Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Almanyadaki Türkler Tarihi

Almanyadaki Türkler Tarihi Hakkında Bilgi - Almanyadaki Türkler Tarihi Nedir Özet


Araştırmalar



Almanyadaki Türkler
I- Almanya’daki Türk Toplumunun Demografik Yapısı
1.Almanya’ya Göç Süreci
Türkiye’den Federal Almanya’ya göç 1961 yılında bu ülkeyle imzalanan İş Gücü Alımı Anlaşması’yla başlamıştır. Aslında Türk tarihine bakıldığında göçün bu tarihin en belirgin özelliklerinden biri olduğu görülmektedir. Türklerin göçlerle Anadolu’ya gelmeleri bir yana, özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve Cumhuriyet tarihinde Türk toplumu sürekli göç olgusu ile iç içe yaşamıştır. Çoğunlukla yaşanan göçler kalıcı olmuştur. Özellikle Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Türkiye’yi terkeden azınlıklar da, gelen Türkler de göç ettikleri yerlerde kalıcı bir niteliğe bürünmüşlerdir. 1960’larda başlayan Türkiye’den yurt dışına işçi göçü ise ilk yıllarda yavaş olarak ilerlediyse de, 1963 yılında Türkiye ve o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında imzalanan Ortaklık Anlaşması’ndan itibaren ivme kazanmıştır. Türkiye’nin o dönemde yurt dışına iş gücü gönderme istemi birkaç nedene dayanmaktaydı. Öncelikle Türkiye 1960’lı ve 1970’li yıllarda ithalatta ikameci bir sanayileşme politikası gütmekteydi ve ekonomik gelişmenin önündeki en önemli engellerden biri ödemeler denge-sindeki açık olarak görülüyordu. Bu nedenle o zaman için ihracatı ve turizm gelirleri düşük olan Türkiye için işçi dövizleri önemli bir potansiyel kaynak oluşturuyordu. Bunun yanısıra özellikle tarımda sanayileşmeye geçmenin getirdiği işsizlik sorununun bir ölçüde yurt dışına iş gücü göndermekle azaltılması planlanıyordu. Ayrıca yurt dışına gönderilen işçilerin yurda dönüşlerinde çeşitli beceri ve niteliklere sahip olacakları ve bunların yerli sanayiye katkısı olacağı hesaplanıyordu. Öte yandan Batı Avrupa ülkelerinin iş gücüne olan ihtiyacı Türkiye’nin bu gereksinimleriyle örtüşmekteydi.
1960’lı yıllarda başlayan Türk göçü, 1973 yılında işçi göçü alımının durdurulmasıyla 1974’ten sonra aile birleşimi yoluyla göç yoğun bir şekilde gündeme girdi ve bununla birlikte işçi göçü nitelik değiştirmiştir. İstatistikler 1961 yılında Federal Almanya’da 6800 Türk vatandaşının yaşadığını gösteriyor. Bu rakam 1975 yılında ilk defa 1 milyon sınırını, 1998 yılı itibariyle de 2 milyon sınırını aşmıştır. 1980’li yıllarda da devam eden aile birleştirmeleri ile1990’lı yıllarda büyük ölçüde tamamlanmıştır. Günümüzde Türkiye’den Federal Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine göç ağırlıklı olarak evlilik yoluyla gerçekleşmektedir. Göçün yasal çerçevesine bakıldığında Türklerin bu gün gerek Almanya’da, gerekse diğer Avrupa ülkelerinde göçün başlangıcına oranla daha fazla haklara ve yasal güvenceye sahip oldukları görülmektedir. Buna bir örnek olarak Federal Almanya’da 1999 yılında çıkarılan yeni Vatandaşlık Yasası gösterilebilir. Bu yasa göç gerçeğini büyük ölçüde tanımakta ve başta Türkler olmak üzere Almanya’da yaşayan tüm yabancılara yasal açıdan daha büyük güvence sunmak amacıyla vatandaşlığa geçişte çeşitli kolaylıklar sağlamaktadır.
2.Türk Toplumunun Günümüzdeki Nüfus Yapısı
Göçün ilk yıllarında erkek ağırlıklı ve göreceli olarak orta yaş grubu içinde bulunanlardan oluşan Türk nüfusu, aile birleşimi sonucu ve ilerleyen yıllar içinde doğal olarak daha heterojen bir yapıya ulaşmıştır. Öncelikle nüfusun içindeki kadın oranı artmıştır. Bunun ötesinde aile birleşimleri ve evlilikler yolu ile genç nüfusun oranı oldukça artmıştır, aynı zamanda küçük de olsa bir üst yaş grubu ortaya çıkmıştır.
Federal Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının nüfus yapısı yaş dağılımına göre incelendiğinde, 18-35 yaş arasındakilerin yaklaşık 800.000’e varan bir nüfusla en büyük grubu oluşturdukları görülmektedir. Sıralamada ikinci sırayı toplam 700.000’i geçen nüfuslarıyla ve toplam Türk nüfusu içinde % 33’e varan bir oranla 18 yaşın altındakiler almaktadırlar. Orta yaş grubuna dahil olan 35-60 yaşları arasında bulunanlar ise % 25 oranıyla üçüncü sırada gelmektedir. Üst yaş grubu olarak nitelenebilecek 60 yaşın üstündeki grup ise toplam 100.000 kişiyle toplam Türk nüfusu içinde % 4,5 orana sahiptirler ve en küçük grubu oluşturmaktadırlar.
Türk toplumundaki yapısal değişimin bir başka göstergesini Türklerin Almanya’daki oturum süreleri oluşturuyor. Buna göre Türkler içinde en az 20 yıldan beri Almanya’da yaşayanların oranı % 34,9’dur ve bunlar en büyük grubu oluşturmaktadırlar. Bu orana tekabül eden kişi sayısı 735.673’tür. Bu grubu Federal Almanya’da 10-20 yıllık ikamet süresine sahip olan 566.726 Türk izlemektedir.
Bu grubun Türkler arasındaki oranı % 26,9. Diğer bir deyişle Almanya’daki Türklerin % 61,8’inin bu ülkede en az 10 seneden fazla bir süredir yaşamakta olduğu ortaya çıkmaktadır. Almanya’da yaşayan diğer yabancılarla karşılaştırıldığında, ortalama 15,5 yıllık oturum süresine sahip Türklerin, ortalama olarak 13,5 yıllık oturum süresine sahip yabancılardan daha uzun bir geçmişe sahip oldukları gözlenmektedir. Tüm yabancılara bakıldığında 10 yıldan fazla ikamet edenlerin oranı % 49,2’de kalmaktadır. Türkiye’den Federal Almanya’ya uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde süre gelen Türk göçü bu ülkede yaşayan 7,3 milyon yabancı arasında 2,1 milyon nüfusla Türklerin en büyük grubu teşkil etmeleri sonucuna yol açmıştır. 1999 yılı itibariyle Alman vatandaşlığına geçen yaklaşık 319.000 Türk olduğu göz önünde bulundu-rulduğunda, bugün yalnızca Almanya’da yaşayan 2,4 milyondan fazla Türk kökenli nüfus olduğu görülüyor. Bu sayı baz alındığında ise tüm Almanya nüfusu içinde Türk kökenli nüfusun oranı % 2,9’a çıkmaktadır.
3-Misafir İşçilikten Vatandaşlık Statüsüne Değişim
1991 yılında Yabancılar Yasasında yapılan değişiklikle Almanya’daki göç realitesi bir anlamda tanınarak vatandaşlığa geçişte bazı kolaylıklar sağlanmış ve misafir işçilik statüsü geride bırakılmıştır. Politik irade her ne kadar Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu açıkça tanımasa da göçmenlerin kalıcı niteliğini bir ölçüde tanımış olmaktadır. Böylelikle sağlanan kolaylıklar beklentilerin uzağında kalsa bile en azından ikinci ve üçüncü kuşağın hukuki eşitliğinin sağlanması açısından ve dolayısıyla politik ve sosyal alanda söz sahibi olabilmeleri için fırsat yaratan düzenlemeler yapılmıştır.
1982 yılında Alman vatandaş-lığına geçen toplam 39.280 yaban-cıdan % 1,5'i, Türk iken, 1990'da 101.377 kişiden % 2'si, 1995'te 313.606 kişiden yüzde 10.1'i Alman vatandaşlığına geçen Türkleri teşkil etmiştir. Artan bu oran 1998'de ise ikiye katlanarak Alman vatandaş-lığına geçen 291.331 yabancının % 20.5'ine ulaşmış ve 59.664 kişiyi bulmuştur. 1990’lı yıllarda politikada olsun,ekonomide olsun, Türkiye kökenli insanlar bir bütün olarak toplumsal yaşam içinde yavaş yavaş ağırlıklarını hissettirmeye başlamışlardır. Sadece Alman vatandaşlığına geçenlerin sayısı değil, Türkler arasında sivil toplum örgütlerinin sayısı ve çeşitliliği de günden güne artmaktadır.
Bu sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmeler Türklerin içinde bulundukları toplumla daha fazla ve yaygın bir biçimde kaynaşmasına ve toplumun çeşitli alanlarında söz sahibi olma hakkını talep etmelerine yol açmaktadır.
Türkler arasında Alman vatandaşlığına geçiş,özellikle 1990’lı yılların başından itibaren ivme kazanmıştır. 1999 yılında Vatandaşlık Yasasında yapılan değişiklikle birlikte önümüzdeki yıllarda Alman vatandaşlığına geçecek olan Türklerin sayısında önemli artışlar olacağı tahmin edilmektedir.
4-İşçi Ağırlıklı Yapıdan Heterojen Yapıya Geçiş
Türk toplumunun kendi içinde yarattığı dinamikler sonucu Almanya’daki Türk nüfusu önemli değişimlere uğramıştır. Her ne kadar Türk toplumunun, hem Almanya’ya hem de Türkiye’ye yönelik pek çok sorunu ve bunlara yönelik talepleri olsa da(Örneğin, Türkiye’de oy kullanma ya da Almanya’da çifte vatandaşlığın tanınması gibi) toplum içinde artık kendi taleplerini özgüvenle dile getirmekte ve çözüm yolları aramaktadırlar.
Artık Türkler, Almanya'da kalıcı bir unsur olarak birçok alana damgalarını vurmaktadırlar. Her ne kadar Alman kamuoyunda genel olarak Türkler arasında uyum sorunlarının yaygın olduğu görüşü ön plana çıksa da, Almanya'da yaşayan Türklerin uyum konusunda elde ettikleri başarılar, fazla dış destek görmeden kendi ulaştıkları başarılardır.
Almanya’da kalıcı olmaya doğru gelişen trendin izleri, sadece Alman vatandaşlığına geçenlerin sayısındaki artışta görülmemektedir. Almanya’daki yaşam gerçekleri Türkleri geçici birer misafir işçi olmaktan çıkarmış, yaşamlarını ve geleceklerini bu ülkede planlayan insanlar haline dönüştürmüştür.
Almanya’da yaşayan Türk toplumunun önemli bir bölümü gençlerden oluşmaktadır.
Bu genç nüfus, büyük ölçüde burada doğup büyüyen bir nüfus olduğu için toplumun Almanya’da kalıcı olması sonucu ister istemez doğmuştur. Özellikle büyük çoğunluğu ikinci ve üçüncü kuşaktan oluşan 18 yaş altındakiler ve yine bu kuşakların ağırlık sahibi olduğu 18-35 yaş grubu dikkate alındığında, Almanya’da yaşayan Türklerin önemli bir bölümünün Almanya’da sosyalize olduğu ortaya çıkmaktadır. Almanya’yı tanıyan, bu ülkede yetişmiş, Almanca’ya hakkıyla vakıf bu genç nüfusun, Almanya’ya bakışı ve gelecek perspektiflerini değerlendirişi doğal olarak ilk kuşaktan çok farklıdır.
Günümüzde Almanya’da mesleki eğitim dahil olmak üzere ilk ve orta öğrenimde takriben 550.000, üniversite de ise 24.000 Türk öğrenci bulunmaktadır.
Sayıları devamlı artan Türk üniversite mezunları Almanya'da avukat, doktor, mühendis, öğretmen, ekonomist ve işletmeci olarak çalışmaktadırlar.
Bu meslek dallarının yanısıra politikaya atılan ya da sanat dallarında faaliyet gösteren pekçok Türk genci bulunmaktadır.
ll-Almanya’daki Türk Haneleri ve Türketim/ Tasarruf Eğilimleri
1. Türk Hanelerinin Genel Yapısı
Türkiye Araştırmalar Merkezi tarafından Almanya’daki 2.014 Türk hanesiyle yapılan temsili bir araştırmanın sonuçlarına göre Türklerde ortalama hane büyüklüğü 4 kişiden oluşmaktadır. Sonuçlar hanede ortalama çalışan kişi sayısını 1,37 ve haneye giren ortalama net geliri takriben 3.900 DM olarak göstermektedir. Ortalama net gelirin en büyük bölümü (3.020 DM) ailenin geçimi ve tüketim için harcanmakta ve 880 DM civarında bir bölümü tasarruf edilmektedir.
2. Tasarruflu Yaşamdan Artan Tüketim Eğilimine
Federal Almanya'da yaşayan ve toplam nüfusun % 8.9'unu oluşturan 7,4 milyon yabancı önemli bir tüketici potansiyeli oluşturmaktadır. Bu önemli potansiyele ve toplam Almanya nüfusu içindeki paylarına rağmen yabancılar ve en büyük göçmen grubu olarak Türkler, Alman ekonomisi içinde ancak son zamanlarda hedef tüketici gurubu olarak tanınmaya başlamışlardır. İki taraf arasında gerek işyerinde, gerek okulda ve gerekse günlük yaşamın diğer alanlarında yoğun bir sosyo-kültürel alışveriş yaşanmıştır ve halen yaşanmaktadır. Tüketim alışkanlıklarının ve taleplerinin karşılıklı olarak birbirini etkilemesi bir yana, gelecek persfektiflerinin Almanya'ya yönelik olarak değerlendirilmesi doğal olarak iki tarafın tüketim davranışlarını birbirine yakınlaştırmaktadır. 1960’lı yıllarda yaşanan işçi göçü önemli oranda tasarrufa ve bu tasarrufların anavatanda değerlendirilmesine yönelikti. Bu yıllarda konuta ve geçime yönelik maliyetler oldukça düşük tutularak, anavatanda kalan aileyi mümkün olduğunca desteklemeye yönelik yaşanmıştır. Aile yapılarının değişmesiyle, yani ailelerin de Almanya’ya gelmesiyle birlikte, tüketim davranışları da değişmiştir. Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin gerçekleştirdiği araştırmalara göre, Almanya’daki Türk hanelerinde ortalama net aylık gelir 1999 yılı itibariyla 3900 DM civarındadır. Buna göre Türk hanelerinin yıllık toplam gelirleri aynı yıl içinde 26 milyar DM’ın üstündedir. Bu miktara aynı zamanda Alman vatandaşlığına geçmiş Türklerin gelirleri de eklendiğinde toplam miktar yıllık 28,4 milyar DM’a çıkmaktadır. Bu miktardan tasarruflar ve kira, sigorta gibi sabit masraflar çıkarıldığında geride Almanya’da harcanan yaklaşık 16,2 milyar DM’lık bir tüketim hacmi kalmaktadır.
1999 yılı itibariyle Almanya’da yerleşik bulunan 607.000 Türk hanesinin toplam tasarruf hacmi ise 6,4 milyar DM’ı bulmaktadır. Bir başka deyişle Türklerdeki 28,4 milyar DM’lık toplam yıllık net gelirin 22 milyar DM’ı geçim ve tüketime yönelik olarak harcanırken, eskiye oranla çok daha küçük bir bölümü tasarruf edilmektedir.
3-Kiracılıktan Ev Sahipliği’ne Geçiş
Almanya’da yaşayan Türkler arasında son zamanlarda Almanya’da mal ve mülk sahibi olma eğiliminin gittikçe güçlendiği görülmektedir. Temsili bir araştırmanın sonuçlarına göre Almanya’da konut sahibi olan Türklerin sayısı takriben 96.000’i geçmektedir. Böylelikle Almanya’daki Türk hanelerinin %15,9’unun konut sahibi olduğu söylenebilir. Bu veriler Türklerin Al-manya’da kalıcı olduklarının ve tüketim, tasarruf ve yatırım alışkanlıklarındaki değişimin açık bir göstergesidir.
Önceleri Türkiye'ye yönelik olan yatırım ve tasarruf alışkanlıkları son 10 yıl içinde Almanya lehine yön değiştirmiş bulunmaktadır.
1996 yılında konut sahibi olan toplam 54.000 Türk hanesi olduğu hesaplanırken, bu sayının 1999 yılı itibarıyla 96.000'i geçmesi Türklerde son 3 yıl içinde konut sahibi olanların sayısında % 78,1'lik bir artış olduğunu göstermektedir. Almanya'da konut edinme eğilimi, tüketime daha yakın genç kuşakların yetişmesi ve yine tüketimde artan marka merakı bu alandaki alışkanlıklarının hızla değişmesine yol açmaktadır.
lll-Almanya’daki Çalışan Türk Nüfusu
1. Çalışan Türk Nüfusun Ekonomik Boyutu
Türkiye Araştırmalar Merkezi tarafından Federal Almanya'daki Türklerin durumları ile ilgili olarak en son yapılan temsili nitelikteki araştırma kapsamında, 2.014 Türk hanesi ile ve ayrıca 1.054 Türk girişimci ile görüşmeler yapılarak bu kesimin nicel gelişimi ile ilgili yeni verilere ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre Almanya’da yaşayan her üç Türkten biri istihdam edilmektedir. Dolayısıyla Alman çalışma yaşamına dahil edilen toplam Türk sayısı takriben 832.000 kişidir. Bu durum Türk nüfusun genç bir nüfus olmasıyla yakından alakalıdır. Türkler arasında çalışan nüfusta kadınların payı erkeklere göre oldukça düşüktür. Sosyal sigortalı çalışan Türkler arasında kadınların payı % 30 civarındadır.
Milli hesaplarda insanların kökenine değil, ikametine bakıldığından, Almanya'da yaşayan Türkler, iktisadi hesaplamalarda ve kayıtlarda yabancı olarak yer almamaktadır. Türkler, Almanya'nın milli hesapları kapsamasında yerli statüsünde kayda geçmektedir. Milli hesaplama metodunun bir başka özelliği tüm çalışan nüfusu kapsamında yatmaktadır.
Bu metoda göre hesaplanan çalışan sayısı, hem sosyal sigortalı çalışanları içermekte, hem de ek olarak çalışıp küçük de olsa bir miktar gelir elde eden ve bu şekilde üretime katkıda bulunan emekli kişileri, ev kadınlarını veya öğrencileri de hesaplamalara dahil etmektedir. Çalışanlar terimi, hem bağımlı çalışanları, hem de serbest girişimcileri kapsamaktadır. Bu nedenle milli hesaplara dayanarak elde edilen çalışan nüfus sayısı sosyal sigortalı olarak çalışanların sayısının üzerinde çıkmaktadır. Sosyal sigortalı olarak çalışan Türk nüfusun sayısı 569.000 civarında seyretmektedir. Bunların % 49,7’si 1980’li yıllardan bu yana giderek azalan oranlara rağmen halen yoğunlukla imalat sanayinde istihdam edilmektedir. Hizmetler sektörü Türklerin istihdamı konusunda imalat sanayi ve madencilik sektörü aleyhine giderek payını artırmakta ve günümüzde çalışan Türklerin % 22,4’üne iş imkanı sunmaktadır. Sosyal sigortalı çalışan yabancılar arasında Türkler % 28’lik payla ilk sırada yer almaktadırlar. Türkleri, % 14.3'lük bir payla eski Yugoslavya vatandaşları izlemektedir.
Bağımlı çalışan Türkler ortalama olarak 2.290 DM tutarında bir aylık ücret almaktadır. İzin paraları da dahil edilerek hesaplandığında Almanya genelinde tüm bağımlı çalışanların yıllık net geliri takriben 21,3 milyar DM’ye tekabül etmektedir. Türk hanelerinin toplam gelirini oluşturan 28,4 mil-yar DM ile bağımlı çalışan Türklerin geliri arasındaki fark, hanelerin sosyal güvence sisteminden temin ettikleri işsizlik parası, çocuk parası, sosyal yardım gibi gelir kalemlerinden ve de serbest çalışanların kendi ihtiyaçları için kullandıkları net gelirden oluşmaktadır. Bağımlı çalışan Türklerin emeklilik, hastalık, işsizlik ve bakım sigortası olmak üzere sosyal güvenlik sistemine yaptıkları katkı yılda 6,24 milyar DM tutmaktadır. Özellikle yaşlanan bir nüfusa sahip olan Almanya’nın sosyal güvenlik sistemi açısından, çalışan genç Türk nüfusunun bu katkısı gözardı edilmemelidir.
2. Çalışan Türk Nüfusun GSMH’ya katkısı
Çalışan Türk nüfusunun Alman ekonomisine katkısı incelendiğinde bu kesim tarafından Gayri Safi Milli Hasıla'ya (GSMH) yapılan katkının 78,6 milyar DM’ye ulaştığı görülmektedir. Bu miktar, Avrupa Birliği üyesi olan Lüksemburg'un 1998 yılındaki GSMH'sının, 1.6 katına, Portekiz'in GSMH'sinin % 41'ine ve Türkiye'nin komşusu Yunanistan'ın belirtilen yıldaki GSMH'sının % 37'sine denk düşmektedir. 1999 yılında Almanya’da toplam GSMH bir yıl öncesine göre 79,7 milyar DM artış göstermiştir. Buna göre Almanya’daki Türklerin yarattığı 78,6 milyar DM tutarındaki GSMH katkısı yaklaşık bir yıllık genel GSMH artışına denk gelmektedir.
GSMH ve buna bağlı verilere bakıldığında, çalışan Türklerin, genel nüfus paylarının altında bir katkı payına sahip olmaları dikkat çekmektedir. Çalışan Türk nüfusu 1999 yılında Almanya GSMH’sından (3.833,75 milyar DM) %2.05 oranında bir pay almaktadırlar. Dolayısıyla Türklerin milli gelirdeki payları, Almanya genelindeki nüfus paylarının (% 2,9) altında kalmaktadır. GSMH’ya olan katkının nüfus payından az olması, Türklerin Almanya genelinde sağlanan tüm olumlu gelişmelere rağmen genelde daha az verimli ve düşük gelirli sektörlerde çalışmalarından kaynaklanmaktadır.
Çalışan Türklerin ezici çoğunluğu Alman işletmelerinde çalışmakta ve bu işletmelerin ürünlerini tüketmektedirler. Türklerin tüketici olarak Almanya'da yer almadıklarını var sayacak olursak, Almanya'daki iç talebin Türklerin tüketim talepleri oranında azaldığı görülürdü. Bununla bağlantılı olarak üretimde düşer ve dolayısıyla ödenen dolaylı vergilerde de gerileme saptanırdı.
Bu durumda aynı şekilde yatırımların azalmasıyla ve iflasların artmasıyla amortismanlar da azalmış olurdu. Mevcut ekonomik bütünleşmeden dolayı, Türklerin milli gelirdeki paylarını çalışan ve tüketen Türk nüfusunun GSMH'ya olan katkısı bazında düşürmek gerekmektedir.
IV- Almanya’daki Türk Girişimcileri
1.İşçilikten Girişimciliğe Gelişim
Almanya’da Türklerin serbest mesleğe atılmaları 1960’lı yılların ortasında başlamıştır. Son 20 yıl içinde, bugün kendi başına iş kuranların sayısında önemli artışlar kaydedilmiştir. Federal Almanya’ya göç etmiş olan Türklerin kendilerine özgü tüketim alışkanlıklarının Alman üreticileri tarafından karşılanamaması, Türklerin başlangıçta bu alanlarda işyerleri kurmalarına yol açmıştır. Belirli bir kesimin spesifik ihtiyaçlarına yöneldiği için Ònishe economicsÓ olarak tanımlanabilecek olan bu iktisadi faaliyetler özellikle 1980’li yılların ilk yarısında bir çok Türk işçisinin serbest mesleğe atılımında ve kendi işyerlerini kurmasında önemli rol oynamıştır.
Serbest girişimci Türklerin sayısal büyüme hızı, bu kesimin başarı ve ülke ekonomisi içindeki anlamları hakkında bir yargıya varabilmek için ilk göstergelerden biridir. 1983 yılında Federal Almanya düzeyinde Türk işadamlarının sayısı 10.000’e kadar yükselmiştir. Bunu takip eden yıllarda devam eden bu trend, gerek entegrasyon açısından, gerekse istihdam ve ekonomik katkı açısından son derece olumlu bir gelişme göstermektedir. Türk girişimciler iş ve meslek eğitimi yerleri açarak, vergi ödeyerek, yerel ve bölgesel piyasada hizmet sektöründeki arzı zenginleştirerek iş piyasasının rahatlamasına katkıda bulunmaktadırlar. Kendi işini kurma kararı alan Türk girişimci sayısındaki patlama, 80’lı yılların başından bu yana gündemdedir. 1985’te 22.000 olan Türk girişimci sayısı, 1995’te 40.500 ve 1999’da 55.200 olmuştur. Son on yıl içinde Türk girişimci sayısı % 90’lık bir artış sağlayarak aynı zaman süresi içinde yaşanan Türk kökenli nüfusun artış oranı olan % 49,5 sayısını yaklaşık ikiye katlamış bulunmaktadır.
2. Türk Girişimcilerinin Ekonomik Gücü
Türk işletmelerinin ve girişimcilerinin sayıca pozitif olarak büyüme trendi, toplam ekonomik verilere bakıldığında da gözlenmektedir.
Örneğin; Türk işletmelerinin 1985 yılındaki toplam yıllık ciroları 17,2 milyar DM’yi bulurken, 1999 yılındaki bu rakam 50,3 milyar DM’ye ulaştı. Bu zaman zarfı içinde Türk girişimciler toplam cirolarını üç kattan fazla arttırmış bulunmaktadırlar. Bir önceki yıla göre toplam ciroda 4,2 milyar DM’lik bir artış bulunmaktadır. Bu da % 9,1’lik bir artış anlamına gelmektedir. Ancak cirodaki bu artış oranlarını işletme başına yakalamak mümkün değildir. İşletme başına düşen ortalama ciro miktarı % 0,9’luk bir artışla 912.000 DM’ye ulaşmıştır. Bu görece düşük ciro artışı, Almanya’nın içinde bulunduğu ekonomik güçlüklerle yakından ilintilidir. Adı geçen güçlüklerden Türk işletmeleri de paylarını almıştır. Ayrıca Türk girişimciler arasında artan rekabet fiyatların düşmesine veya en azından piyasadaki fiyat artışlarının arkasında kalmasına neden olmaktadır.
İşletme başına yapılan ortalama yatırım miktarı ise 1985 yılında 173.000 DM iken 1999 yılında takriben 224.000 DM’yi buldu. Ayrıca toplam yatırım hacmi de pozitif bir şekilde gelişmiştir. 1985’teki 3,8 milyar DM seviyesinden 1999 yılında 12,4 milyar DM düzeyine çıkılmıştır. Yaygın ekonomik krizle beraber gelen işgücü piyasasındaki darlık, düşük gelir ve küçük sermaye grupları için de girişimciliği ilginç kılmaktadır. Nitekim toplam girişimci rakamının bir yıl öncesine göre 4.200 dolayında artması da bu tezi doğrulamaktadır. Ayrıca girişimci sayısındaki artış hızının, ortalama kişi başına düşen yatırım miktarındaki görece düşük artışa rağmen yüksek olması nedeniyle, toplam kümülatif yatırım miktarı 1999 yılında 1,3 milyar DM artarak söz konusu 12,4 milyar DM’ye ulaşmıştır.
Almanya’daki Türk işletmelerinin ekonomik faaliyetlarinin ve başarılarının önemli bir boyutu istihdam alanında görülmektedir. Türklerde belirgin bir şekilde gözlenen girişimcilik, hem entegrasyona yardımcı olmakta, hem de Almanya’daki istihdam ve ekonomik durumu yakından ilgilendirmektedir. Yeni işyerleri ve mesleki eğitim yerleri açarak Türk işletmeleri Almanya'daki iş piyasasına katkıda bulunmaktadırlar. Bunun yanısıra vergi ödemekte, mevcut mal ve hizmetlerin çeşitliliğine katkıda bulunmakta, pazarı zenginleştirmekte, yerel ve bölgesel piyasada rekabeti güçlendirmektedirler. Böylelikle Türk işletmeleri tarafından 1985 yılında yaratılan istihdam 77.000 iken, bu sayı 1999 yılında takriben 293.000'ne çıkmıştır. Bu alanda da Türk işletmeleri "etnik iş"lerinden kopmuş bulunmaktadırlar. Türk işletmelerin de çalışan Alman elemanlarda artık egzotik birer görüntü oluşturmaktan çıkmışlardır. Kendi işini kuran Türklerin sayısındaki yükselme iş piyasasında hem Türklere, hem Almanlara, hem de diğer göçmen gruplarına ciddi iş imkanı sunmaktadır.
Bu artıştan sadece aile üyeleri ve Türkler yararlanmamaktadır. Halen Türk işletmelerinde çeşitli çalışma alanlarında yaklaşık 54.000 Alman ve 29.000 de diğer göçmen gruplarına mensup kişiler istihdam edilmektedir. Bir başka deyişle Türk girişimciler çalıştırdıkları elemanların yaklaşık % 28’ini Türk olmayan uluslardan bulmaktadır. Girişimci sayısının ve cironun Almanya’daki genel ekonomik duruma rağmen artması, Türklerdeki girişimcilik cesaretini ve piyasadaki başarılarını ortaya koymaktadır. Türk girişimcilerin toplam cirosunun artması, ancak yeni ürünlerle, yeni piyasalara yönelmeleri ile veya müşteri sayısını artırmalarıyla mümkün olmaktadır. Bu tespit, artık Türklerin de Alman girişimcilerin dağılımına benzer bir şekil de piyasanın tüm yelpazesinde yer almakta olduklarını ve özellikle Alman müşteri sayısının sürekli olarak artırdıklarını doğrulamaktadır. Aksi halde Almanya'daki ekonomik krizden ve işsizlikten en fazla etkilenen grup olan Türklerin, müşteri olarak ağırlıkları sürseydi, cironun, toplam işletme sayısının önemli bir oranda arttığı böyle bir ortamda yükselmesi mümkün olamazdı. Sağlanan bu gelişme, haliyle, Alman politik karar odaklarının da ilgisini çekmektedir. Almanya'da yaşanan ekonomik kriz özellikle büyük işletmelerdeki meslek, eğitim imkanlarının gittikçe azalmasına sebep olmuştur.
Dolayısıyla meslek eğitim piyasasında son yıllarda arz ve talep eşitlenememiştir. Almanya gibi doğal zenginliği olmayan, yetişmiş eleman ve beyin gücünden yaşayan bir ülkede, meslek eğitimi, ekonomik yönden yaşamsal bir zorunluluktur. Talep fazlalığını karşılayabilmek için yeni çözümler gündeme gelmektedir. Son yıllarda bu alanda Türk işletmeleri de seslerini duyurmaktadırlar. Her ne kadar perakende ticaret, Türkler arasında en yaygın branş olsa da, Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı için yapmış olduğu araştırma, Türk işletmelerinin sektörel dağılımının Almanya’daki mevcut sektörel dağılıma yaklaştığını göstermiştir. Türk işletmelerine artık perakendeden toptan ticarete, imalat sanayinden zanaata ve hizmet sektöründen inşaat alanına kadar hemen her sektörde ve bunlara bağlı iş kollarında rastlamak mümkün hale gelmiştir. Her ne kadar işletmelerin çoğunluğu küçük ve orta çaplı işletme sayılsa da Türklerin klasik ekonomik sektörlerdeki kuruluşlarının yanısıra gittikçe yaratıcı iktisadi işkollarında girişimlerde bulundukları görülmektedir. Türk işletmelerinin sektörlere göre dağılımına bakıldığında, 1999'da işletmelerin önemli bölümünün perakende pazarlama (% 36) ve gastronomi (% 24,2) dalında faaliyet gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Geleceği parlak olan hizmetler sektörü önceki yıla oranla payını artırarak % 19,8'lik bir ağırlık taşımaktadır. Özellikle % 56,3 oranı ile gıda maddeleri Türk perakende ticaretinin odak noktasını oluşturmaktadır.
Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin TÜRKİMPORT-Avrupa Türk Gıda İthalatçıları Birliği adına 1999 yılında gerçekleştirdiği araştırma, Türk perakende ticaret işletmelerinin son zamanlarda gittikçe artan bir şekilde Alman müşteriye de hitap ettiklerini ortaya koymaktadır. Etnik sınırlar artık önemini kaybediyor.
Ekonomik gelişme süreci içinde, Alman bakkalları ve gıda maddeleri satan küçük dükkanlar, büyük mağaza zincirleri ve süpermarketlerinin karşı konulmaz rekabeti karşısında piyasadan çekilmek zorunda kalmışlardır. Son gelişmeler, Türk bakkallarının ve küçük dükkanlarının, Alman dükkanlarının yerini almaya ve onların piyasadaki fonksiyonlarını üstlenmeye başladıklarını göstermektedir. Piyasa, bu alanda dinamik bir gelişme içinde ve dolayısıyla beklenmedik yeni gelişmelere açık bulunmaktadır. Türk işletmeleri bu gelişim içinde aktif olarak yer almakta ve Alman kentlerinin ekonomik ve fiziksel değişiminde rol oynamaktadırlar.
Zentrum für Türkeistudien
Türkiye Araştırmalar Merkezi
Institut an der UniversitŠt
GH Essen
Nisan 2000
(Özet olarak yayınlanan bu araştırmanın "Avrupa Birliği'nde Türkler" bölümünü gelecek sayımızda yayınlayacağız

Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış