Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

12 EYLÜL ÖNCESİ ÜLKÜ YOLU

> 1 <

adaletinreisi

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 2427 ileti
Yer: komuta merkezi
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #282056 23-01-2008 08:42 GMT-1 saat    
12 EYLÜL ÖNCESİ ÜLKÜ YOLU
ALPEREN GÜRBÜZER

Ülkü Yolu'nun 12 Eylül'e kadar ki mücadeleleri tarihe mal olmuştur. Adına ister ülkücü, ister Nizâm-ı Âlem Alperen'i, ne denilirse denilsin, bu kardeşlerimiz, dünyanın gözü önünde destan yazmışlardır. Bu şerefli tablonun manevi Başbuğu Pir-i Ahmet Yesevi Hazretleri'dir. Hoca Ahmet Yesevi hakkında da Yahya Kemal'in Fuad Köprülü'ye “Şu Ahmet Yesevi kim ?... Bir araştırın göreceksiniz, bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız “ sözleri meşhurdur.
O destan içinde Pir-i Türkistan (K.S.)'ın yanısıra, Hazreti Mevlânâ, Yunus Emre, Şeyh Edebalı, Akşemseddin, Emir Sultan gibi, nice manevi sultanlar, Ülkü yolunun kandilleri olmuşlar, yaşadıkları devirde, Hakanlara istişare ve feyiz kaynağı görevi yapmışlardır. Başbuğ Veliler'in hayatları, adeta dudaklarımızı ısırtacak örneklerle doludur. Herbiri İ'lây-ı Kelimetullah bayrağını ellerinde meşale gibi tutmuş ve arkalarında Alperenler bunları takip etmişlerdir. ''Bir ölür bin diriliriz'' sözü ülküleri olmuş, verdikleri mücadeleler de bunu ispatlamışlardır. İslâmiyetten önceki Türklüğün ''Alp''i, Pir-i Ahmet Yesevi'nin dergahında ''Eren''lik vasfıyla kucaklaşarak kudsiyet kazanıyor, Alp'in ''Türk Cihan hakimiyeti Mefkûresi”, İslâmiyet sayesinde “Nizâm-ı Âlem ülküsü” ne dönüşüyor.
İslâmiyet öncesi Türklük de, “Alp''lere yön veren Kâm, Dede Korkut, Korkut Ata ve İrkıl Hoca gibi sözlerine itibar edilen zâtlar vardı. Türk'ün Alp'i İslâmiyet'le ünsiyet bulunca, bu yolun mimarları olarak Evliya, Veli, Şeyh gibi ünvana haiz ''Gönül Sultanları'' aktif rol almışlardır.
İşte Ülkü Yolu'nun neferlerini destanlaştıran bu manevi Sultanların feyzi, bereketi ve hizmetleridir. Barak Baba, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş-ı Veli, Tabduk vs. hepsi İ'lây-ı Kelimetullah uğruna yemin ettiler. Göğsünde bir nebze iman olanlar, evliyanın soluğunda “Alperen”lik hüviyetine kavuştular. Ülkü Yolu'nun devleri, kartal yuvasının Söğüt burçlarında, devletin zırhı olan sınır uçlarında ve Gazi Osman'ların zağlı kılıçların gölgesinde, manevi Başbuğlar'a söz verdiler: “Ölsek de dönmeyiz bu yoldan!” dediler.
Ülkü yolu'nun inkişafında hem “Manevi Başbuğlar”ın hem de “Zahiri başbuğlar”ın emeği vardır. Her kahramanlığın zahiri cephesi olduğu gibi, bir de manevi tarafı vardır. Osman Gazi'nin manevi terbiyecisi Şeyh Edebalı, Fatih'in Akşemseddin, Yıldırım'ın Emir Sultan vs. Yeter ki bu ikili münasebeti görelim, görmeye çalışalım. Hakanları tarihin sayfalarında idrak ettiğimiz gibi, onlara rehberlik eden manevi sultanları da incelemeli ve anlamalıyız.
Kafileler, şanlı kitap önünde, iman sancak gönlünde, iklimi ruminde yola koyuldu. Bu kervanın yolcularının en tipik özelliği, gönüllerini mazluma sütliman etmeleridir. Hatta Ülkü Yolu'nun Gönül Sultanları, evlatlarına daima; “Halkı, kafir-müslüman ayırmadan, aça aş, açığa bez vermeyi” öğütlemişlerdir. Bu nasihatı başına taç edinerek, bu uğurda can dileyen Alperen'ler olmuştur. 12 Eylül öncesi Kavileri; “Kanımız Aksa da Zafer İslâm'ın” diyecek kadar canyürekdir. Canlarını sebil ettikleri kutsi davada “İnatla girme soy sop faslına, Kurtsa kurt, itse it, döner aslına” diyerek Peygamber kavlince yılmadan mücadele vermişlerdir.
Dış ve iç mihrakların saldırısına uğradılar. İftiraya maruz kaldılar, işkence gördüler, aç susuz bitap düştüler, dikenli yollarda yürüdüler, ama yılmadılar; zaferle değil seferle yükümlüyüz dediler. Nitekim Önkuzu'lar, Süleyman Özmen'ler ilk kurbanlar olmasına rağmen, şehitlerin ardı arkası kesilmedi. Faşist dediler, gerici dediler, bütün çirkin iftiralara muhatap kaldılar. Ama onlar, kendi öz yurdunda parya muamelesi gördükleri halde, töre nizam yolunda yordam olup, usul erkan edep yolunda erdem kalarak, adaletin elbet bir gün tecelli edeceğine İnandılar. Bu kadar gadre uğramalarına mukabil, Devlet'e baş kaldırmadılar, bilakis devleti “ebed müddet” bildiler. Hz.Yusuf(a.s)'ın zindanı misali hapishaneye düşürdüler, ama onlar mapushaneye “Yusufiye” dediler. Her zindanın arkasında mutlaka nurlu şafakların doğabileceğinin düşlerini yaşadılar gönüllerinde hep. Yusuf'u kuyudan çıkaran da sabrı oldu zaten. Nitekim, Ülkü Yolu'nun neferlerinin herbiri Sabr-ı Cemil örneği sergileyerek tarihe not düştüler. İşte bu Sabr-ı Cemilin neticesinde, en keskin ağızlar bile artık milliyetçiliği ırkçılık, İslâmiyeti gericilik, olarak telakki etmiyorlar. Aksine, Devlet tarihi ile barışmalı, Devlet İslâmiyet'le barışmalı, Devlet Bediüzzüman gibi gönül sultanları ile barışmalı diyebilmekteler. Bugün, bu barış türkülerinden bahsedilebiliniyorsa geçmiş de destan yazmış Ülkü yolu'nun Alperenleri sayesindedir. Onlar, türkülerini kanlarıyla yazdı, hayatıyla ödedi ve birçok tabuların tabuluktan çıkmasını sağladılar. Kolay değil, hakikatı kabul ettirmek çile ister. Bir değil, bin değil, bin yıllık tarihi birikimi hokkabazlarca kabulü kolay olmadı. Ülkü Yolu'nun Alperenleri, her şahlanışlarında dalgalanarak İnsanımızın uyanmasını sağlayarak “Şükür Elhamdulillah” dediler.
Bu çetin yolculukta nice düşler yıkıldı, kuyu gölgesinde nasıl yaşanacağını ancak o gençlik gösterdi. Ömürlerinin baharında hasretle “Nizâm-ı Âlem” davasının yılmaz fedaileri olarak görev yaptılar. Dünyanın hevasına kapılmadan burada hiç kimsenin durucu olmadığının idrakıyla, iyiyi kötüden ayıracak öbür alem için faaliyet içinde bulundular. Sıkıntılar, çileler, bekleyişler derken tüm bunlar hakka giden yolda yaşatılan duraklardı oysa.
Dünyada dahi bir sevda için, yani İ'lây-ı Kelimatulah için ab-û hayat içerek, en koyu karanlığa ışık oldular. Düşleri, Nizâm-ı Âlem için kıpırdadı hep. Uyandıklarında ''Sen yürüyene bak, durana bakma'' dediler. Umudunu kesme, azmi bırakma bu yolda, çile çok olur, ölsek de alnın açık olur, yüzün ak olur, dediler. Bu kervan yoruldu sanmasınlar, yürü yürüyebildiğin kadar ileri, kudsi kervanın, kudsi erleri.
Bir kere baş koymuşsun bu yolda. Asırlardır bu dava hep böyle yürüdü, üç kıtaya hükmetti. Niçin bugün yeniden şahlanmasın ki? Çizgi çizgi efkarımızı yenerek, yeniden dirilişe geçmeli. Beşbini aşkın şehit toprağın bağrından; Gerekirse başlarınızı verin, kadre erin, aşkın elinden, kül olmuş özünüzle, ayağa kalkın, uyanın ey ülkü erleri!'' diye sesleniyorlar ve üzerinizdeki ölü toprağı atın, bir an evval yola koyulun diye haykırıyorlar adeta. Bakın ne diyorlar bizlere; “Günler günleri kovaladığı demlerde yiğitçe savunduk. Kavgasız hep Nizâm-ı Âlem için mücadele verdik, yolumuza devam ettik ve kurşun kurşun üstüne ölümle tanıştık,bu kervanın yolcularının kimi kabr'e, kimi ise mapushaneye düştü'' diye yaşadıklarından kesitler sunuyorlar. İşte Mevlâ'ya canlar adayan bu yolcuların görevi üstlenecek yeni ülkü erlerine seslenişi bu ifadelerde gizli. Bizde o anlatılanları hasretle yad ederiz, hep o günleri... Harcımızı hep o Maveraya doğru ağaran yüreğimizle döneriz misale. O şehitlerin kana kana içtiği kevser sularının hışırtısıyla, uyandığımız yatağımızda, birgün muştularla dönüşümüzün ani olacağı kanaati hep yüreğimizde yankılanıyor böylece.
Haramiler bu aşkımızı çalmadan, yeniden tutku gözlerle ufuklara yönelmeli el ele verip yeni medeniyetin temellerine harcı koyarak kabirlerinde yaşayan ülkü yolunun şehitlerini sevindirmek bugün değilse ne zaman? Seccademizle, kitabımızla, imanımız ve sancağımızla biz geleceğiz müjdesini keşke verebilsek.
Yunus'un feyz aldığı yere doğru yürümesi gibi, gelin biz de yara doğru yürüyelim. Ezene değil, ezilene destek, zalime köstek, mazluma yardımcı olarak, gerekirse canımızı feda edelim. İnsana olan sevgimizle, kulu Allah'ın mukaddes emaneti bilip, can ülkümüzle ''Biz geleceğiz'' türküsünü hep birlikte söyleyelim. Sevda diyarında, şehitler katında ve Allah'ın huzurunda güneşle birlikte biz doğalım;'' yüceltip tuğları fisebillillah.
“Değiştir çağları fisebilillah'' diyelim.
Dirilişimiz gerçekleşirse insanlığın dirilişide beraberinde gelecek elbet. İnşaAllah

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Devlet-i Ebed Müddet

whitewolf
Teşkilat-ı Mahsusa

grup tuttuğum takım
Binbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3678 ileti
Yer: cehennem
İş: Selçuk İnşaat
Kayıt: 08-05-2006 04:36

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#282059 23-01-2008 08:53 GMT-1 saat    
hedef ilay-i kelimatullah gayesi oldukça bu ülkü her zaman yol alır yeterki sapmasın ve hiçbir mücadelede kolay kazanılmadı buda öyle kolay olmamalı.

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Dedem Saltuk Buğra Handan bu yana Türk-İslam ülküsü demişim ona O yüzden ülkücü denilmiş bana Geçen geçsin ben vazgeçmem davamdam

Biz Bu Vatanı Üç kuruşa Peşkeş Çekecek Bir Neslin Evlatları Değiliz Biz Odasında Kuranı Kerim Var Diye Saygısından Uyuyamayan Osman Gazilerin Mısır Seferinde Çölü Atına Binmeyipte Önümde Muhammed Mustafa (A.S.V.) Yürürken Ben Ata Nasıl Binerim Diyen Yavuz Selimlerin Hocasına Saygısından Önünde Ezilip Büzülen Fatihlerin İhanetle Suçalnıp Sürgün Edilen Fakat Yanında Bir Tek Hazine Malı Götürmeyen Ve Öldüğünde Cenazesine Borçlarından Haciz Konulan Sultan Vahdettinin Evlatlarıyız Yakışmaz Bize Vatan Giderken Bayrak İnerken Ezan Susarken Yaşamak Ey İnsan Titre Ve Kendine Gel!!!

Hedefimiz İLA-Yİ KELİMETULLAH

topraktan gelen gölgeme toprak çekilince
günler bu heyulayıda ergeç silecektir
rahmetle anılmak ebediyet budur ama
sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir


Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

Mehmedim,sevinin ,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir


Ey Tenperver Nefsim! Sen Kendini Ne Zannediyorsun Ki; Cennet Tabiki Ucuz Değil Cehennem Dahi Lüzumsuz Değil!

---bizki ustasıyız vatan sevmenin---
---yarın elbet elbet bizimdir gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir---
---türklük bedenimiz islamiyet ruhumuzdur ruhsuz beden cesettir---
---Şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada ( ses ) islamın sadası olacaktır---
---Allaha Vatana Bayrağa Kurana Ve Silaha yemin olsun Şehitlerim Gazilerim Ve Başbuğum emin olsun---
---İman hem nurdur hem kuvvettir.Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikatından kurtulabilir.(bediüzzaman said nursi) ---




bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) hackerim diyenler alın size kapak olsun



bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) hackerim diyenlere buda ikinci kapak olsun

adaletinreisi

grup tuttuğum takım
Albay Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 2427 ileti
Yer: komuta merkezi
İş: TeşkilatiEsasiye
Kayıt: 25-06-2006 06:09

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
#282571 26-01-2008 09:21 GMT-1 saat    
evet zaten bu davayı dava yapan ona kutsi bir değer katan

bağlantıyı göster (facebook ile) bağlantıyı göster (klasik üye girişi ile) kelimetullah çizgisidir

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Devlet-i Ebed Müddet

> 1 <