Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Baykal'ın çözüm önerisi

> 1 <

by-karabela

grup tuttuğum takım
Onbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 86 ileti
Yer: Sakarya
İş: Bilgisayar Teknik Servis & Satış
Kayıt: 24-04-2008 12:32

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #299284 06-05-2008 20:07 GMT-1 saat    
CHP CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ekonominin çok ciddi bir şekilde alarm vermeye başladığını savunarak
....................

''Hükümetin içinde ekonomi politikasıyla ilgili bir işbirliği, görüş birliği, koordinasyon sağlanamaz bir noktaya gelinmiştir'' dedi.


Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya için önemli bir gün olan Hıdrellezin kutlandığını hatırlattı. Deniz Baykal, doğanın kendini yenilediği, umutsuzlukların, karamsarlıkların sona ermesi dileğinin topluca dile getirildiği, geleceğe yönelik beklentilerin yükseltildiği Hıdrellezin kutlu olması dileğinde bulundu.


Bugünün ayrıca acı bir günün yıldönümü olduğunu da kaydeden Baykal, 1972 yılının 6 Mayısında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiklerini hatırlattı.


Baykal, Türkiye'nin bugün, geriye bakıldığında bu olaydan çok derin bir pişmanlık duyduğunu ifade ederek, şunları söyledi:


''36 yıl önce kurulu düzen, statüko, egemen güçler bütün acımasızlıklarıyla üç genç insanı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı, bir tek kişinin bile canına kastetmedikleri halde idam etti. Bu, bütün toplumumuz için hala giderek derinleşen bir pişmanlık duygusudur. Yapılan işin yanlış olduğu anlaşılmıştır. Bir inatlaşmanın, had bildirme anlayışının bu acı sona yol açtığı bugün çok net bir şekilde bilinmektedir.''


O dönem toplumun sürüklendiği gerginliğin bedelini üç genç insanın ödediğini bildiren Baykal, ''Umut ediyorum bu olaylar hepimize çok büyük ders olacaktır. Bütün toplumuz adına üç yiğit, genç insanı sevgiyle, dostlukla anmayı bir görev biliyorum'' dedi.


-''EKONOMİ ALARM VERİYOR''-


Ekonominin çok ciddi şekilde alarm verdiğini belirten Baykal, çiftçilerin büyük sıkıntılar yaşadığını, ekonominin dengelerinin artık kontrol edilemez hale geldiğini söyledi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Hükümetin içinde ekonomi politikasıyla ilgili bir işbirliği, görüş birliği, koordinasyon sağlanamaz bir noktaya gelinmiştir. Ekonomi çok ciddi alarm vermektedir. Bu tablo karşısında etkin, ciddi, tutarlı yeni yöntemlerin uygulanması, tedbirlerin alınması ihtiyacı ortadayken bu doğrultuda hiçbir arayış ve çaba gösterilmemektedir. Ekonomi alanında da sürüklenmeye başlamış olan bir hükümet vardır.'' .


Baykal, açıklanan son enflasyon rakamlarının, ''ekonomi politikasının iflas ettiğini ortaya koyduğunu'' söyledi. Yıl sonu için enflasyon hedefi olarak ortaya konulan orana, yılın ilk 4 ayında ulaşıldığını belirten Baykal, üretici fiyatlarındaki ciddi tırmanışın en kısa zamanda tüketici fiyatlarına da yansıyacağını söyledi.


Bu tablonun uzun süreden beri beklenen bir gelişme olduğunu kaydeden Baykal, ''Hükümet, bu tablo karşısında orta dönemli bir ekonomik çerçeve ilan etme ihtiyacını hissetti. Rakamlar tutmuyor, inandırıcı değil. Hazine'den sorumlu Bakan ile Maliye Bakanı bir açıklama yaptılar. Bu açıklama Türk ekonomisine olan güvenin daha da sarsılmasına neden oldu'' diye konuştu.


-''MAZOTTAN ÖTV ALINMASIN''-


Baykal, Ocak ayından bu yana vergi gelirlerinin azaldığını, dış ticaret açığının tarihi bir düzeye ulaştığını, borçların olağanüstü yükseldiğini belirterek, ''Borçlu bir ekonomi, borçlu insanlar, borçlu şirketler, açık veren bir devlet, yüksek işsizlik ve cari açık bugün Türk ekonomisinin içinde bulunduğu tabloyu oluşturmaktadır'' dedi.


Bu tablonun en büyük sıkıntısını tarım kesiminin yaşadığını savunan Baykal, gübre fiyatının son bir yılda yüzde 150 artığına dikkati çekti. Baykal, bu konunun hızla, ciddi bir açılımla derhal ele alınması gerektiğini kaydederek, gübreden alınan KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi, gübre ve gübre ham maddesi ithalatından alınan gümrük vergisinin sıfırlanması, mazottan ÖTV alınmaması önerisinde bulundu.


Bu önlemlerin bir an önce alınmaması durumunda Türkiye'nin çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalacağını anlatan Baykal, bugün izlenen politikalar sonucu çiftçinin icra tehdidine maruz kaldığını öne sürdü.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, ''1 Mayıs'taki olaylarla ilgili'' gensoru önergesi vereceklerini bildirdi.


Baykal, partisinin grup toplantısında 1 Mayıs'taki olayları değerlendirirken, çok vahim bir manzaranın ortaya çıktığını, iktidarın, iç yüzünün, niyetinin tespit edildiğini öne sürdü.


İktidarın 1 Mayıs'taki bütün iddialarının iflas ettiğini, söylediği her şeyin yanlışlığının ortaya çıktığını savunan Baykal, ''İktidar, provokasyon bekleyişi içindeydi. Provokasyonun söz konusu olmadığı açıktır. Türkiye'yi sıkıntıya sokacak provokasyonun kaynağı olarak, bizzat hükümetin kendisi ortaya çıkmıştır'' görüşünü dile getirdi.


-''HANGİSİNİ MAZUR GÖRMEK MÜMKÜN?''-

Deniz Baykal, sendikaların ve işçilerin; iyiniyetli, işbirliği anlayışında olduğunu, 1 Mayıs'ı barış ve uyum günü olarak değerlendirdiğini, saldırganlık sergilemediğini belirtti. Provokasyonun bu kesimden kaynaklanmadığının anlaşıldığını savunan Baykal, Hükümetin provokasyon iddiasıyla, durumu gerginleştirdiğini ileri sürdü.


Provokasyon tespitinin ve olayı kontrol altına almak için uygulanan yöntemlerin yanlış olduğunu anlatan Baykal, ''İyi ki televizyonlar var, bütün tabloyu çok net ortaya koymuştur. Bunların hangisini mazur görmek mümkün?'' diye konuştu.


CHP Lideri Baykal, 1 Mayıs'ta yaşananları sıralayarak, ''Bu nasıl zulümdür? Hangi nefretle, düşmanlık duygusuyla anlamak mümkün değil? Bütün bunlar doğal mı, hesabının sorulması gerekmiyor mu?'' diye sordu.


-GENSORU ÖNERGESİ-


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, sendikalardan ve halktan özür dilemesi gerektiğini söylediğine işaret eden Baykal, Erdoğan'ın, ''Devlet görevini yapmıştır'' diye karşılık verdiğini bildirdi. ''Devletin görevi bu mu?'' sorusunu yönelten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Bunu CHP olarak, TBMM'ye bir gensoru olarak getiriyoruz. Başbakan hakkında gensoru vereceğiz. Çıksın orada kendisini savunsun. Onu bunu da çıkarmasın, bizzat kendisi çıksın. Çıksın da 1 Mayıs'taki politikasını anlatsın. Bu bizim görevimiz, Türkiye bunun hesabını sormalı. 1 Mayıs'ın hesabını sormayacağız da neyin hesabını soracağız?


Provokasyon olacaksa, o zaman gelin elbirliğiyle önleyelim. Senin yaptıkların provokasyon oldu. Türkiye'yi bir sıkıntının içine soktun, dünyadaki görüntümüzü perişan ettin, sendikalara zarar verdin.''


-''İLK CHP İKTİDARINDA TAKSİM'DE KUTLAYACAĞIZ''-


Başbakan Erdoğan'ın, bugün grupta yaptığı konuşmada, ''CHP hükümetleri bunu yasakladı'' dediğini kaydeden Baykal, bunun doğru olmadığını söyledi.


CHP Genel Başkanı Baykal, Taksim'de 1 Mayıs 1977'deki acı olayın, CHP yokken yaşandığını belirterek, CHP'nin iktidara gelmesiyle, Taksim'de 1978'de huzur içinde 1 Mayıs'ın kutlandığını ifade etti.


Deniz Baykal, 1979'da İstanbul'daki sıkıyönetimin 1 Mayıs kutlamasını yasakladığını dile getirerek, ''İlk CHP iktidarında, Taksim'de barış ve huzur içinde 1 Mayıs nasıl kutlanırmış, göstereceğiz'' dedi.


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Türkiye'nin bir süreden beri bir devlet şiddetine maruz kaldığını'' söyledi.


Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen haftaki bazı olayların, hükümetin zihniyeti, anlayışı ve gerçek siyasi ideolojisinin ne olduğunun ortaya çıkmasını sağladığını ileri sürdü. Baykal, ''İktidarın gerçek siyasi zihniyeti geride bıraktığımız dönemde çok açık biçimde ortaya çıktı'' dedi.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Öfke bir hitabet sanatıdır'' dediğini anımsatan Baykal, öfke ve şiddeti meşrulaştırmaya yönelik açıklamaları eleştirdi. Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç'e saldırı olayıyla ilgili olarak da ''Zorlama, şiddet uygulanmamıştır. Zorlamayı, şiddeti o uygulamıştır'' diye Erdoğan'ın açıklamada bulunduğunu söyleyen Baykal, ''Görüldü ki çok tehlikeli bir tabloyla karşı karşıyayız. Bunu söyleyebilen zihniyet, her şeyi yapabilir'' diye konuştu.


Baykal, daha sonra yaşanan olayların, bazı gerçeklerin anlaşılmasına yardımcı olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:


''1 Mayısın ötesinde Türkiye, bir süreden beri bir devlet şiddetine maruz kalıyor. Devlet yetkilerini, kendisine emanet edilmiş olan yetkileri, milletin mutluluğu için, güvenliği için, barışı ve huzuru için kendisine tevdi edilmiş yetkileri, bir süreden beri kendi özel hesapları için kullanıyor izlenimi ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çok tehlikeli bir olaydır. Devlet yetkilerinin haksız bir biçimde özel hesaplar, yararlar ve bekleyişler için kullanıldığı kuşkusunun toplumda yerleşmesi, devlete olan güvenin çok ciddi sarsılması sonucunu doğurur. Çok vahim olaydır.''


Baykal, bunun işaretlerini geçmişte de zaman zaman gördüklerini, 100. Yıl Üniversitesi rektörü ve yakın çalışma arkadaşlarının ''hiçbir makul gerekçe ortaya konulmadan, olağanüstü bir telaşla gözaltına alındığını ve tutuklandığını'' anlattı. Bu kişilerin uzun süre neyle suçlandıklarını öğrenemediklerini, genel sekreterin bu acıyı taşıyamadığını ve isyanını, intihar ederek ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, çok uzun süre sonra iddianamenin ortaya çıktığını, yargılamanın başladığını, sonradan söz konusu uygulamayı haklı kılacak tablonun olmadığın görüldüğünü savundu. Baykal, ''Bu yanlışlığın sorumluluğunu kim üstlendi? Bir trajedi yaşandı. Ne oldu?'' diye sordu.


-GENCAY GÜRSOY'UN GÖZALTINA ALINMASI-


Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Başkanı Gencay Gürsoy'un bir kaç gün önce kaldığı otelde gözaltına alındığını anımsatan Baykal, şöyle konuştu:


''Neymiş 4 yıl önce bir dava açılmışmış, onun yazı yazdığı mesleki bir dergi varmış, o derginin bir davası varmış, 4 yıldan beri bulunamıyormuş... Her gün ortalıkta. Bulunamıyor... Birden bire 1 Mayısta yaşanan olaylara tepki olarak çıkıp, o zorbalığı kınadığını ilan edip, İstanbul'daki yöneticileri hesap vermeye çağırdığı, suçladığı toplantıdan sonra, birden bire sabaha karşı alınıp götürülüyor. Bu, ne arkadaşlar? Bu, insan hakları mı, demokrasi mi, özgürlük mü, hukuk devleti mi? Ne bu? 'Canım yetkisi var, alıyor.' Evet, yetki var tabi. Yetkiyi sorgulamıyorum. Yetkinin kullanılışındaki zihniyeti, anlayışı toplumumuzun sorgulamasını istiyorum. Oradan bir resmi görmesini istiyorum. Bir fotoğrafı çekmesini istiyorum. Bir zihniyeti tespit etmesini istiyorum. 'Canım işimiz gücümüz yok, bunlarla mı uğraşacağız. İşte birisini alıvermişler.' Olur mu canım, olur mu canım? Olursa ne olur? Olursa, bunlar olur.''


-''SİYASETÇİLER, KENDİLERİNİ SAVCI YERİNE...'-


Türkiye'de bir süreden beri siyasetçilerin, kendileri savcı yerine, hatta yargı organı yerine koyarak, ülkenin sorunlarıyla ilgili tespitler yaptıklarını, iddialar sergilediklerini ve o iddialar etrafında yetkili mekanizmaların harekete geçmesini sağlamaya çalıştıklarını öne süren Baykal, şöyle devam etti:


''Bugün Türkiye'de öyle kapsamlı suçlamalar, öyle dehşet verici senaryolar siyasetçiler tarafından ortaya atılmıştır ki bunların kanıtlaması görevi adli mekanizmalara havale edilmiş, adli mekanizmalar da bunu kanıtlamak için aylardır çırpınır hale düşmüşlerdir. Çok acı bir manzara. Teşhisi yapan siyasetçi dedi ki 'Danıştay olayının arkasında bir çete var, o çetenin içinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da var.' Şimdi o çeteyi ispatlamaya çalışıyor. Çıkmıyor bir şey. Aylardır bu çeteyi bulmaya çalışıyoruz. Ayıp oluyor. Hukukun üstünlüğü, yargıya saygı, insan hak ve özgürlüklerin kutsallığı ve değeri, insanları haksız yere itham etmemek, insanları neyle itham edildiklerini öğrenme konusunda 1 yıla yakın süre oyalamamak, savsaklamamak. Bunlar asgari sorumluluklar değil mi? Siyasetçi hükmü vermiş, bekliyoruz. Hadi çıksın bakalım, neymiş öğrenelim. Ne var ortada? Daha bir şey yok. Ne zaman olacak? Bekleyin olacak. Hangi demokratik hukuk devletinde, 1 yıla yakın süre insanlar neyle itham edildiklerini dahi bilmeden tutuklanırlar, gözaltında bulundurulurlar? Bunu doğal karşılamak mümkün mü? Ne biliyorsanız çıkın söyleyin. Bu tablo iyi bir tablo değildir. Eğer bu böyle olursa, 'Vay sen beni suçladın, gel buraya' diye her kamu görevlisi kendi yetkisi ve kudreti dahilinde elinden ne gelirse, onu uygulamaya kalkar. Kalkarsa ne olur, demokrasi olmaz, hukuk devleti olmaz. Gücü yeten, gücü yetene olur. Devlete verilmiş yetkiler, en büyük sorumlulukla kullanılması gereken, büyük vebal taşıyan yetkilerdir.''


-VATAN GAZETESİ MUHABİRİNE SALDIRI OLAYI-


Vatan Gazetesi ekibinin, İstanbul'da bir cemaatin yeni yerleşme alanını kamuoyunu anlatmak için çalışırken dövüldüğünü de anımsatan Baykal, bunların iyi şeyler olmadığını söyledi. Baykal, ''Artık Türkiye'de özel himayeye tabi, sırtını devletin içindeki belli odaklara dayamış, fiili güç merkezleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Vatandaş giderek hakkını, hukukunu, devletin karşısında savunabilir olmaktan çıkmaya yönelmiştir. Bunlar çok yanlış işler. Türkiye, artık giderek kararıyor. Ülkenin siyaseti, ufku hızla karartılıyor'' diye konuştu.


-BARROSU'NUN AÇIKLAMASI-


AB Komisyonu Başkanı Barroso'nun, ''Türkiye'nin demokrasiyi ve laikliği yapısal olarak sürdürme sınavını verip veremeyeceği konusunda hepimiz tereddüt içine düştük'' dediğini anlatan Baykal, Türkiye'de demokrasi ile laikliği yapısal bir biçimde birlikte sürdürme imkanının belki de artık ciddi ölçüde kaybolmakta olduğunu Borroso'nun da söylediğini ifade etti.


Yabancıların daha önce, ''Türkiye'deki sorun, laiklikle ilgili bir sorun değildir. Laikliği yönelik tehdit yoktur. Birileri laikliği bahane ederek, demokratik rejimi askıya alma çabası içindeler'' şeklinde bir anlayışla Türkiye'ye baktıklarını anlatan Baykal, şöyle konuştu:


''Barroso, buraya geldi, temaslarını yaptı. Sanıyorum tabloyu daha gerçekçi bir şekilde algılama imkanına sahip oldu. Gördü ki 'Olay, sadece bir bahane olarak laikliğe yönelik tehlikenin, tehdidin kullanılmasıyla ilgili değil. Gerçekten Türkiye'de laikliğe yönelik bir tehlike vardır. Önemli bir olaydır. Laikliğin ortadan kalkması, Türkiye'yi de dünyayı da yakından ilgilendirir. Demokrasi içinde bunu bağdaştırmak acaba mümkün olacak mı diye, böyle bir sorunla karşı karşıyayız diye o da düşünmeye başlamıştır.''


-''VİTRİNE KONULACAK ÖRNEK DİYE KONUŞULUYORDU''-


''Türkiye'yi bu noktaya kim getirdi?'' diye soran Baykal, şöyle devam etti:


''Türkiye, 10 yıl önce böyle bir sorunla karşı karşıya mıydı? Türkiye'de laiklik ve demokrasinin birbiriyle yapısal çatışma içinde olabileceğine dair bir teşhis var mıydı? Dışardan bakanlar böyle teşhis yapıyorlar mıydı? Tam tersine, 'Muhteşem bir Türkiye modeli var. Hem laiklik, hem İslamiyet, hem demokrasi, hepsi bir arada. Vitrine konulacak örnek' diye herkes Türkiye'yi konuşuyordu. Ne oldu? Bu tablo, milletin talebiyle, zorlamasıyla ortaya çıkan tablo değildir. Millet aynı millettir. Ama bir şey değişti. Türkiye'yi 6 yıldan beri bu konularda gizli hesapları olan, belli projeleri olan, Türkiye'nin laik kimliğini tehdit edip, cumhuriyetin kazanımlarını ortadan kaldırmaya sinsi sinsi gayret eden bir ekip yönetmektedir. Bunun sonucunda, bu sorun ortaya çıkmıştır.''


Milletin bunu istemediğini ama milletin çeşitli isteklerine dayanarak iktidarı elde edenlerin kendi projelerini yürürlüğü koymaya kalktıklarını ifade eden Baykal, bugün Türkiye'nin dünyanın gözünde yapısal, temel siyasi varoluş sorunlarıyla karşı karşıya bir ülke haline dönüştürüldüğünü söyledi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin AB ile ilişkilerine en büyük darbeyi, AB adına gelip Türkiye'de uluorta, patavatsızca konuşan siyaset adamlarının vurduğunu savunarak, ''AKP'nin başı derde girdikçe, bazı AB yöneticilerinin saldırganlığı artıyor, CHP'yi hedef yapmaya başlıyor. Böyle yaptıkça, AKP'yi giderek, mütareke döneminin Damat Ferit Paşa hükümetine döndürüyorlar'' dedi.


Baykal, partisinin TBMM grubundaki konuşmasında, Sabah-ATV satışını gündeme getirdi, bazı AB yöneticilerine eleştirilerde bulundu.


Bunu, unutturmayacaklarını, mazur görebilecekleri bir olay olmadığını belirten Baykal, TBMM'nin, konuyu bütün ayrıntısıyla konuşması gerektiğini bildirdi.


Kredi veren bankaların sicil amirinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu iddia eden Baykal, ''Koç'tan teminat isteyeceksin, bunlardan istemeyeceksin'' dedi.


Erdoğan'ın, gazetecilere ''Ben müdahale etseydim fiyatı indirirdim, fiyat yüksek'' dediğini savunan Baykal, fiyatın yüksek olmasının, malı alana bir zararının bulunmadığını söyledi. Baykal, ''Aldığın malın yüzde 80'ini krediyle ödüyorsan, sana zarar vermez. Ama kendi paranla tıkır tıkır alırsan, işte o zaman zarar verirsin. Fiyatın yüksek olmasının, senin damadına ne zararı var?'' diye sordu.


Baykal, Erdoğan'ın şimdiden avukatlarına talimat verip, hazırlığını yaptırması gerektiğini ifade ederek, bunun, TBMM'ye gensoru olarak geleceğini bildirdi.


-''İLERİ GERİ KONUŞAN SİYASETÇİLER''-


CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'nin AB ilişkilerindeki en büyük sorunun; AB adına Türkiye'ye gelip, ileri geri konuşan siyasetçiler olduğunu ileri sürürek, ''Türkiye'nin AB ile ilişkilerine en büyük darbeyi vuran, zararı getiren, AB adına gelip Türkiye'de uluorta, patavatsızca konuşan siyaset adamlarıdır'' dedi.


Türkiye'de bu konuşmalarının, anlayışla karşılanmasının mümkün olmadığını vurgulayan Baykal, AB yöneticilerinin bir an önce bu konuyu ciddiye alarak, ne söylediğini bilmez insanlara, Türkiye'yi anlatmaları gerektiğini söyledi.


Baykal, şöyle devam etti:


''Bunlar Türkiye'yi, tarihini, modernleşme mücadelesinin 80 yıldır nasıl yürütüldüğünü bilmezler, demokrasinin hangi tehditlere, nasıl maruz kaldığını, laikliği, cumhuriyeti bilmezler. Türkiye'ye gelirler, kulaktan dolma, yarım yamalak bilgilerle, onun bunun yönlendirmesiyle, en hassas konularda, en ağır iddiaları söylerler, geçerler. Olmaz, böyle ilişki götürülmez. Türkiye, AB ilişkilerine yardımcı olacak anlayış değildir. Herkes aklını başına alsın.


AKP'nin başı derde girdikçe, bazı AB yöneticilerinin saldırganlığı artıyor. CHP'yi hedef yapmaya başlıyorlar. Böyle yaptıkça, AKP'yi giderek, mütareke döneminin Damat Ferit Paşa hükümetine döndürüyorlar. O laflar bize zarar vermez, bizi etkilemez.''


-''HAD BİLDİRMEYİ ÜSTLENMEK İSTEMİYORUZ''-


Hükümetin ya da AB yöneticilerinin, bu kişilere haddini bildirmesi gerektiğini vurgulayan Baykal, en hassas konularda, herkesin olağanüstü dikkatli olması gereken kritik dönemde, bilir bilmez hüküm vermeye, AB adına bu şekilde davranmaya izin verilmemesini istedi.


Kendilerinin, had bildirmeyi üstlenmek istemediğini belirten Baykal, ''Bir an önce hükümet, AB yetkilileri, gerekeni yapsın. Herkes haddini bilsin'' dedi.



Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


> 1 <