmiş ve Cizre Kırmızı Medrese'de gömülüdür.

Büyük Filozof, Alim, Mutasavvuf ve Şair olan üstad Mevlana Şeyh Ahmed El-Cezeri yazmış olduğu 2000 beyitlik Divanıyla tüm dünyaya kendisini tanıttırmıştır. Büyük bir dahi olan Mella-i Ciziri, kasidelerinde Allah (cc) aşkı, Resulullah (as) sevgisi, Kur'an ve hadis konuları işlemiştir. Tasavvufa çok çok yer vermiş, Fenafillah ve Vahdetu-l vücud gibi konuları güzel bir şekilde işlemiştir. Dili sade olup, istediğini veciz, kısa cümle ve beyitlerle en güzel bir şekilde ifade etmiştir. Mevcut divanının her kasidesi sonsuz edebi ve felsefi bir hazinedir. Şiirde çok büyük bir sanat kullanarak, şiir sonlarını, yani her mısranın sonunu sırayla aynı harflerle belirtmiştir. Yani alfabetik harf sırası kullanmıştır. Bir kasidesi örneğin "b" harfi ile bitiyorsa, o kasidenin bütün beyitleri "b" ile biter. Böylece alfabenin bütün harfleri kullanılmıştır.

Cizre'de halk arasında merhum Mellay-i Ciziri hakkında binlerce hikaye, menkibe, ciltler dolusu keramet ve rivayetler yaygın olup, divanında bunlar açıkça görülebilir.

Cizre'de önce babasının yanında okumuştur. Daha sonra Diyarbakır, İmadiye ve Hakkari'de okumuş, Malatya, istanbul ve Doğu-Anadolu'nun birçok il ve ilçelerini dolaşıp görmüştür. İcazetini Setrabas'ta (Diyarbakır) almıştır. Kürtçe'nin bütün lehçelerinin yanısıra Arapça, Farsça, Türkçe'yi çok mükemmel öğrenmiştir. Irak, İran, Suriye, Ermenistan, Lübnan,Gürcistan ve Avrupa'nın bir çok ülkesinde eserleri okunmakta ve edebiyatta tez olarak alınmaktadır.

Mevlana Şeyh Ahmed El-Cezeri zamanında Cizre'de müstakil olup, Bohtan Emirleri denilen Cizre Azizan Beyliği elinde bulunuyordu. Şimdiki Cizre Kalesi'nde Mir Seyfeddin tarafından yaptırılan Seyfiyye Medresesi'nde önceleri Şeyh Ahmed El-Cezeri Enderun hocalığını yapmaktaydı. Cizre Emiri II. Mir Şeref ibn Bedreddin ibn İbrahim (Han Şeref) çocukları ve bütün akrabaları bu okulda ders görürlerdi. Cizre sarayında prens ve prenseslere ders verirken, yazmış olduğu kasidelerinde sanki bir kıza hitap edercesine birkaç beyti görülür. Söylentilere göre, Cizre Emiri bunu yanlış yorumlar. Önce Cezeri'yi idama mahkum, daha sonra Diyarbakır'a sürgün ettirir.

Diyarbakır'da yedi yıl kaldığı ve bu yedi yıl süre içerisinde Cizre'ye bir damla yağmur yağmadığını halk söylemektedir.

Bir gün Diyarbakır'dan mektubunu bir kamışa koyup ağzını balmumu ile kapattıktan sonra Dicle Nehri'ne atar. Mevlana Şeyh Ahmed el-Cezeri, durumunu bu mektupta detaylı bir şekilde açıklamaya çalışır. Bu kamış içindeki mektub, Cizre Kalesi'nin kuzeyindeki Rezimiran (Mirler Bahçesi) denilen bahçenin içindeki havuza girer. Beyin hizmetçileri tarafından görülen mektup sudan çıkarılarak Cizre Beyine götürülür. Mektubun Cizre'ye sağlam varması, beyin havuzuna girmesi, Basra'ya gitmemesi, birer keramettir. Yağmurun Cezeri'nin gelişinden sonra Cizre'de yağması, mektubundaki belgeler ve kasidesindeki haklılığı karşısında çok büyük bir hata yaptığını anlayan Cizre Beyi, derhal güzel bir şekilde onu Cizre'ye davet eder. Şeyh Ahmed el Cezeri, Cizre'nin İdil yolu girişi olan ve Mılamêşik denilen yere gelmesi ile yağmurlar başlar. Bu olayla çok fazla ilgilenen bey, onu eski görevine atadığı gibi, değerini daha fazla anlar ve onun büyüklüğünü öğrenmiş olur. Ayrıca vefat edince de onu kendi ailesi mezarlığına gömmüştür.

Resulullah'a olan sevgsini bir çok yolla denemiştir. Bir beytinde yarine şöyle seslenip sitem eder.

"Senden olan bir kılını ikiyüz Zin ve Şirin'e değişmem.

Ne olur, sen de beni Ferhat ve Memi gibi saysan"



Şeyh Ahmed (r.a.) haklı olan büyüklüğünü de şöyle açıklar:

"Feyzimiz Nil gibidir, Biz Dicle ve Fırat"ız"



Zamanında bazı şahıslarca anlaşılmaması üzerine de şöyle bir veciz ifade kullanır:

"Kerbeşotu isteyen kara Eşek, güllerin değerini ne bilir?"

Divanında top, peyk gibi bir çok fenni şeylerden bahsettiği gibi, belağat, şiir ve yazma konusunda da Hakan olduğunu haklı olarak belirtince, Şirazi'den çok önde ve meşhur olduğunu da şöyle belirtir:



"Eğer nazımdan saçılmış incileri istersen;

Gel, Mella'nın şiirlerini gör, Şirazi'ye ne hacet!"

Zamanın ünlü alimine de,

"Mella yanında bir kıldır" demekle haklı büyüklüğünü ifade etmiştir.

Vahdeti vücud'a en güzel verdiği örneği de şudur:

"Vahdet sırrı ezelden ebede kadar tutmuştur,

Zatıyla vahittir, tektir, ferttir, onun adedi yoktur."

Aşk hususunda, manevi olarak en incesine kadar aşkın sırlarını çözebilecek tek kişinin o olduğunu ve bu sırları yüz imam ve yüz akıllı-uyanık kişinin çözemediğini şu beyitle gözler önüne serer:

"Sen Mella'dan hep sor, aşkın esrarını çözer,

Bu muammayı yüz iman ve müsteid bilemez."

Ölmeden önce Allah'(cc) ın sevgili kulları arasına girip Veli (Erenler) halkasına katıldığını şu beyitle belirtir:

"Bana yüz ayrılık bardağı verdiler, kendimi kaybetmedim,

Visalda bana bir bardak verdiler, mahmur ettiler."

Kendisi Cizre Kırmızı Medrese'de çok seneler profesörlük yapmış yüzlerce alim yetiştirmiştir. Devamlı kalmış olduğu medresesinde vefat ederken Cizre Beyi onu kendi aile mezarlığına almıştır.

Divanını Mella Abdulselam Naci Arapçaya tercüme edip yorumlamıştır. Molla Abdurrahim YAŞIN (Vestani) 1935 yılında divanının Türkçe'ye çeviri ve yorumunu yapmıştır. Molla Ahmed-i Zivingi'de divanının Arapça yorumunu yapmıştır.

Eserleri:

1- Divan Şeyhul Ciziri,
2- Guften Mella, Guften Emir
3- Guften Mella, Guften Faka





Kaynak:
Bütün Yönleriyle Cizre / Abdullah Yaşın - Cizre

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <