Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Ahiret-insan Din Ahiret

Ahiret-insan Din Ahiret Hakkında Bilgi - Ahiret-insan Din Ahiret Nedir Özet


Araştırmalar



.:: İnsan ::.

K.K.2/28.Ayet: Bismillahirrahmanirrahim,
Ölü idiniz sizleri diriltti;
sonra öldürülecek, sonra tekrar diriltilecek
ve sonunda O'na döneceksiniz .
Öyleyken Allah'ı nasıl inkar edersiniz ?
Dünyada Barış:


İletişim araçları ile birleşen dünya toplumu, tutarsız kargaşalara ve haksızlığa karşı kültürel tepkisini göstermektedir. Halktan gelen bu duyarlılık, toplum kültürünü dünya tarihinde kıvanç verici zirveye ulaştırır.
Ancak, barış ve huzura hasret olan bu toplumun içinde, evrensel kültüre uyum sağlayamayanları bulunmaktadır. İnsan'ın varolmaktan sonraki ilk hakkı gerçekleri, yani "Hakkı bilme" hakkıdır. Olumsuz kişilerin yönetimi de Dünya barışını olumsuz yönde etkilemektedir. Asıl şaşırtıcı taraf, bu kişilerin Kitap Ehli Dinleri kullanarak taraftar bulmasıdır.
Önceki yüksek medeniyetlerde Peygamberler aracılığı ile yayılan pozitif ilimler din ilimleri ile birlikte işleniyordu. Bu günkü çalışmalar ise görselliğe dayandırılmaktadır. Dindeki çokluklar ve tutarsızlıklar bilim adamlarını dini konulardan uzaklaştırmıştır. Hıristiyanlık Dininde Kiliselerin Rönesans ve Reform öncesi tutumları buna en açık örnektir. Müslümanlarda, değişik görüntülerde de olsa, benzer dönemler yaşanmıştır. Bütün İlmi içeren Kur’an’ı Kerim’e sahip olan İslam Dininde ise Bilimden uzaklaşmak daha da yadırganacak bir olaydır. Çünkü Din Yaşam’ın kendisi ve şeklidir. Dini anlamak için;
1) Yaşam Bilgisi( (Hayat tecrübesi ve Genel Kültür)
2) Pozitif İlimler
3) Dini Bilgiler
4) Ve Amel (Bildiklerini uygulamak) ile tamamlanır.
Dini konulardan bilimsellik uzaklaştıkça da, toplumu yönlendirmede etken olan din, ehliyetsiz kişilerin hakimiyetine terk edilerek, toplum için zararlı gelişmelere sebebiyet vermiştir. Dolayısıyla bilinmeyen konulardaki tıkanıklık ve toplumsal çelişkiler doğaldır. Öyle ise önce dini araştırmamız gerekiyor. Dünya yaşamımızı etkileyen ilk faktör "Din" olgusudur. Dolayısıyla din, tarih boyunca toplumları yönlendirici niteliği ile hepimizi yakından ilgilendirmiştir. En çok istismar edilen konu da dindir. Evvelki kardeşliğimiz unutturularak, hasım konumuna düşebiliyoruz. İnsanları birleştirici öğe için bu sebepler yeterken, kimi toplumlar çatışmalarda din öğesini ya direkt, ya da taraftar bulmak için kullanıyor. Kaldı ki hepimizi Yaratan Tek'tir. Nasıl oluyor da Yaratan adına diğer kullarını üzüyor, yıpratıyor, hatta katledebiliyorlar?
Bizler yaratılmadan kaynaklanan tapınma isteğiyle yaşarız. Tapınma Tek Yaratan'a olması gerekirken önceki toplumlar, Cenabı Allah'ın bildirdiği dinlerin haricinde, şimdi bize saçma ve gülünç gelen tapınmalarda da bulunmuşlardır. Çağımızda yaşanan bu kadar din çeşitliliği içinde, bizden sonraki nesillerin de bizi yadırgayacağı, hatta gülerek şaşıracağı dinlerimiz, tapınmalarımız var mıdır? Aslında toplumumuzun vardığı ilim düzeyi ile sergilenen din çeşitliliği mantık sistemine ters düşüyor ve bu kadar inanç değişiklikleri de bilim çağımıza yakışmıyor. Hepimizi birleştirici olgu olarak insan oluşumuz yeterlidir. Toplumlardaki din çeşitliliğini araştırdığımızda şu gerçekle karşılaşırız:
Gerçek din yok mudur ?
Yoksa, hep beraber terk edelim.
Varsa doğru bir tanedir, onu belirleyelim.
Cevabı ise bilimi içerdiği kadar gerçekçi olacaktır. Çünkü, ilme dayanmayan her şey yozlaşmaya mahkumdur; ayıraçta mutlaka ilim olmalıdır. İlim, çağımızda pozitif ve din ilmi olarak ikiye ayrılmakta; kaldı ki ayrılması mümkün değildir. Ayrıldığı müddetçe, her ikisi de zamanla tıkanmaya mahkumdur. Çünkü Hak Din, Yeri ve Göğü de, içindekileri de yaratan Cenabı ALLAH'ın Dinidir. Din ilmi, pozitif ilimden ayrıldığında, gerçekçilikten uzaklaşmaya başlar. Pozitif bilimler de, Hak olan Din Bilgisi ile eksikliklerini giderecektir. Çünkü, Yaratan her ilmin sahibidir. İlimler birleşmediği takdirde, her branşta kalan boşluklar, hurafelerle, tutarsız teorilerle doldurmaya müsait hale gelecektir. Cenabı Allah'ın varlığını inkar edecek ne bir mantık, ne de bir delil olamayacağından; insan aklını kullanıp doğayı ve yaratılışını düşündüğünde, Sanatçıyı eserinden tanıması gibi, yaratılanlarda Yaratan'a ulaşır.
Kainatın sanatçısı da, Cenabı ALLAH'tır.
"La ilahe İllallah" Deyiminin Toplumsal nimeti ise:Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem 'in şu deyişindedir:
" La ilahe İllallah” Diyen kardeşinizdir."
Dikkat ederseniz din ayırımı dahi yoktur. Cenab-ı ALLAH'ın Bir'liğini eş koşmadan ikrar etmektir. Bizler ayrı dinlere bölünmüş olarak, kabul etsek de, etmesek de Son Peygamber Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem 'in çağında yaşıyoruz. Yine de yaşam biçimimizdeki serbestliği tadarken, Cenabı Allah'ın benzersiz tek olduğunu ikrar etmek o kadar zor olmasa gerek.
Yukarıdaki cümlede birleşmekle dinlerdeki yozlaşmalar giderilerek Hak ile birlikte insanlar arasında sevgi oluşacak, anlamı olmayan savaşlar da yapılamayacaktır. Bu dünya hepimize yeter ve doyurur. İnsanları katletmeye varan çıkarların hiçbiri, değil topluluk, tek bir insandan bile daha önemli olamaz. Akılların noktalandığı gerçek; Tek Hak, Cenabı ALLAH ile sonuçlanır. Öyleyse; yaşamlarımız ayrı, ayrı da olsa;
“ LA İLAHE İLLALLAH = (BAŞKA) İLAH YOK, İLLA ALLAH (VAR)."
Cümlesinde birleşemez miyiz? Böylece, aynı YARATAN'A inanılıyorken, hasım olarak gruplara ayrılmak yerine, kişisel ve toplumsal huzuru yaşamak daha akıllıca değil midir?
Yaşam:
 İnsan yaşamı üç temel safhada gerçekleşmektedir;
1) Ruhların yaratılışı ve önceki yaşam.
2) Dünya yaşamı.
 a) Yaşam
 b) Ölüm ve kabir hayatı.
 c) Kıyamet
3) Ahiret yaşamı;
 a) Diriliş
 b) Din (Mahkeme) günü
 c) Ebedi Yurt (Cennet veya Cehennem) 
Kuran'da insanın her üç yaşamından örnekler sunulurken en az bilgi ruhlar hakkında verilmiştir. Ruh dünya hayatına başlayacağında önceki yaşamı yeni boyuta hazırlık olarak unutturulur. Doğayı incelediğimizde; diğer yaratılanların İnsanların emrinde olduğunu  gözlemleriz. Başka bir deyişle, amaçları insana hizmet etmektir. Böylesine mükemmel oluşumu emrinde tutan insanın Yaşamdaki amacı nedir?  Ne olmalıdır ?
Hepimizin ilk ve ortak konusu, insan olarak varolmaktır. Yaşamla tanıştıkça, varolmanın ve beraberindeki konuların soruları da oluşmaya başlar. Cevaplarını ararken; hele ölüm ve sonrasını bulmaya çalıştığımızda, beynimizdeki yorgunlukla birlikte gönlümüzde korkuyu hissederiz. Bu da bizi düşünce ve araştırmadan vazgeçirtiverir. Kaçmakla gerçeklerden kurtulamayıp, yıllarca bu sorularla yaşar, belki de yanıtını bulamadan ölüveririz. Öldükten sonra elbette gerçeklerle karşılaşacağız. Ancak, yaşamımızın sonunda geç kalmışlığımızdan daha önemli yitik ne olabilir ki ? Cenabı Allah'ın yukarıdaki ilk ayeti insan olmamızın sorumluluğunu bir kez daha hatırlatıyor. Hepimizi ve kainatı yaratan 'Bir' olduğuna göre, başka dinlere mensup olmamız nedeniyle Kuran'ın dışında kalamayız. Çünkü O, hepimizi yaratan Tek İlah tarafından gönderilmiştir. Sonuçta dinler değişik de olsa, aynı Yaratan kastedilmemiş midir ?
Yoksa, her dinin mensuplarını yaratan ayrı mıdır?
Yaratan "Bir" olunca "Din"i de bir olur.
Sorularımızı labirent içine aldığımızda önümüze bir çok yol çıkacaktır. Doğru sonuca ulaşmak için hangi yolu izleyeceğimizi bilemeyiz. Hepsini denemek için ise zaman gerekmektedir. Ancak doğru sonuçtan başlangıca yöneldiğimizde şüphesiz, kestirme ve isabetli yolu izlemiş oluruz.
K.K.54/17.Ayet: Bismillahirrahmanirrahim,

Öğüt alan yok mu?
Ant olsun ki
Biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.
Cenabı Allah'ın kullarına olan sevgi ve muhabbetini anlamak için ayetteki daveti ne kadar açıktır. İnansak da, inanmasak da hepimiz Tek Yaratan Cenabı Allah'ın kuluyuz. Ancak O'nun bu sevgi ve nimetinden kendimizi mahrum bırakıyoruz. Hangi dinde, hangi yaşam içinde olursak olalım; Cenabı Allah hiç birimizi ayırt etmez. Delil olarak yine Kuran'dan örnek verelim. Cenabı Allah, en asi olan Firavuna bile Hz. Musa Aleyhisselam'ı gönderirken;
K.K.20/43;44.Ayet: Bismillahirrahmanirrahim,

Firavuna gidin!
Çünkü o iyiden, iyiye azdı.
Ona yumuşak söz söyleyin.
Belki o, aklını başına alır veya korkar.
Onu en güzel şekilde davet ettiriyor. Firavun bile Cenabı Allah'ın kulu olarak, Yaratan'ına bu kadar değerli iken; hiç birimiz Firavun kadar asi olamayız ki, Cenabı Allah bizi de sevmesin.
K.K.10/57.Ayet: Bismillahirrahmanirrahim,

Ey İnsanlar!
Size Rabbinizden bir öğüt,
gönüllerdekine bir şifa,
Müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
Yaşamdaki isteklerimizin yönü huzuru yakalama gayretimizde toplanmaktadır. Tahsil hayatımız, mevki, para kazanma isteği, sevmek, sevilmek hepsi de mutlu olacağımız yaşama erişmek için değil midir? Gönüllerdeki hastalıkların, stresin, başka şifası da yoktur. Ahiret için de, Dünya için de, yine Kuran; ne büyük nimettir. Araştırmaya yönelişimiz; Hak'ta yaşanan bu huzuru, tüm insanlara anlatabilmektir. Kuran'a davet edici delillerin sunulması çağrımızı kolaylaştıracaktır. Buradaki Çağrı, hiçbir çıkara veya herhangi bir kesimin menfaatine dayanmayıp, kişinin kendisi ve Yaratan'ı ile tanışmasına yöneliktir. Bizim menfaatimiz, yalnız Cenabı Allah'a aittir. Elhamdülillah.
K.K.4/82.Ayet: Bismillahirrahmanirrahim,

Hala Kur'an üzerinde
gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer O,
Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı
onda bir çok tutarsızlık bulurlardı.
Cenabı Allah'ın, bizleri muhatap alarak hitap etmesi ne büyük mutluluk. Muhakkak ki Cenabı Allah'ın her Kelamında ayrı bir sır, ayrı bir ışık vardır.
Hazreti Muhammed  Sallallahu Aleyhi Vesellem der ki:
" Hangi ipin ucundan tutarsanız Allah'a ulaşırsınız."
Hangi bilim dalıyla ilgilenirsek ilgilenelim, ilmin doruğuna gidildikçe tek doğru olan zirveye, yani Cenabı Allah'a, Kitabı Kuran'ı Kerim'e ulaşırız. Çünkü Cenabı Allah, her ilim dalına, kudretini sergileyen ve görsel olarak açıklanamayan bir sınır vermiştir.

Cahilliğin işareti;
"Çok şey biliyorum." Zannetmekse de,
İlmin özelliği; öğrendikçe, bilinmeyenlerin boyutunda acizliğe düşmektir.
Yeter ki bilimsel tetkiklerimizi, yine bilime uygun olarak yapalım. Bu yöntem, ilimdeki samimiyet ve gerçekçiliktir. Sonuçlar beklediğimiz gibi çıkmasa da, gerçeği saptırmamak yine bilimin esasıdır. Çünkü insan olarak en tabi haklarımızdan biri de gerçeği öğrenmektir. Gerçeklere ne kadar vakıfız? Yoksa Gerçekler bizi hiç ilgilendirmeyip, sele kapılmış gibi mi yaşıyoruz? İlk gerçeğimiz ise varoluşumuz, yaşam ve ölümdür. Hepimizin geldiği yer de birdir; toplanacağı yer de birdir. Toplanacağımız ahiret gününde, çeşitli din fantezilerimiz bizi Hak'tan uzaklaştıramayacaktır.

Bunun hakkında hemen düşüncelerinizi ya da sorunlarınızı yazabilirsiniz...

Hızlı Yorum Sistemi
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

İsim Email Şifre Kuran'daki ilk sure

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış