Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

İKİ AYRI TÜRKİYE MANZARASI (ZÜLFÜ LİVANELİ)

> 1 <

sercan_sivasli

grup tuttuğum takım
Cezalı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 303 ileti
Yer: istanbul
İş: ögrenci
Kayıt: 13-11-2006 16:39

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #234845 06-07-2007 11:51 GMT-1 saat    
İki manzara


Yıl, 1981: Türkiye'yi askeri bir cunta yönetiyor; başında Kenan Evren var.

Ulusun tamamını Atatürkçü yapabilmek amacıyla “Atatürk Yüz Yaşında” kampanyası açıyorlar.

Türkiye'de başınızı nereye çevirseniz bu sloganın yazılı olduğunu görüyorsunuz.

Kenan Evren ülkenin aydınlarını “vatan haini” ilan ediyor ve herkesi Atatürk yoluna çağırıyor.

Hatta -Türkçeyi iyi kullanamadığı için- “Bu ülkede hangi taşı kaldırsan altından Atatürk çıkar!” diyor.

Okullarda törenler düzenleniyor.

Her yere yeni Atatürk heykelleri ve büstleri dikiliyor.

Basında ve siyasette herkes birbirini “yeteri kadar Atatürkçü olmamakla” suçluyor.

Atatürk, cuntanın hapishanelere doldurduğu altı yüz bin kişinin ve işkencelerin önünde bir maske olarak kullanılmak isteniyor.

Ve doğal olarak halk arasında bu kampanyaya karşı bir tepki doğuyor.

Bu işten hoşnutsuzluk duyulduğunu belirten fıkralar, şakalar kaplıyor ortalığı.

Atatürk'ü asker zoruyla sevdirme kampanyası ters tepiyor.

Ve böylece Atatürk'e kötülük yapılıyor.

Atatürk sevgisi, benim ömrüm boyunca gördüğüm en alt düzeye iniyor.


***

Yıl, 2007...

İş başında Atatürk'ü fırsat buldukça iğnelemekten, eleştirmekten geri durmayan bir hükümet var.

Başbakanlık Müsteşarı resmen “Atatürk Cumhuriyeti döneminin sona erdiğini, devletin İslami köklerine geri dönme zamanının geldiğini” söylüyor.

Atatürk heykellerine saldırılar oluyor.

Bazı profesörler Atatürk'ün gerici olduğunu ilan ediyor.

Meclis'in kuruluş yıldönümlerinde kürsüde imam hatipli delikanlılar konuşturuluyor.

Atatürk heykellerinin ve resimlerinin indirilmesi gerektiğinden söz ediliyor.

Atatürk'ün hatırası her gün ayrı bir saldırıya uğruyor.

Meclis'ten resmi kaldırılmak isteniyor.

Sonra...

Sonra yaşam biçiminin ve devrimlerin tehlikede olduğunu hisseden halk kitlelerinde müthiş bir dip dalga oluşuyor; Mustafa Kemal Paşa'ya ve onun Kurtuluş Savaşı'na dört elle sarılma isteği doğuyor.

Halk kitleleri Gazi'nin ismi çevresinde kenetleniyor.

O, sanki Ankara'da toprakta yatmakta olan bir fani değil de, ülkenin yaşayan ruhu.

Genç kuşak onun eserlerini okumaya başlıyor, onu merak ediyor, mücadelesini öğrendikçe yüreği saygı ve sevgiyle titriyor.

Bu sefer 1981 döneminin tam tersi bir durum söz konusu: Atatürk adı yükseldikçe yükseliyor, ölümünden yıllar sonra tekrar bir ulusun varlık yokluk kavgasının simgesine dönüşüyor.

Belki yaşadığı yıllardan daha çok seviliyor, sayılıyor.

Ve ben halk arasında Atatürk sevgisinin en çok yükseldiği döneme tanık oluyorum.


***

Bilmem bu iki tablo, Türkiye'nin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair bir şey anlatıyor mu?

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <