Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Bağdat : Bir Dünya Mirası...

> 1 <

crazy_31

grup tuttuğum takım
Yarbay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 1126 ileti
Yer: miyim yemem
İş: siz güçsüz
Kayıt: 17-03-2006 14:34

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #27889 12-05-2006 16:23 GMT-1 saat    
Yıllardan 1258 idi. Hülagu Bağdat’a girmiş, kenti baştan başa yağmalattıktan sonra türbe ve camileri atlarına ahır, resmi binaları da askerlerine kışla yapmıştı. Ne Hülagu, ne de askerleri kitaba ilgi göstermedikleri için şehrin merkezinde yağmadan kurtulabilmiş bir kütüphane vardı. Hülagu’ya bina lazım olunca bu kütüphanenin bütün hazinelerini Dicle’ye attırdı. Onu gören askerleri de medreselerin kitap odalarına aynı işlemi reva gördüler.

Yıllardan 1534 idi. Kanuni Bağdat önlerindeydi. Fetih için geldiği şehirde kimsenin burnu kanasın yahut kentin mimarî dokusuna zarar gelsin istemiyordu. Zafer müyesser olunca İbrahim Paşa’ya, orduyu şehrin dışında bırakarak, karargah ile şehir arasına mesafeler koydurarak Bağdat’ı teslim almasını emretmişti. Yağmalanmasını böyle önleyebilecek, kendi askeri içerde olmayınca şehir ahalisi daha tedbirli davranacak, bunun aksi olursa sorumlulardan hesap isteyecekti.. Çünkü tarihte şehirlerin yağmalanması, çok defa, tarafların belli olmadığı, tozun dumana karıştığı zamanlarda gerçekleşmiştir. Kanuni kendisi bir zafer takından geçer gibi masallar kenti Bağdat’ın surlarından girdiğinde, yaptığı ilk işlerden biri şehrin kutsal mekânlarını ve zengin koleksiyonuyla ünlü kütüphanesini gezmek oldu.

Yıllardan 1638 idi. Dördüncü Murat kendisiyle inatlaşan Bağdat’ı almış, şehrin hakimiyeti için mücadele veriyordu. Kuşatma çok uzun zaman aldığı ve askerler çok meşakkat çektiği için sokak aralarında çarpışmaları durduramıyordu. Safevi askerleri kendilerine aman verildiği halde direniyor, Türk askeri de zaferin sonunu görmek istiyordu. Sivil halktan kimsenin burnunun kanamamasına her iki asker de özen gösteriyordu. Nihayet Türk askeri hakimiyeti sağlayınca günlerdir duyulan kurşun vızıltıları ve kılıç şakırtılarının yerini Safevilerden kurtulan Bağdat halkının sevinç gösterileri aldı. Ertesi gün def sesleri, şiirler ve şarkılar arasında sultan kenti teftişe çıkmış ve ilk gittiği mekânlardan biri, 100 bin civarında kitap barındırdığı tevatür haline gelen kütüphane olmuştu.

Yıllardan 2003 idi. Bağdat’a giren Amerikan ordusu kentin yağmalanmasına göz yummakla dünyaya vahşice meydan okudu. Müzelerin ve kütüphanelerin hiçbirine bir tek nöbetçi asker bile koymadığı için de insanlık suçu işledi. Hepimizin gözü önünde medeniyet birikimleri ve tarih yağmalandı. Vahşeti gördük ve ses çıkarmayarak biz de bu zulme bir bakıma ortak olduk. Oysa, modern dünyada olağanüstü hallerde ve savaş şartlarında arşivler, tarihi eserler, kütüphaneler ve taşınabilir kültür varlıkları muhafaza altına alınırdı. Oysa Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında bu kurala uyulmuş, 1954 yılında da Lahey Konvansiyonu ile uluslararası yasalara bağlanmıştı. Oysa Japonya’da, (Kyoto ve Nara), Krakow’da, Paris’te, Leningrat’ta bu kural işletilmiş, UNESCO gibi ilgili kuruluşlar konunun takipçisi olmuştu. Irak coğrafyasında insanlık tarihine bomba yağdıran Amerika ve İngiltere de bunu biliyordu üstelik!

Peki o halde, neden Bağdat kütüphaneleri ve neden Bağdat müzeleri?!. Müslüman olduğu için mi? Doğulu olduğu için mi? Tarihî ve arkeolojik mirası iştah kabarttığı için mi?

‘Bilgeliğin sarayı’ harap oldu

Neler neler söylenebilir Bağdat’ta yağmalanan ve yakılan bir kütüphane için... ‘Bilgeliğin sarayı’ olan bir National Library... Bâbü’l–Muaddum... Resmi kayıtlara göre 417 bin ciltlik koleksiyon... Ya Musul’da Merkez Kütüphane (Central Library)... 898 bin cilt eser... Hepsinin de önemli bir kısmı el yazması... Üç yüz yıllık, beş yüz yıllık, yedi yüz yıllık is mürekkeplerinin izleri ve kumlu parşömenler. Kebikeçlerden kurtulabilmiş insanlığın hafızası... Binlerce, milyonlarca sayfa... Göz nuru satırlar... Dahası Basra’da, Hille’de, Necef’te, Kerkük’te, Erbil’de, Kerbela’da... Üniversitelerde, araştırma merkezlerinde, tarihî mekânlarda... Yazının ilk bulunduğu o yerlerde zamanın ruhunu yaşatan cümlelerle, kelimelerle dolu ciltler.... İslam medeniyetinin akıl birikimi, ruh atlası, gönül hazinesi... En eski Kur’an metinleri, en zarif Abbasi şiirleri, en orijinal tarih satırları... Binlerce gözün binlerce ömrü tüketen nurları... Elyazmaları... Bir dahası olmayan, bir daha yerine konulamayacak insanlık hafızası... Türkçe, Arapça, Keldani yahut Sümer dilinde olsa da... Bizim... İnsanlığın...

Ve arkeoloji hazinesi müzeler... En son rakama göre yalnızca Bağdat’taki müzeden 50 bin eser yağmalandı, 170 bini de tahrip edildi... Gılgameş’in Engidu’ya seslenişinin hatıralarını taşıyan cümlelerden bu yana binlerce irili ufaklı âsâr–ı atîka ve talan edilen uzaklı yakınlı doğu tarihi...

Amerika yarın buralarda başka bir medeniyet inşa etme emelindeyse eğer, önce yerli halkın tarihini yok etmekle işe başlayacaktı elbette. Çünkü o zaman, belki ölen babaların yerine çocukları geçecek; ama kitapları bir daha yazılamayacak, kültürleri bir daha ayağa kalkamayacak, tarihi bir daha bilinemeyecektir... Hatta bu bir evrensel miras da olsa... Vakta ki bir kimse çıkıp, “Bana ne, Irak nasıl olsa benim ülkem değildir!” desin.

Ve bir soru: Sizce rakip iki takımdan birisi diğerinin en seçkin futbolcusunu sakatlarsa karşı takımı zayıflatmış olmaz mı? (Yanan kitapları düşünün). Ve eğer aynı futbolcuyu sakatlamak yerine transfer ederse hem rakibi zayıflatmış hem kendi takımını kuvvetlendirmiş olmaz mı? (Yağmalanan ciltler ve eserleri düşünün).

Emin olabilirsiniz, bilinçlerin kurşunlandığı Bağdat’ta tarihe ait yanmayan ve kırılmayan ne varsa, bir gün gelecek, New York Metropolitan Museum’da veya Londra British Museum’da ortaya çıkacaktır. Ben kendi adıma, Amerika’yı, yetkili bütün evrensel mahkemelere dava edeceğim. İki gerekçe ile: Tarih cinayeti ve tarih hırsızlığı suçuyla... Belki medeniyet hafızamı da silmeye çalıştığı için...

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


crazy_31:
...neyleyim KIRMIZI deyince, BEYAZ demeyen yari..

e_s_e_m_o_n

grup tuttuğum takım
Yüzbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 821 ileti
Yer: istanbul
İş: electronic engineer
Kayıt: 29-04-2006 18:54

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#27893 12-05-2006 16:25 GMT-1 saat    
saollllll :):):)kiki

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


whitewolf
Teşkilat-ı Mahsusa

grup tuttuğum takım
Binbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3678 ileti
Yer: cehennem
İş: Selçuk İnşaat
Kayıt: 08-05-2006 04:36

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#34041 18-05-2006 16:45 GMT-1 saat    
sağolasın bilgiler için

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Dedem Saltuk Buğra Handan bu yana Türk-İslam ülküsü demişim ona O yüzden ülkücü denilmiş bana Geçen geçsin ben vazgeçmem davamdam

Biz Bu Vatanı Üç kuruşa Peşkeş Çekecek Bir Neslin Evlatları Değiliz Biz Odasında Kuranı Kerim Var Diye Saygısından Uyuyamayan Osman Gazilerin Mısır Seferinde Çölü Atına Binmeyipte Önümde Muhammed Mustafa (A.S.V.) Yürürken Ben Ata Nasıl Binerim Diyen Yavuz Selimlerin Hocasına Saygısından Önünde Ezilip Büzülen Fatihlerin İhanetle Suçalnıp Sürgün Edilen Fakat Yanında Bir Tek Hazine Malı Götürmeyen Ve Öldüğünde Cenazesine Borçlarından Haciz Konulan Sultan Vahdettinin Evlatlarıyız Yakışmaz Bize Vatan Giderken Bayrak İnerken Ezan Susarken Yaşamak Ey İnsan Titre Ve Kendine Gel!!!

Hedefimiz İLA-Yİ KELİMETULLAH

topraktan gelen gölgeme toprak çekilince
günler bu heyulayıda ergeç silecektir
rahmetle anılmak ebediyet budur ama
sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir


Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

Mehmedim,sevinin ,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir


Ey Tenperver Nefsim! Sen Kendini Ne Zannediyorsun Ki; Cennet Tabiki Ucuz Değil Cehennem Dahi Lüzumsuz Değil!

---bizki ustasıyız vatan sevmenin---
---yarın elbet elbet bizimdir gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir---
---türklük bedenimiz islamiyet ruhumuzdur ruhsuz beden cesettir---
---Şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada ( ses ) islamın sadası olacaktır---
---Allaha Vatana Bayrağa Kurana Ve Silaha yemin olsun Şehitlerim Gazilerim Ve Başbuğum emin olsun---
---İman hem nurdur hem kuvvettir.Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikatından kurtulabilir.(bediüzzaman said nursi) ---




bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) hackerim diyenler alın size kapak olsun



bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) hackerim diyenlere buda ikinci kapak olsun
> 1 <