Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

küfre götüren yollar

küfre götüren yollar

Forumlar / Dini Bölüm / İslam (Genel)

 
> 1 <

kdgd_yakup
Ses Etme Sükunet !

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1789 ileti
Yer:
İş:
Kayıt: 10-12-2006 11:40

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #166194 09-02-2007 17:58 GMT-1 saat    
Bu yolda ilk ele alacağımız mesele, kişiyi imana sevk eden ve küfre sevk eden sebepleri bilmektir. Bu zaviyeden önce temizleme, sonra süsleme prensibi ile hareket etmek gerekmektedir. Yani önce imana giden yolu küfür mayınlarından temizlemeli, daha sonra iman ve tevhid delilleriyle süslemeliyiz. İnsanı küfre götüren başlıca sebepler şunlardır: 1- Cehalet 2- Kibir ve inat 3- Yanılma 4-Zulüm 5- Korku,

CEHALET
Cehalet, insanın 'tan uzaklaşmasına ve küfre girmesine en önemli sebeptir. Zira az ilim insanı 'tan uzaklaştırır, çok ilim ise insanı 'a yaklaştırır.

Cahiller üç kısma ayrılır: Birinci kısım cahiller sadece bilmez. İkinci kısım cahiller bilmez, bilmediğini de bilmez. Üçüncü kısım cahiller ise bilmez, bilmediğini de bilmez, bir de kendini biliyor sanır.

Ve cahil, sanıldığı gibi sadece okumamış, ilim tahsil etmemiş insana denmez. Astrofizik araştırmalar yapan bir bilim adamı dahi 'a inanmıyorsa sebebi cehalettir. Zira günümüzün eğitim sistemi uzmanlık kazandırma üzerine bina edilmiştir. Dolayısıyla bir insan kendi dalında uzman, başka dallarda cahil olabilir. Cehalet bir bakıma bütün insanların ortak özelliğidir. Bundan dolayıdır ki Will Rogers “Hepimiz cahiliz, sadece branşlarımız farklı” der. Yani bir Astrofizikçi botanik ilminin, bir botanikçi mikro cerrahi ilminin cahili olabilir. Ayrıca 'ı tanımayan bir insan bilim dalında sayısız Nobel ödülü alsa da, diğer dallarda da, kendi dalında da yine cahildir. Çünkü içinde bulunduğu ilim dalıyla alakalı meselelerin ancak “nasıl” sorusuna bakan yönünü analiz edebilir. “Neden” ve “niçin” bölümüne yaklaşamaz bile. Yani sadece mevcut kanunları tespit edip hakkında konuşabilir. O kanunun niçin oluştuğunu asla izah edemez. Zaten bugün batıda bilimin bir kısır döngü içinde olmasının sebebi de, kainat kitabını, Kur'an'ın ve Hz. Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın rehberliğinde okuyamayışlarındandır.
Bir meseleyi temelinden ele almayan kimsenin o konuda cehaletten kurtulması imkansız, aldanması ve gülünç duruma düşmesi de kaçınılmazdır. Bundan dolayı bir Müslüman inandığı şeyin nereden geldiğini, nasıl geldiğini, hangi esaslara müsteniden (dayandırarak) 'a inandığını bilmedikten sonra, bugün değilse yarın şeytanın oyuncağı olacaktır. O değilse oğlu olacaktır. O da olmazsa torunu olacaktır. Bu hususu kavrayamayan nice anne ve babalar, inandıkları değerlere araştırarak inanmadıklarından dolayı, nesillerine cehaletin ve taklidin ifadesi olan basit ve sathi bir iman telkin etmişlerdir. Dolayısıyla önyargılı bir bakış açısının, sathi bir nazarın ve araştırmamanın sebebiyet verdiği cehalet, iman dairesine girmeye engel ve küfre en büyük sebeptir. Zaten sayacağımız diğer 4 sebebi doğuranda yine cehalettir.

KİBİR ve İnat

Küfre sebebiyet veren ikinci sebep; kendini büyük görme hastalığı olan kibir ve inattır. Kibir, İslam'ın, Kur'an'ın ve dinin izzetini koruması için Teala'nın insanlarda yarattığı yükseklik duygusudur. İnsan bunu su-i istimal etmiş, hem halka, hem de Hakka karşı kibirlenmiştir.

Büyüklük, kibir ancak Cenab-ı Hakk'ın sıfatıdır. O Mütekebbirdir. Bir Hadis-i Şerifte Cenab-ı Hakk; “Büyüklük benim hırkam, azamet de elbisemdir; kim bunlardan birinde benimle iddialaşmaya kalkarsa onu cehenneme atarım” buyurmuştur. Şeytan, bu yola girdiğinden dolayı 'ın rahmetinden kovulmuştur.

Kibre girmeye ise insanın kendini ihtiyaçsız görmesi sebebiyet verir. Cenab-ı Hakk bunu Alak suresinde şöyle belirtir: “Şüphesiz ki insan kendini ihtiyaçsız gördüğünden dolayı azar.” Kibirli insan, kendisine verilen her şeyi kendi gayretiyle elde ettiğini zanneder. Bir yaratıcının emrine ve kural altına girmeyi gururuna yediremez ve nihayetinde de azaba müstehak olur.
İnatçı bir insanın da iman dairesine girmesi çok zordur. Çünkü saplanmışsa, kafasında bir kısım hükümler kalıplaşmışsa, anlatılacak her hakikate kulak tıkayacaktır. Mantıken kabul etse bile reddetmenin yollarını araştıracaktır.

YANILMA.
İnsanın iman etmesine engel üçüncü husus ise nefsi hazların esiri olma ve bu esaretin sebebiyet verdiği yanılmadır. Yani insanın arzusunun insana hakim olması. Çeşit çeşit yemeye ve içmeye karşı arzu, şehvete karşı arzu, süslenmeye, gezmeye, eğlenmeye karşı arzu, övülmeye ve şöhrete karşı arzu… Bu arzular insanı bir “arzu abidesi” haline getirir. Ve sonra insan bu arzularını aşamadığından ve taviz vermek istemediğinden dolayı da takılır, yolda kalır ve hiçbir zaman 'a ulaşamaz. Teala bu tehlikeye Kur'an-ı Kerim'de: “Hayır, hayır… Siz peşin zevkleri tercih ediyorsunuz; ahirette verilecek olanı ise küçük görüyorsunuz.” buyurarak değinmektedir. Başka bir ayette ise şöyle buyurulmuştur: “Heveslerini ilah edineni görmüyor musun?” Yani arzuları ilahı, mabudu olmuştur onun. Böyle arzuları hesabına devamlı çırpınıp duran insan, başını kaldırıp kainatın tebessüm eden simasına bakamaz ki, 'ı görsün; kendi içine dönemez ki 'ı bulsun. O, midesine indireceği ve sinesine basacağı şeyin kavgası içindedir. Ve yine o, kendisine refah kazandıracağını zannettiği şeylerin kavgası içindedir. Böyle birine 'ı ve ahireti binlerce delille anlatsanız bile, kendini nefsinin arzularına kaptırdığı için ve bu durum aklını kör ettiği için, hiçbir zaman sağlıklı düşünemeyecek ve sizi dinlemek istemeyecektir.

ZULÜM.
İnsanı imandan eden kalbi bir rahatsızlık da, haddi aşma ve haksızlık yapma manasında olan zulümdür. Yani durmadan günaha batıp çıkarak, iman ve İslam kabiliyetini kaybetme, sonra da ümitsizliğe düşüp iyice yoldan çıkma halidir. Zulmü ahlak edinen kimse, bugün olmasa da yarın muhakkak iman nurundan mahrum kalacaktır. Halka zulmeden de, Hakk'ın hukukuna riayet etmeyip o hududu tecavüz eden de adım adım küfre girecektir.
KORKU.
Küfre götüren son sebep ise, insanın hiç gerekmediği halde gerekmediği bir yer eden korkusudur. Nicelerini korku dinden çıkarmış, nicelerini de küfrü hoş görmeye zorlamıştır. Niceleri makamını kaybetme korkusu ile, niceleri rahatını kaybetme korkusu ile, niceleri işini kaybetme korkusu ile, niceleri de eşini kaybetme korkusu ile küfre taviz vermiş ve hidayet yolundan uzaklaşmıştır. Yani sineğin ısırmasından korkup yılanın ağzına girmiştir. Ve cezada günahın cinsinden olduğundan dolayı korktukları şeyi her zaman başlarına musallat etmiştir. Mesela, makamını yitirme korkusu ile dini hayattan uzak duranlar, makamlarını yitirmiş; hayatını sadece eşini veya sevgilisini memnun etmeye adayıp onu kaybetme korkusu ile yaşayanlar da, eşlerinden veya sevgililerinden ya büyük bir tokat yemiş veya onları kaybetmişlerdir. Bu, 'ın değişmez kanunu olan Sünnetullahtır.

Rabbim bizleri imandan ve İslam'dan uzaklaştırıcı bu tür tehlikeli hasletlerden muhafaza eylesin… Amin

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <