Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Kur'ân ve Atatürk

> 1 <

BalabaN

grup tuttuğum takım
Cezalı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 313 ileti
Yer: Türkiye
İş: Her İş....
Kayıt: 07-04-2007 05:49

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #186187 08-04-2007 08:29 GMT-1 saat    
Kur'ân ve Atatürk





Diyanet İşleri Başkanı, “Camide Atatürk'ü anlatmak bizim din ve dindarlık anlayışımıza aykırı değil” demeye devam ededursun.

Bu yaklaşımın neticesi olarak, millî günlere rastlayan Cuma hutbelerinde, hattâ kandil gecelerinde minber ve kürsülerde okutturulan hutbe ve dua metinlerinde metazori Atatürk'e dua ettirme dayatması süregitsin.

Ve herhangi bir camide “kazara” Atatürk adı zikredilmeyince, medyanın jurnalci refleksleri harekete geçirilerek ya manşetten ya da özel olarak bu işlere tahsisli çalışan köşelerden bu “cürüm”ü işleyen hocaları ihbar mekanizması amansız şekilde işletilegelsin...

Atatürk'ün dine bakışıyla ilgili olarak öteden beri bilinen, ama maksatlı olarak gizlenip örtbas edilen ve dahası tam tersi bir imaj meydana getirmek için aksi yönde propagandalar yapılan bilgileri teyid eder nitelikte yeni yeni belgeler ortaya çıkıyor.

Bunların en tazesi, 1932-33 yıllarında ülkesini Ankara'da temsil eden ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill'in, Atatürk'le din konusunda yaptığı özel sohbetle ilgili izlenimlerini yazıp Washington'a gönderdiği rapor.

Musevî yazar Rıfat N. Bali'nin tercüme edip Toplumsal Tarih dergisinde yayınladığı raporun tam metni 6.9.06 tarihli Radikal gazetesinden iktibasen, ertesi gün Yeni Asya'da çıktı.

Bu görüşmede Büyükelçiye “ruhban sınıfı” olarak nitelediği; şeyhülislâmı, medreseleri, şer'î mahkemeleri, kadıları ve dervişleri içeren yapıyı lağvetme kararını açıklayan M. Kemal, Türkçe Kur'ân ısrarını “Türk halkı uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça duaların gerçek mânâsını anladığı zaman tiksinecek” iddiasına dayandırıyor.

Ve iman gözlüğüyle okunduğunda diğer sûre ve âyetler gibi birçok hikmetli mânâ, mesaj ve şifreler içerdiği görülecek olan Tebbet Sûresini bu iddiasına örnek gösteriyor.

Büyükelçi ise Atatürk'ün Türkçe Kur'ân'ı teşvikteki bu ısrarlı tavrını “Kur'ân'ı Türkler arasında gözden düşürme” niyetine bağlıyor.

Bu izlenimin, Millî Mücadele kumandanlarından Kâzım Karabekir'in, yıllar önce Uğur Mumcu tarafından yayınlanan hatıralarında Atatürk'ten naklettiği “Arap oğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur'ân'ı Türkçeye tercüme ettireceğim” sözüyle örtüştüğü ve onu tamamladığı son derece açık.

Bediüzzaman da “Kur'ân'a karşı suikast” olarak nitelediği ve “Kurân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin” sözüyle açığa vurulduğunu belirttiği “dehşetli plan”dan söz ederken, bunu anlatıyordu. (Sözler, s. 425)

Bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman ortaya çıkan portre son derece açık ve net.

Halil Berktay'ın “Dindar değildi, camide namaz kıldığına da rastlamıyoruz;” Doğu Perinçek'in “Doğanın üstünde hiçbir varlık tanımıyordu;” Erdoğan Aydın'ın “Ateist olduğunu düşünüyorum,” Ayşe Hür'ün “Dini modernleşmenin en büyük engeli olarak görüyordu” sözleriyle yaptıkları Atatürk tarifleri de (Radikal, 7.9.06) bu portreyi tanımlıyor.

Kendisi için camilerde metazori dua ettirilen kişi, işte bu tariflere konu olan bir insan.

O portrenin bu dualara ihtiyacı olur mu?

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <