Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Çobandan Aldığı Ders

> 1 <

Assasin

grup tuttuğum takım
Binbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 2082 ileti
Yer: Manhattan
İş: Öğrenci
Kayıt: 25-03-2006 08:01

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #336378 31-07-2009 16:47 GMT-1 saat    
Bir gün kırlara doğru gezintiye çıkmıştı. Yolda birkaç koyun otlatan bir çoban gördü. Ona acıdı ve kendi kendine; “Zavallı çoban! Allah Teâlânın ma'rifetine nasıl kavuşur?” diye gönlünden geçirdi.
Gidip çobanla bu konuda sohbet yapmağa karar verdi. Yanına geldi ve ona şöyle dedi:
“- Evlâdım, Allahü Teâlâyı bilir misin?” dedi. O da:
“- Kul nasıl sâhibini bilmez!..” dedi.
“- Peki Allahü Teâlâyı ne ile biliyorsun?” dedi. O da:
“- Bu koyunlar ile” dedi.
“- Bu koyunlar ile O'nu nasıl biliyorsun?” dedi. O da şu ibretli cevabı verdi.
“- Bu birkaç koyun bile nasıl çobansız olmuyor, başlarında onları gözetecek, onlara su ve ot verecek, onları kurttan kuştan ve diğer tehlikelerden koruyacak birisi lâzım geliyorsa; bundan anladım ki, bu âlemdeki her şey, dağlar, taşlar, ovalar, yer ve gökler, insanlar ve cinler, bu hayvanlar, canavarlar, kanatlı kuşlar bir koruyucusuz olamazlar.
Bu binlerce çeşit yaratıkları korumaya gücü yeten, onların yemesi, içmesi için gökten su indirip, yerden ot bitiren, beni ve seni türlü gıdalarla besleyen, her şeyi görüp gözeten Allahü teâlâdan başkası değildir. İşte bu koyunlar ile, Allahü Teâlâyı böylece bildim.”
Çobanın verdiği hikmetli cevaba hayran kaldı. Ondan daha fazla istifade etmek istedi ve ona şöyle bir soru daha sordu:
“- Allahü Teâlâyı nasıl bilirsin?” dedi. O da:
“- Hiç bir şeye benzetmeden bilirim” dedi.
“- Böyle olduğunu nasıl bildin?” dedi. O da:
“- Yine bu koyunlardan” diye cevap verdi.
“- Nasıl yani?” diyerek onu biraz daha konuşturmak istedi. Çoban hikmet dolu şu cevabı verdi.
“- Ben çobanım. Sabahtan akşama kadar onlarla beraberim. Onları otlatır sularım. Zararlı şeylerden, dış tehlikelerden korumaya çalışırım. Onlar görünüşte benim korumam ve tasarrufumdadırlar. Fakat onlara şöyle dikkatle bakıyorum ki; ne onlar bana benzerler ve ne de ben onlara benzerim.
Buradan anladım ki, bir çoban koyunlarına benzemezse, elbette Allahü Teâlâ da hiç bir kuluna benzemez.
O'na benzeyen hiç bir şey yoktur.
O tekdir, birdir.
O'nun eşi benzeri yoktur.
O, hiçbir kimseye muhtaç değildir.
O, her şeyi işitir ve görür” diyerek ârifâne bir şekilde cevab verdi.
Hayretini gizleyemedi. Tekrar sordu:
“- İyi söyledin. Ama ilim olarak sen bir şey okuyup, öğrendin mi?” Çoban:
“- Ben bu sahralarda, nasıl okuyup, öğrenebilirim ki?” dedi. Sonra:
“- Ancak şu üç ilmi bilirim” diye devam etti.
“- Peki onlar nelerdir?”
“- Gönül ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.”
“- Bunlar nelerdir?”
“- Gönül ilmi şudur ki; bana kalb verdi. Kendini tanımak ve sevmek yeri yaptı. Bu kalb ile O'nu bileyim. O'nun sevdiklerine gönülde yer vereyim. Sevmediklerine yer vermeyeyim ve böylelerinden uzak olayım.
Dil ilmi şudur ki; bana dil verdi. Dili zikir etmek, O'nun adını söylemek yeri yaptı. Bununla O'nu hatırlayıp adını söylemeyi, O'ndan bahsedilmeyen sözden onu korumayı, böyle sözden uzak olmayı istedi.
Beden ilmi şudur ki; bana beden vermiştir. Onun ile kendine hizmet olan her şeyi yaparım. Hizmet olmayan şeyi ise bedenimden uzaklaştırırım.”
Bu saf ve sâfiyâne gönül sahibi çobandaki Allah inancına gıbta etti ve şöyle dedi:
“- Evlâdım, önceki ve sonraki ilimler, senin bana bu öğrettiklerindir. Bana nasihat ver!” Çoban şunları söyledi:
“- Ey efendi! Âlim olduğun yüzünden belli oluyor. Eğer ilmi, Allah rızâsı için öğrendiysen insanlardan bir şey isteme! Onlardan bir şey bekleme! Yok, dünya için öğrenmişsen, o zaman, Cennet arzu ve isteğini kalbinden çıkar.”
O, Abdullah ibni Mübârek rahmetullahi aleyh idi.
İslâm âlimlerinin büyüklerinden, tebe-i tâbiin neslinden, âbid, zâhid ve mücâhid bir Allah dostu. Milâdî 736 tarihinde Merv şehrinde doğmuş, 797 tarihinde de Bağdat yakınlarında bulunan Hît adlı bir yerde vefat etmiştir.
Horasan bölgesinde, özellikle Merv'de hadis-i şerifleri tedvin eden, kitab haline getiren ilk âlim olarak şöhret bulmuştur. Zühd, takvâ ve tevâzûsuyla tanınmış büyük bir gönül sultanıdır.
Rabbimiz cümlemize bu nasihatlardan ders alabilmeyi nasib eylesin.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu



> 1 <