Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

plakalı takiye (m.mutlu)

> 1 <

sercan_sivasli

grup tuttuğum takım
Cezalı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 303 ileti
Yer: istanbul
İş: ögrenci
Kayıt: 13-11-2006 16:39

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #237042 14-07-2007 10:41 GMT-1 saat    
Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünü açıp baktığınızda “takiye” sözcüğünün altında üç tanım bulunuyor:

1. Mezhep belirtmeme, gizleme...

2. Olduğundan farklı görünmeye çalışma...

3. Sakınma, çekinme...

İktidardaki AKP yıllardır “takiye” yapmakla suçlanıyor...

Onlar ise “Hayır biz tavırlarımızda ve amaçlarımızda samimiyiz... Avrupa Birliği'ne girmeye çalışıyorsak, bunu gerçekten istiyoruz. Atatürk ilkelerine ve devrimlerine bağlıyız diyorsak, gerçekten bağlıyız” diye kendilerini savunuyorlar...

Ama yine de vatandaşların önemli bir bölümünü ikna edemiyorlar.

Çünkü vatandaş düne kadar Atatürk ilke ve devrimlerini eleştiren, bunları değiştirmenin hatta yok etmenin zamanının çoktan geldiğini söyleyen bu beylerin gerçekten değişmiş olabileceğine inanamıyor...

Ve onların bugünkü “değiştik” açıklamalarını bir “gizlenme, olduğundan farklı görünme çabası” olarak görüyor... Çünkü hâlâ bu ilkelere ve devrimlere bağlı milyonlarca insandan “sakındıklarını, çekindiklerini” düşünüyor...


***

Dünkü VATAN'da ve iktidar yağcılığı yapmayan diğer bazı gazetelerde okuduğum çok ilginç bir haber “takiyeci”lerin bu “tarz”ı hayatın her alanına nasıl taşıdıklarını gösteriyordu.

Habere göre seçim yasakları başlamış. Bu nedenle bakanların ve Başbakan Erdoğan'ın seçim gezilerinde devlete ait araçları kullanmaları artık resmen yasak! (Sanki bugüne kadar niye serbestse?)

Peki ne yapmış Sayın Başbakan'ın adamları?

Makam arabasını Ankara'da bırakıp seçim gezilerine öyle devam edeceklerine, kırmızı plakanın üstüne büyük bir büyük bir olasılıkla “sahte” bir sivil plaka geçirip yollarına devam etmişler...

Yani plakayı “gizlemişler...”

“Olduğundan farklı göstermeye” çalışmışlar...

Çünkü seçim yasaklarından “sakınıp, çekinmişler...”

Ama gazeteciler işi fark edip oyunu bozunca da mazereti yapıştırmışlar:

“Kiralamak için zırhlı araç bulamadık. Başbakan'ın güvenliği için bu gerekliydi...”


***

İyi de trilyonlarca liralık Hazine yardımı alan AKP'nin paraları saray gibi bina yaptırmaya yetti de sıra “Genel Başkan”a zırhlı bir araç almaya gelince mi tükendi?

Ne ilginçtir ki bu basit soruyu bile sordurmuyorlar meslektaşlarımıza...

Soranları “darbeci” diye damgalıyorlar!

İktidar olmanın verdiği cesaretle yasaları, yasakları umursamıyorlar...

Yargıtay Başsavcısı'nı göreve davet ediyorum.

Bu “açık suç”un hesabı mutlaka sorulmalı ve “takiye”nin her zaman işe yaramayacağı artık kanıtlanmalıdır !


*****

GÜNÜN SORUSU

Başbakan Erdoğan, Baykal'ın 70 yaşında olduğunu ve hâl⠓siyasi etiği” öğrenemediğini söylemiş...

İyi de yasaları umursamayarak kendisiyle birlikte meydanlara çıkan, tarafsız kalması gerektiğini unutan ve Baykal'dan yaşça daha büyük olan Meclis Başkanı'nın bu tavrı siyasi etiğe ne kadar uyuyor?


*****

Kişiye özel kurtarma operasyonu olur mu?

Arkadaşımız Kerim Ülker'in “müthiş” haberi günlerdir ekonomi sayfalarımızın manşetini süslüyor...

“Müthiş” diyorum; çünkü bu haber Türkiye dışında başka bir ülkede, hem de seçim öncesinde patlasa yer yerinden oynardı...

Ama bizde “gürültüye” gidiyor!

Habere göre Başbakan, 2 Temmuz'daki Adana Mitingi'nden sonra uçağına Mensa adlı şirketin patronu Mehmet Ulutaş'ı aldı. Ulutaş'ın şirketi kepenkleri indirmek üzereydi. Başbakan Ulutaş'la görüştükten sonra bankaları aradı ve şirketin kredi borçlarının ertelenmesini sağladı. Tek şartı vardı; “Mensa'nın 3 bin işçisinin işten çıkarılmaması...”

Amaç kutsal...

Allah kimseyi işsiz bırakmasın...

Ama yöntem yanlış!

Serbest piyasa ekonomilerinde başbakanlar, “işçiler açıkta kalmasın” gibi kutsal bir amaç uğruna bile olsa, banka yöneticilerine telefon edip, şirkete özel af ya da kolaylık tanınmasını isteyemezler...

İsterlerse, bunun adı serbest piyasa ekonomisi falan olmaz!

Kısacası; Başbakan Erdoğan'ın bu tavrı “iyi niyetli” olabilir; ama kesinlikle yasal, en azından piyasa ekonimisine, rekabet sistemine uygun değil...

Tarihe not olsun diye yazıyorum:

Bu “şirkete özel yardım”, Başbakan'ın başını çok ama çok ağrıtacak

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <