> 1 <
hedehödö
fe eyne tezhebun!
Yarbay
1323 ileti
Yer: evet yerim
İş: yalova müftüsü
Kayıt: 19-10-2006 21:35
İş: yalova müftüsü
Kayıt: 19-10-2006 21:35
Kırık Link Bildir! #304316 07-06-2008 18:18 GMT-1 saat
Bu, öyle bir yargı darbesidir, öyle bir cüppeli kalkışmadır ki, 367 kararı bile bu son kararın yanında solda sıfır kalır!.. Bu karar, AK Partinin kapatılması yönünde verilecek bir karardan bile daha önemlidir!.. Kaldı ki; bu saatten ya da bu karardan sonra AK Partinin kapatılmasının veya açık tutulmasının hiçbir önemi yoktur!..
Çünkü; varlık sebebi; özgürlükleri genişletmek ve demokrasiyi hakim kılmak olan bir partinin varlık sebebine darbe indirilmiştir!..
Bu ucube karardan sonra; AK Partiyi açık tutsalar ne farkeder, kapatsalar ne farkeder!..
Çünkü ortada ne hukuk kaldı, ne demokrasi ve ne de milli irade!
9 ÜYE DERHAL YARGILANMALIDIR
Bir defa daha ortaya çıktı ki;
Bu milletin AK Partiye verdiği 16 milyon küsur oyun, MHPye verdiği 5 milyona yakın oyun, yargının gözünde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur!..
Anayasa Mahkemesinin 9 üyesi; başörtüsünün serbestliğine karar veren Meclisin 411 milletvekiline ve başörtüsüne özgürlük isteyen 21 milyon vatandaşa, bir başka ifadesiyle, Türkiyedeki iki kişiden birine demiştir ki;
Siz ne derseniz deyin, önemli olan benim ne dediğim!.. Sizin ne istediğinizin hiçbir önemi yok!..
Önemli olan benim ne istediğim!
Ve, önceki gün kararlarını açıkladılar:
Anayasanın 10. ve 42. maddelerinde yapılıp, başörtüsüne özgürlük getiren değişiklikler, laikliğe aykırıdır!
Hemen söyleyelim;
Anayasa Mahkemesi üyeleri, karar verirler ama yorum yapamazlar!..
Meclisin yaptığı değişikliği laiklik bahanesine sığınarak yok saymak ise, karar vermek değil, yorum yapmaktır!..
Evet, yaptıkları, keyfî bir yorumdur!..
Yorum yapmak ise, Anayasanın 148. maddesine göre; görev ve yetkinin kötüye kullanılmasından başka bir şey değildir!..
Görev ve yetkinin kötüye kullanılmasının da, suç olduğunu söylemeye herhalde gerek yok!..
Mahkeme üyeleri, sadece Anayasanın 148. maddesini değil, aynı zamanda Türk Ceza Kanununun 311-1. maddesini de ihlâl etmişlerdir!..
Bu madde, özetle şöyledir:
"... TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar"
Demek oluyor ki;
Millet iradesinin tecelligâhı olan Meclisin kararını, dolayısıyla milletin talebini yok saydıkları için, Anayasa Mahkemesinin 9 üyesini müebbet hapis talebiyle yargılamak mümkündür!..
Öyle ya;
Meclisin görev yapmasını, kısmen değil, tamamen engellemişlerdir!..
KÖKSAL TOPTANA DÜŞEN GÖREV
TBMMyi devredışı bırakmışlar ve adeta, sizi takmıyoruz demişlerdir!..
Bu da demektir ki;
Dört yılda bir seçim yapılması, milletin önüne sandıklar konulması, insanların oy kullanarak tercihte bulunması, bir partiye yüzde 47 oy verip de onu iktidara getirmesi hiç önemli değildir!..
Önemli olan, Yargıçlar Hükümetinin, ne dediği!.. Önemli olan Millet Meclisinin değil, Yargıçlar Meclisinin ne dediği!..
AK Parti ve MHPye oy vermiş toplam 21 milyon vatandaşın tercihinin hiçbir değeri yok da, Türk Milleti Adına(!) karar verme yetkisi Anayasa Mahkemesinin 11 üyesinin iki dudağının arasında ise, yapılması gereken iki şey vardır!..
Ya Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştirilip çağdaş ülkelere uydurulacak, ya da bu Meclis; tası-tarağı toplayıp Sine-i Millete dönecektir!..
Evet, evet;
TBMM Başkanı Köksal Toptanın yapması gereken tek şey; Üçüncü yol arayışı gibi eksantrik çabaları bir yana bırakıp, bir an önce Meclisin kapısına kilit vurmak ve anahtarını da götürüp, Anayasa Mahkemesi Başkanına teslim etmektir!..
Öyle ya;
Meclisin 411 milletvekili hiçbir şey bilmiyor da, sadece Mahkemenin 9 üyesi biliyorsa, yapılacak tek şey Meclisin kapısına kilit vurmak ve sine-i millete dönmektir!..
Ya da;
Milli iradenin yok sayıldığı, milli iradenin linç edildiği, çok partili demokrasinin kanına girildiği bu kararı yok saydığını bütün dünyaya deklâre etmektir!..
Çünkü bu kararda hukuk yoktur!..
Tam aksine, kararın böyle çıkmasında; mahkeme üyelerinin ideolojileri ve mezhebî aidiyetleri rol oynamıştır!..
LAİKLİK, DİNSİZLİK MİDİR?
Biraz önce dediğim gibi;
Bu kararda hukukî delil yok, şahsî yorumlar vardır!..
Burada laiklik yorumlanmış ve adeta laikliğin dinsizlik olduğuna hükmedilmiştir!..
Öyle değil midir;
Başörtüsü İslâmın bir emridir!..
İslâm, ne diyor;
Kadınlar başlarını örtsün!
Peki, Anayasa Mahkemesinin 9 üyesi ne diyor;
Başörtüsü, laikliğe aykırıdır!
Ne demektir bu;
İslâmiyet, laikliğe aykırıdır!
İslâmiyet, bir din olduğuna ve laikliğe aykırı sayıldığına göre; laiklik demektir ki, dinsizlik!
Hayır, hiç kimse oraya-buraya çekiştirmesin...
Ne yani, Anayasa Mahkemesinin 9 üyesinin yorum yapmaya hak ve yetkisi oluyor da, benim niye yorum yapma hakkım olmasın!?!..
Ben de, Mahkemenin laiklik yorumunu işte böyle yorumladım!..
Eğer, laiklik eşittir dinsizlik değil ise, mahkeme üyelerinin, kalkıp da Allahın emrine kafa tutar tarzda bir karar vermemesi gerekirdi!..
Onlar, Allahın emrini yok saydıkları için, benim de kendilerine şu soruyu sormaya hakkım olsa gerek: Kararınızda hangi ideoloji veya hangi mezhebî aidiyet rol oynadı?..
Çünkü İslâm; örtünmeyi emrediyor!..
Bu emri reddettiğinize ve yok saydığınıza göre,
Siz kimsiniz acaba?..
BU ÜLKEDE BÖYLE BİR MİLLET YOK!
Evet, siz kimsiniz?..
Adına karar verdiğiniz millet nerede?..
Türkiyede, başörtüsüne hayır diyecek bir millet olmadığına göre, sizin milletiniz uzayın neresindedir veya hangi galaksidedir!?.
Öyle ya;
Ya Türkiyede böyle bir millet yoktur ya da, Anayasa Mahkemesinin 9 üyesi bu ülkede yaşamıyor demektir!..
Çünkü, mahkemenin kararı, kesinlikle ve kesinlikle Türk Milleti Adına değildir!..
O halde, gereği yapılmalıdır!..
Türk Milleti lağvedilemeyeceğine göre, Anayasa Mahkemesi lağvedilmelidir!..
---------
Bu bir tecavüzdür!
Bir hacıyatmaz gibi; zaman zaman yan yatan ama hep ayakta kalma ve her dönem milletvekili seçilme becerisini gösteren siyasilerden birisi, Anayasa Mahkemesinin yargı darbesine adeta destek verip, diyor ki;
Anayasa Mahkemesinin başörtüsü aleyhinde verdiği kararın gerekçesini görmeden konuşmam!..
Ne demektir bu; Tecavüze uğrayan kadının rahmindeki bebeğin cinsini görmeden konuşmam!..
Öyle değil midir?.. Bu kararla; milli iradenin tecelligâhı olan Meclise tecavüz edilmiş değil midir?..
Adam bu tecavüze karşı çıkmıyor da, gerekçe bekliyor!..
Sorarım size;
Mahkemeden gerekçe beklemekle, tecavüz bebeğinin cinsiyetini beklemek arasında ne fark vardır!..
Ulan, ortada tecavüz var, tecavüz!.. Bu tecavüzün gerekçesi açıklansa ne olur, açıklanmasa ne olur?!?..
Tecavüzün haklı gerekçesi olur mu hiç?..
Hasan Karakaya/Vakit
Bunu ilk beğenen siz olun
Hata Oluştu