Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Ömer Lütfü Topal

fındıkzadeli ömer

Forumlar / Güncel / Siyaset ve Tartışma

 
> 1 <

blackwolf

grup tuttuğum takım
Çavuş Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 254 ileti
Yer: izmir
İş: bilg. müh.
Kayıt: 06-08-2006 13:33

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #113785 13-08-2006 06:34 GMT-1 saat    
ÖMER LÜTFİ TOPAL
Geçmişini tombalacılıkla sağlayan ve kokaini Türkiye'ye getiren adam olarak tanınan, sonraları Kumarhaneler Kralı olan Topal, 1978 - 1981 yıllarında Belçika'da, 1981 - 1984 arasında ABD'de uyuşturucu kaçakçılığından hapis yatmıştır. Geçimini kaçak kumarhaneler işleterek temin eden ve İstanbul - Yeşilyurt'taki kumarhanesiyle tanınan Topal 1990 yılından itibaren Caddebostan Büyük Kulüp'ü işletmeye başlamıştır. Bu tarihten sonra İsrail'li kişilerle ortak olarak şirketler kurmuş ve Emperyal Şirketi bünyesinde senelik kazancı 1.1 milyar dolarlık bir servetin sahibi haline gelmiştir. (Gayrimenkûl ve menkûl değerlerle ilgili, sahifeler dolusu mal varlığına ilişkin liste Hesap Uzmanları Kurulunca belirlenmiştir.)
Topal, Yurt içinde ve dışında gazino işletmeciliği (7) , seyahat acentalığı, sigorta, menkul değerler aracılığı, döviz alım - satımı, gıda, enerji, petrol, inşaat ve sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren çok sayıda şirketin de kurucusu ve sahibidir.

Topal'ın ticari faaliyetleri 90'lı yıllar boyunca inanılmaz bir gelişme göstermiştir. Ancak uyuşturucu ticaretinin devam ettiği de bilinmektedir. Hatta 1993 - 1994 yıllarında Avrupa havaalanlarında uyuşturucu ile yakalanan dört Türk Hava Yolları teknisyeni (Şenol Tunç, Sadık Kara, Süleyman Hanilci, Mustafa Akman) verdikleri ifadelerde Ömer Lütfi Topal adına çalıştıklarını söylemişlerdir.

Kurye bulmanın zorluğu ve problemi, Topal'ı gelişmiş bir çözüm bulmaya sevketmiş ve özelleştirilen Havaş'ın yüzde 60 hissesi için en yüksek teklifi vermiştir.

Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü'nün İnterpolden Topal'ın uyuşturucu kaçakçısı olduğu şeklindeki belgeyi temin ettiği ve Topal'ı engellediği iddiaları vardır. Neticede Havaş'ın Park Holding bünyesinde Yazeks'e satıldığı ancak gerekli paranın bir bölümünün Topal tarafından temin edildiği de iddia edilmektedir. (ABD yetkililerinin yazı ve müracaatları Özelleştirme İdaresi dosyalarındadır.)

Havaş'ın özelleştirme safhasındaki Genel Müdürü Ahmet Kutlu'dur. Adı geçen Topal'ın yakın ve mutemet yöneticilerindendir.



¯¯

Topal'ın özellikle kumarhaneleri ön plandadır. Kumarhanelerin biri Bakü'de, diğeri Kıbrıs'ta ve Türkmenistan'da (8) olmak üzere toplam 17 adettir. Ancak, Türkmenistan'daki kumarhane adedinin süratle arttığı da bu çalışmalarımız safhasında ortaya çıkmıştır. Ayrıca İzmir, Eskişehir ve Adana'da Emperland Eğlence Merkezleri mevcuttur.

Ömer Lütfü Topal'la ilgili olarak verilebilecek çok fazla bilgi vardır. Burada sadece konuyu aydınlatacak hususlar üzerinde durulacaktır.

(9) Topal'ın kumarhaneler kralı olması, 1991 yılı sonrasıdır. İlk kumarhane, Turizm Bakanı İlhan Aküzüm'ün Bakanlığı dönemindedir. Yukarıdaki liste bazı fikirler verir ve Topal krallığının gelişimini gösterir mahiyettedir.

Grup şirketleri 23 adettir. Bu şirketlerden sadece Emperyal Turizm Ticaret A.Ş. bünyesindeki işletmeler 24 adettir. Menkul değerlerle uğraşan 3 ayrı şirket, her şirketin muhtelif yerlerde şubeleri mevcuttur.


EMPERYAL OTELCİLİK TURİZM VE TİCARET A.Ş. TARAFINDAN İŞLETİLEN TALİH OYUNLARI SALONLARI
İŞLETMENİN ADI İZİN TARİHİ
Adana Seyhan Oteli 06.03.1991
Antalya Saray Regency Oteli 19.11.1991
Antalya Ofo Oteli 22.10.1992
İstanbul Akgün Oteli 02.10.1992
Aydın Kuşadası Onura Oteli 02.10.1992
Antalya Grand Kaptan Oteli 22.04.1993
İstanbul Polat Rönesance 01.07.1993
Antalya Seven Seas Oteli 17.06.1994 - 28.01.1997
İstanbul Hyatt Recency 08.07.1994
Mersin Hilton Oteli 09.03.1994


REGAL TURİZM VE TİCARET A.Ş. TARAFINDAN İŞLETİLEN TALİH OYUNLARI SALONLARI
Muğla Bodrum Park Resort Oteli 29.08.1995
İstanbul Eresin Topkapı Oteli 14.02.1996


LEİSURE İNVESTMENTS TURİZM A.Ş. TARAFINDAN İŞLETİLEN TALİH OYUNLARI SALONU
İstanbul Ceylan İntercontinantel Oteli 17.11.1996


Kumarhanelerle ilgili olarak önemli bir gelişme de yurtdışı faaliyetlerdir.

Topal'ın İsrailli ortağı Ruven ve yardımcısı Bay Eli kumarhanelere gelen İsrailli ve diğer yatırımcıların ödemelerini yurtdışında yapmalarını sağlamaktadır. Belli ve uzun olmayan bir dönemde Ruven'in 17 milyon doları topladığı ve yurtdışında kendi hesabına yatırdığı öğrenilmiştir.

Hesap uzmanları da yürütmekte oldukları çalışmalarda "Banka hesaplarından mutemetler olduğunu tahmin ettiğimiz şahıslar tarafından çok fazla adet ve büyük miktarlardaki nakit paraların talimatlara istinaden çekildiği, ayrıca doğrudan banka hesaplarıyla ilişkilendirilmeyen (kasa havalesi şeklinde) özellikle 50.000 USD'nin altında görünmeyen işlemler kaleminden değişik isimler altında yurtdışı transferlerinin yapıldığını" tesbit etmişledir.

Topal'ın banka hesap hareketlerini gösteren ekstrelerin tetkiti fevkalâde ilgi çekicidir. Akbank'ın bir şubesinde ve 7 aylık dönemindeki para hareketi (sadece Emperyal Şirketine ait olmak üzere) 1.3 trilyon TL'dir.

Şirket yetkililerinden birinin Ahmet Kara'nın şahsi hesabı ise 7 ayda 855 milyar TL'dir. Bir diğer şubedeki hesabı ise 840 milyar TL'dir.

Bir kişinin adına açılmış pekçok hesap, adına hesap açılmış pekçok kişi vardır.

Meselâ Ahmet Kara'nın sadece Akbank'ta açılmış TL hesap ekstreleri birkaç trilyon TL'ye ulaşmaktadır. Bir çok kişinin TL, dolar ve mark hesaplarının incelenmesi müteaddit kredi kartları hesaplarının yine TL, dolar ve mark olarak takibi gerekmektedir.

Kapsamlı vergi ve diğer işlem incelemelerinin yıllarca yapılmamış oluşu ilgi çekicidir.

Kumarhanelerin gelirini azaltmak için önce masraflar gösterilmemiş, yatak, yemek ve diğer ikramlar Topal'ın mutemedi kişilere ait kredi kartları ile karşılanmıştır. Vergi vs. minimize edilerek farklı yerlerdeki muhasebe kayıtlarıyla sistem şirketin lehine çalıştırılmıştır. Turizm Bakanlığı'nın yaptığı incelemelerde bazı oyun makine ve teçhizatının illegal yollardan elde edildiğini gösterir bilgiler derlenmişse de hiçbir işlem yapılamamıştır.

Emperyal Şirketi Kıbrıs'ta ve Azerbaycan'da da etkili olmuştur.

Bakü'de yapılan konukevinin yapımındaki finansman sıkıntısı üzerine inşaatın otel olarak tamamlanması, otele bitişik bir kumarhane yapılması kararlaştırılarak işletmeciliği Emperyal üstlenmiştir. Topal bu proje için 8 milyon dolar harcamıştır.

Bu projeyi gerçekleştiren Cumhurbaşkanının oğlu İlhan Aliyev'dir. Kendisinin Topal'a 500.000 dolar kumar borcu ve otelin gizli ortağı olduğu iddiaları öne sürülmektedir.

Topal'ın Kıbrıs'taki kumarhaneyi büyüttüğü ve gelecekteki talebi karşılamak üzere büyük bir yatırım yaptığı da ifade edilmektedir.

Türkmenistan ise adeta Emperyal tarafından işgal edilmiş gibidir.

Emperyal, Türkmenistan'da iki adet beş yıldızlı otel, büyük bir iş merkezi ve poliklinik işletmesini üstlenmiştir. Aşkaabat merkezindeki beş yıldızlı Grant Türkmen Oteli onbeş yıllığına 15 milyon dolar karşılığı kiralanmış ve ilk kumarhane açılmıştır.

Ak Altın Oteli yanındaki kumarhane Topal'ın en büyük rakibi Sudi Özkan tarafından yaptırılmışsa da, mevcut mukavelelere rağmen Özkan dışlanmış, kumarhane 1996 yılında 22 milyon dolar karşılığında Emperyal'e satılmıştır.

Emperyal kısa bir zaman içinde Türkmenistan'da pekçok iş ve işletmeye sahip olmuş, Başbakan Yardımcısı Gurbanmurodov'un tabiriyle "Türkmenistan'ın sosyal programının icracısı" durumuna gelmiştir.

İlgi çekici olan husus; Grand Türkmen Otel, Türk Eximbank kanalı ve kredisi ile finanse edilmiş, ayrıca Türkmenistan'a açılan 75 milyon dolarlık kredi içerisinden 10.6 milyon dolarlık ödeme Ak Altın Oteli'nin yapımındaki malzemeler için kullanılmış ve dolayısıyla Emperyal firmasının iş ve işlemlerini geliştirecek bir uygulamaya konu olmuştur.

Emperyal borcunu Türkmenistan'a ödemediği için, Türkmenistan kredisi de ertelenmiş, neticede Eximbank açıkça -ve ancak araştırıldığında ortaya çıkacak şekilde- Emperyal'i finanse etmiştir.

Türkmenistan'ın en üst düzey yetkilileri İstanbul'da ağırlanmış, kişisel ilişkiler kurulmuş, hediyeler verilmiş ve Emperyal Türkmenistan'a açıkça ve tam olarak yerleşmiştir.

Topal'ın Türkmenistan'da işlettiği otellerin kredisini temin eden Türk Eximbank dosyalarını inceleyen Başbakanlık Müfettişi, kredilerin veriliş usulü bakımından mevzuata aykırılık tesbit etmemiştir. Ancak Başbakanlık Müfettişi ilgi çekici diğer tesbitlerine de yer vermektedir.

"Dikkati çeken diğer bir husus ise, kredi borcu ertemelerinin şeklidir. İlk ertelemede, Türkmenistan tarafından gelen yazılı bir istem bulunmamakta, aksine bankanın bu yönde bir görüşme istemine ilişkin mesajı mevcut bulunmaktadır.

İkinci ertelemede ise Türkmenistan'ın sadece 75 milyon dolarlık bölüm ile ilgili bir yazılı istem bulunmakta olup, Banka Yönetim Kurulu bu istemi 75 milyon doların üzerine 16 milyon dolarlık kredi miktarını da ekleyerek 91 milyon dolar üzerinden uygulamıştır.

Diğer taraftan Ak Altın Oteli'nin 1994 yılının 10'uncu ayında Grand Türkmen Oteli'nin ise 1995 yılının altıncı ayında açıldığı ifade edilmekle birlikte, her ikisinin işletilmesinin de daha sonra Emperyal Turizm ve Otelcilik A.Ş'ye verildiği anlaşılmaktadır... Ayrıca işletme sözleşmelerinde işletmecinin Türkmenistan dışına para çıkarması konusunda, malikin sağlayacağı kolaylık yönündeki maddeler de dikkati çekmiştir. Ak Altın Oteli'nin yönetim ve işletilmesi ile ilgili sözleşmede yeralan, tarafların gizliliği bozmasının akdin iptal nedeni sayılmış olması da bir o kadar dikkat çekicidir.

Bütün bu hususların dışında; Grand Türkmen Oteli'nin renovasyonunu gerçekleştiren Mensel JV'nin (Metiş, Nurol, Yüksel ortaklığı) Yönetim Kurulu Üyelerinden Güven Sazak ile Abdullah Çatlı'nın ortağı olduğu Baysa Şirketi kurucularından (Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu'nda, Baysa Şirketinin kurucuları, T. Ticaret Sicili Gazetesi'nin 2.10.1992 tarih, 3127 sayılı nüshasında yayınlanan İstanul 1. Ticaret Mahkemesi'nin 24.9.1992 tarih, E:1992/3924, K:1992/3674 sayılı kararına göre, Ant Güven Sazak, Ahmet Baydar, Silva Sazak, Mine Baydar ve Alper Baydar olarak görülmektedir) bazılarının soyadlarının aynı olması da ilgi çekici bulunmuştur.

Yüksel A.Ş'nin ortağı olduğu AY-SEL şirketinin, diğer Türki Cumhuriyetleri'nde yatırımlar yaptığı, Eximbank'tan temin edilen listelerde görülmektedir."

Çatlı'nın Güven Sazak'ın çiftliğine gittiğine, ilgili bölümde temas edilecektir.

Burada ilgi çekici bir husus daha vardır; otellerin inşaatı veya yenilenmesi için kullanılan kredi ertelemelerinde Emperyal Şirketi devreye girmiş ve Eximbank'a muhatap olmuştur.

Yurtdışında iş yapan bir Türk firmasının o ülke ile ilgili bir konuyu Türk makamları nezdinde takibinde bir yanlışlık olduğu iddia edilemez. Ancak Türkmen tarafının 1997 tarihli ve kabul edilmeyen yeni erteleme müracaatındaki ifadeler gerçek borçlunun Emperyal olduğunu ispat etmektedir. (Ek: 3)

Ek: (3)'ün ikinci sayfası, Grand Türkmen Otel projesinin "Constructed by the Emperial Otelcilik ve Turizm ve Ticaret A.Ş" olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Mensel JV ile Emperyal ilişkisi araştırılmaya değer görülmektedir.

Başbakanlık Müfettişi, ertelemeler sebebiyle Garanti Bankası'na -teminat mektubu sebebiyle- yapılmış ödemeler ve Eximbank zararının oluşması ihtimalini de gündeme getirmektedir.

Ak Altın Oteli'ni yapan Üçgen A.Ş'nin bir inşaat mühendisi ise tanıdık bir soyadı taşımaktadır: Emrah Tinar.

Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun'un kredi için Eximbank'a talimat verdiği tarihten itibaren ilişkilerin ve belirlenen bu hususların kapsamlı bir soruşturmaya ihtiyaç gösterdiği düşünülmektedir.

Önemli olan husus şudur: Türkmenistan doğal gaz ve petrol projelerine Emperyal de müdahil olacak konuma gelmiş ve Türkmen yetkililer vasıtasıyla etkili olmaya başlamıştır.

Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi geniş yankılar bulmuş özellikle Susurluk kazasından sonra daha da önem kazanmıştır.

Bu konu Yargıda görülmekte olan bir dava olduğu için çalışmalarımız esnasında irdelenmemiştir. Ancak Topal'la ilgili olarak yapılan bazı ilgi çekici tesbitler vardır ve bunların bu raporda yer almasının zaruri olduğu düşünülmektedir.

Topal, tombalacılıktan ve uyuşturucu kaçakçılığından, Fındıkzadeli Ömer lakabından inanılmaz bir güç ve servet sahibi olmayı başaran ilginç bir kişiliktir.

Günlük 3 milyon doları aşan net gelirine, öldürttüğü, zarar verdiği çok sayıda insana rağmen koruma bulundurmayan, adamları tarafından hiçbir şekilde korunmayan bir evde oturan, özel şoför kullanmayan, karısının veya kendisinin kullandığı arabayla seyahat eden, zırhlı bir araca binmeyi reddeden bir kişidir Topal. Tripleks bir köşk-evde oturmasına ve dünyanın her yeriyle haberleşmesine rağmen evinde tek bir telefon hattı vardır. Eşinin cep telefonunu hiçbir şekilde kullanmadığı da bilinmektedir.

İmam nikahıyla yaşadığı genç eşi Hilâl hanımla 7 yıllık birlikteliği olmuştur. Sosyal hayatı, karısının kullandığı bir araçla gittiği Pazar yemekleridir. Eşini iş hayatına asla sokmamış, iş hayatındaki zalimliği, evde karısı ve çocuklarıyla şakalaşan munis bir insana dönüşmektedir. Evde silah bile yoktur. Ölümünden kısa bir süre önce çelik yelek ve yatak odasındaki dolabın üzerine gizlediği bir tabanca edinmiş, ancak her ikisini de kullanmamış ve taşımamıştır.

Yemeklerini sürekli olarak evinde yemiş, (10) öldürüldüğü gece, evine geceyarısı civarında dönecek olmasına rağmen, masanın hazır tutulmasını, ancak kayınvalidesinin kendisini beklemeyip yatmasını, aşçıbaşına hazırlatacağı yiyecekleri evinde yiyeceğini söylemiştir. Eşinin akşam yemeği organizasyonunu ise Hilâl hanım, yattığı hastane odasında kendisiyle sürekli haberleşerek yapmıştır. İlgi çekici olan husus, Ömer Lütfü Topal'ın Mayıs ayından itibaren içinde olduğu stresli durumun Temmuz ayında giderek yoğunlaşması ve 27 Temmuz'da doğum yapması yakınlaşmış eşini adeta zorla hastaneye yatırmasıdır.

Topal'ın öldürülmesinin birçok sebebi olabilir. Ancak hiçbir gerekçe insanların Topal'a kendisini öldürmek üzere yaklaşmalarına imkân vermemiştir.

Cinayetten sonra Ankara'da bir polis yetkilisinin "adım gibi eminim bu onların işi" diyerek Çatlı ve bir grup Özel Harekatçıyı hedef aldığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözetim altına alınan polislerden birinin konuşması esnasında, "Bize vatan için hedef gösterdiler. Sonra bizim hedeflerimizle kendileri salonlarda kadeh tokuşturdular. İlk defa kendi başımıza bir iş yaptık onu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık" dediği ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün MİT'ten tek sayfalık bir not aldıktan sonra telefon irtibatları üzerine teknik bir çalışma yaptığı bilgisi ile birleştirildiğinde Topal olayına kısmi bir açıklık getirilebildiği ortaya çıkmaktadır. Ancak bunların hiçbiri yargı için yeterli delil olmamaktadır. Koli bandına sarılı şarjör üzerinde Çatlı'nın parmak izinin çıkmasına rağmen kendisinin ölümü olayı karanlığa sokmaktadır.

Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kullanılan aşağıdaki tablo, sanıkların Topal'ın ölüm saatindeki irtibatlarını ve yerlerini belirten kapsamlı bir çalışmanın özetidir. (Detaylar Ek: 4'dedir. )

Bu konuda İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nun sergilediği tavır, Çankaya'da Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında yapılan liderler zirve toplantısında en açık kelimelerle tenkit edilmiştir. Bu sebeple kendisine bu çalışma kapsamında yer verilmemiştir.

Polislerin sorgulanmadan Genel Müdürlük tarafından Ankara'ya alınması konusuna ise bir İstanbul Emniyet yetkilisi tarafından açıklık getirilmiş ve -"Polisleri Ankara almadı. Yöneticilerimiz korktu ve biz onları Ankara istedi diyerek başımızdan attık" demiştir. Gerçekten Kemal Yazıcıoğlu'nun hesabı sonradan değişmiş, Ankara'ya haber verince Bakanlık ve Genel Müdürlük polisleri istemiş ve İstanbul Emniyeti bir dertten kurtulmuştur. Çünkü polisler "alındıktan" sonra Emniyet Müdürü makamına gelmemiş, gece 22.00'ye kadar bir sorgulama yapılmamış, Müdür muavinleri de odalarından çıkmamıştır. Gece 22.00'den sonra Emniyet boşaltılmış ve ilgililer istirahate gitmişlerdir. Bu saatten sonra bir sorgu olup olmadığını da Yazıcıoğlu bilebilir.

Topal'ın öldürülmesiyle ilgili pekçok iddia vardır. Birinci eşinden olma çocukları Murat ve Elif'in babalarının ölümünden en büyük yararı sağladıkları şüphesizdir. Ama genel kanaat Topal'ın böylesine bir tehditle kolayca başedeceği şeklindedir.

PKK'ya yardım eden Kürt işadamları listesi oluşturulduğu ve listeden çıkabilmek için haraç ödediği ancak para konusunda çıkan anlaşmazlık sebebiyle öldürüldüğü de iddia edilmiştir.

Topal'ın namaz kılan ve oruç tutan bir kişi olduğu, mazbut bir aile hayatı bulunduğu ve Kürt ayrımcı ve teröristlerle işbirliği yapmadığı yaygın bir bilgidir. Bu iddialar gündeme gelmişse de konunun Topal'dan haraç almak ve külliyetli miktarda para sızdırmak amacına yönelik olduğu bilinmektedir. Üstelik büyük haraçlar ödeyen Topal'ın bu şekilde öldürülmesi tavuğun kesilmesi anlamına geleceğinden buna ihtiyaç olmadığı şüphesizdir.

Bir diğer iddia, Kıbrıs'ta açılacak gazinoyla ilgilidir. Çatlı, A. Fevzi Bir ve Sami Hoştan Emperyal'in gayri resmi ortağı olmuşlar, ancak Kıbrıs kumarhanesi için gerekli finansmanı sağlayamamışlardır. Topal da kendilerine hisse vermeyi reddedince bu ortaklar Özel Tim polisleriyle eylemi gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu iddia da tutarlı görünmemekte taraflar bu ölümden yarar sağlayamamaktadırlar. İmparatorluk Murat ve Elif Topal'a, Hilâl hanıma intikal etmektedir.

Başka iddialar da ileri sürülmektedir. Murat ve Elif Topal'ın Çatlı'ya 535.000 dolar ödedikleri, Emperyal Gazinolarına ait hesaptan ve Garanti Bankası'na ait 012157 nolu çek tanzim edildiği vadesinden bir gün önce Çatlı'nın bir yakınına elden ödeme yapıldığı da belli olmuştur.

Bu ödeme cinayetin maddi bir anlaşmazlıktan işlendiğinin delili olamaz. Topal'ı öldürmenin taşeronluk ücreti de olamaz. Ölümden iki ay sonra yapılan bu ödemenin bir başka gerekçesi olması gerekir.

Topal'ın ölümünden sonra eşi Hilâl hanıma 105 milyon dolarlık bir borç toplamı gösterildiği basında da yer almıştır. (Ek:5)

Gerçekten bazı tefecilere dahi borçlandığı ve Topal'ın zaman zaman inanılmaz şekilde nakit para sıkıntısı çektiği, 1995 yılından itibaren bu sıkıntının arttığı, önceleri bankalardan borç aldığı ve Necati Kurmel'in kendisine kefil olduğu bilinmektedir. Sonraları ve 1996'da zaman zaman para sıkıntısının had safhaya ulaştığı ve Topal'ın evine 50 milyon TL bırakamadığı günlerin geldiği anlatılmaktadır. (Hesap uzmanlarının aldığı iddiaları teyit etmektedir.)

Günlük 3 milyon doları aşan gelir; yeni yatırımlara, gayrimenkul alımına, yurtdışına külliyetli meblağların kaçırılmasına elbette yetmemektedir.

Turizm Bakanlığı'nın memurlarından başlayan yurtdışında Aliyev'e, Niyazov'a ulaşan bir haraç zinciri çok geniş bir camiayı kapsamaktadır. (11) Siyasi irtibatlarını geliştirmek için de çok para harcamıştır. Hatta bu irtibatlar bir siyasi partiye ve liderine cephe almasına kadar varmıştır. Topal'ı Sipahi Ocağı'na götürüp hakim ve savcılarla samimiyetini de ispat eden bir milletvekili adayı, Rize'de Mesut Yılmaz'ı seçtirmeyecek kadar güçlü olmak için Topal'ın yoğun para desteğine mazhar olmuştur.

Topal'ın kullandığı bazı telefon numaralarıyla ilgili olarak ve kalın bir kitap halini alan bir çalışma yaptırılmıştır. İlgi çekici sonuçları gösterir özet şemalar (Ek:6)'dadır.

Topal 1996 yılı içinde DYP Genel Merkezine ait 419 23 63 ve 417 87 49 nolu telefonları bilmekte ve kullanmaktadır. DYP İstanbul İl Yönetimi'ne ait 213 28 27 numarayı ve nedense Rize İl Başkanlığı'na ait 464-213 28 27 numaralı telefonları da bilmekte ve kullanmaktadır.

Topal'ın en sık görüştüğü kişi ortağı Sami Hoştan'dır. Hakim Akman Akyürek de aynı zamanda aynı numaradan Sami Hoştan'la irtibatlıdır.

Sami Hoştan incelenen tek bir telefon numarasından 7 ayda ve 1996 yılında Albay Veli Küçük'le 34 kere, Abdullah Çatlı ile 13, Korkut Eken'le 6 kere görüşmüştür.

Mayıs 1996'da Mehmet Ağar'ın Adalet Bakanı olduğu dönemde ani bir haber ortalığı karıştırmıştır. İddialara göre Mehmet Ağar, Topal hakkında Kürtçülük dosyası açtırmış ve gereği için emir vermiştir. Tıpkı Orhan Taşanlar'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğüne atandıktan sonra TV'ye çıkıp "buraya kafa koparmaya geldim" dediği tarihte, İstanbul'da bazı kirli iş sahiplerinin Emniyete götürülüp tartaklanması üzerine Topal önce Sedat Demir'e ulaşmış ve polisteki yeni ekiple irtibatlanmış olduğu gibi, bu defa da çok daha üst seviyede koruyucular aramışlar. Fatura da o nisbette yüksek olmuştur. (Topal'ın Orhan Taşanlar'a 250 milyar TL'lik hediye gönderdiği fakat reddedildiği söylentisi kendi muhitinde panik yaşanmasına yol açmıştır.)

Topal'ın kendini korumak saikiyle ilk önce siyasi kişilere ulaşarak dosyasını kontrol ettirdiği ve korkmasını gerektirecek bir husus olmadığına inandırıldığı anlaşılmaktadır. Hatta bu arada bazı Özel Tim mensuplarıyla görüştüğü ve o cenahtan da uygun reaksiyonlar aldığı iddia edilmektedir. Mayıs 1996'da başlayan tedirginlik aynı ay içinde son bulmuş ve etrafına "adını listeden çıkarttığını" nakletmiştir. Bütün bu ilişkilerin çok önemli bağış ve ödemelere yol açtığı da ifade edilmektedir.

Ancak Haziran ayında tedirginlik avdet etmiş ve Temmuz'da Topal'ın gerginliği had safhaya ulaşmıştır.

Bu arada Ankara'dan 17 milyon dolar talebedilmiş, Topal bu paranın toplanması için mehil istemiştir. Olayı nakleden kişi "Karşı taraf mal mı vermişti ki süre tanımayı uygun görmesin. Bu süre verildi, para ödendi ancak PARA YERİNE ULAŞMADI. ÖDEME YAPILAN MUTEMET KİŞİLER, 17 MİLYON DOLAR İÇİN TOPAL'I ÖLDÜRMEYE KARAR VERDİLER" demiş ve olayın bu sektörde bu şekilde yorumlanmakta olduğunu nakletmiştir.



¯¯¯

Ömer Lütfi Topal hakkında ifade edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır.

Emniyet ve MİT ilgilileri ülkemizde Amerikanvari Mafya Teşkilâtı olmadığı, bazı kabadayıların etraflarına topladıkları 10 - 20 - 40 - 50 kişi ile çeteleştikleri, rüşvet vererek, zor kullanarak, devletin ilgili kurumlarının bilgisi dahilinde pekçok kanunsuz iş yaptıkları, etkili bir hükümet, hatta cesur - atak ve namuslu bir mahalli yöneticiyle o bölgeyi terk etmek zorunda kaldıkları hususunda hem fikirdirler. En önemlisi bu çetelerle ilgili olarak her türlü bilgi mevcut olduğundan kendilerini tasfiye etmek her zaman için kolaydır.

Ancak devletle bütünleşmiş, devletin ilgili kurumlarına entegre olmuş, mahallinde Valiyi, Emniyet müdürünü, mecliste ve hükümette yeterince üyeyi kendisine bağlamış ve bu kişilere adeta emir verebilir duruma gelmiş bir yapılanma mevcut değildir. Bu konuda ve Cumhuriyet tarihi boyunca en önemli mesafeyi katetmiş kişi Ömer Lütfi Topal'dır.

Eğer öldürülmeseydi ülkenin en etkili ilişkileri içinde, istediği yere ve makama nüfuz edebilme imkânını bulacak ve birkaç yıl sonra da gerçek manâda dokunulmazlığa kavuşacaktı. Bu noktada ilgili her uzman fikir birliği içinde görünmüştür.

Topal, kirli geçmişine rağmen bir süre sonra kumarhaneleri tasfiye etmek ve saygın bir işadamı olmak için stratejik bir karar verebilme becerisini de göstermiş, Türkmenistan'ı, oradan elde ettiği diplomatik pasaportun da gösterdiği gibi rezerv ülke olarak seçmiş, kendini birçok açıdan geleceğe hazırlayabilmiştir. Sadece kazandığı paranın büyüklüğü, Kıbrıs'ta ve Antalya'da ağırladığı bunca devlet büyüğüne ve elinin açıklığına rağmen kendi sonunu getirmesine mani olamamıştır.

Haraç vermekten nefret etmesine rağmen, sadece yetkililer değil, onların adamları, korumaları, adamların adamları da Topal'ın paralarına ortak olmuşlardır. Şayanı şükrandır ki gelişmeler Topal'ın hedeflediği noktaya uzanmasını engellemiştir. Ancak bu durum, devletin çetelerle irtibatı noktasındaki üzüntü verici tespitleri yok etmeye yetmemiştir.

Zaten işlerin bu karmaşık yapısı, devlet kurumlarının içine girdiği laubalilik, gevşeklik ve ciddiyetsizlikten kaynaklanmaktadır. Sağcı ve solcuların, sivilin, üniformalının, doğruyla eğrinin bu kadar ve bir noktada buluşmasının hikmeti de bu kargaşanın yarattığı verimli fakat kirli faaliyet alanlarını ortaya çıkarmasındandır.

Bu noktada yetkililer de olayları engellememiş hatta teşvik etmiştir. Ülke içinde cereyan edenler Susurluk kazasına kadar kamuoyundan gizlenebilmiş, bu arada yurt dışına açılmalar başlamıştır.


DİPNOTLAR

(7) Topal, kumarhane açtığı şehirlerde, muhiti olan etkili aile ve kişilerle şahsen ilişki kuruyor, sosyal faaliyetler için fırsatlar veriyor, para harcıyor, doğumgünü, evlenme yıldönümlerinde şık jestler yapıyor ve ortaklıklar kuruyordu. Alacaklarını aldıktan sonra da ilişkisini kesiyordu. Kumarhanelerin yoğunluğunu artırmak bahanesiyle kişilere bol miktarda fiş verdirerek oynatıyor, sonunda da ortaklıkları tasviye için borç çıkarıyordu. Antalya'da bu şekilde elde ettiği bir şirkete yaptırdığı evleri mensuplarına dolar üzerinden satmış, Ömer Şarlak Paşa'ya, Emniyet Müdürü Mete Altan'a da yer tahsis etmişti. Şirket hisselerinin devrinde ise kamu görevlilerini kullanmıştı. (Şirketlere ait bir liste Ek: 5'tedir.)


(8) Türkmenistan'daki Ak Altın kumarhanesini, Grand Türkmen Oteli Kumarhanesi, daha sonra da diğer kumarhaneler takip etmiştir.


(9) Talih oyunları salonlarının açılması, düzeni, kontrolü konusunda sık sık değişiklik yapılmış, salonların açılması kolaylaştırılmış, adeta teşvik edilmiştir. Milyonlarca dolarlık gelire rağmen, gerçek manada ne denetim, ne de vergi incelemesi vardır. Bakanlığın fon olarak aldığı birkaç milyar lira göze batmakta ve tartışılmaktadır. Kumarhaneler ve işletenler, devletin tüm mekanizmalarını etkisizleştirebilmişlerdir.


(10) Sadece Bodrum'da Hikmet babataş'ın öldürüldüğü gece, Antalya'da herkesin içinde oturmuş yemek yiyerek içki içmiştir.


(11) Aldığı kredilerin karşılığında Demirbank Zeytinburnu Şubesi'ne 145 milyar, Toprakbank Merkez Şubesi'ne 100 milyar, şekerbank İstanbul Şubesi'ne 270 milyar, Yurtbank Merkez Şubesi'ne 1 trilyon TL gayrimenkul ipoteği veren Topal, varlık içinde yokluk çekmektedir.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <