Üye Girişi
x

Giriş Başarılı.

Yanlış Bilgiler.

E-mail adresinizi doğrulamalısınız.

Facebook'la giriş | Kayıt ol | Şifremi unuttum
İletişim
x

Mesajınız gönderildi.

Mesajınız gönderilemedi.

Güvenlik sorusu yanlış.

Kullandığınız Sosyal Medyayı Seçin
Yeni Klasör 8 yıldır sizin için en güvenli hizmeti veriyor...

Teknoloji dünyasındaki son gelişmeler ve sürpriz hediyelerimiz için bizi takip edin.

Yazarlar Milliler için ne yazdı?

> 1 <

tma
Rock Out..!

grup tuttuğum takım
Binbaşı Grup
Hat durumu Cinsiyet Özel mesaj 3330 ileti
Yer: Antalya
İş:
Kayıt: 04-05-2007 18:19

işletim sistemim [+][+3][+5] [-]
kırık link bildirimi Kırık Link Bildir! #304543 09-06-2008 07:53 GMT-1 saat    


Türkiye, Euro 2008'deki ilk maçında Portekiz'e boyun eğdi. Yazarları maçla ilgili olarak köşelerinde şunları yazdı

Euro 2008'e kötü bir futbol ve mağlubiyetle başladık... Ay-Yıldızlı ekibimiz güçlü rakibi Portekiz karşısında ortaya koyduğu oyun ile diğer maçlar öncesi hiç umut vermezken spor yazarları köşelerinde Milliler ve Fatih Terim için şu eleştirileri sıraladılar...

İşte yazarların maçla ilgili görüşleri...


RIDVAN DİLMEN -Çok şaşırdım- (MİLLİYET)
Karşılaşma öncesi Fatih Terim'e oyun başlamadan beraberliği verseler hemen kabul edecekmiş. Çünkü sahada kazanmak için oynayan bir takım değil, sadece Portekiz'i durdurmaya çalışan bir ekip vardı.

İlk yarı boyunca hiçbir şey yapmadık rakibi sahamızda beklemekten başka. Sahamızdan çıkamadık. Mevlüt kenarda fazla kalınca Nihat ileride tek başına kaldı. Hamit de savunmada kendini gösteremedi. Bunun dışında kendi kapasitesi kadar bile oynayan oyuncumuz da yoktu. İkinci yarı Mevlüt çıkıp, Sabri girince tipik 4-5-1 sistemine döndük. Ancak ilk beş dakika hariç rakip sahada yine yeterince çoğalamadık. Nihat'ın kendisine tutan Peppe'ye yaptığı asist kalemizde golle sonuçlandı.

Oyunun başında sağ kanatta fazla etkili olamayan Ronaldo, kendini hemen sol tarafa attı ve bütün tehlikeler buradan geldi. Portekiz tabii ki iyi bir takım ama dün sahada ciddi bir sıklet farkı göründü. Maçın antrenman maçı gibi geçmesindeki en önemli etken bizim çok kötü olmamızdı. Biz daha iyi oynayan kapasiteli bir ekibiz. Ama bunu sahaya yansıtamadık. Bu oyuna göre de sonuç normaldi. Portekiz kendini hiç sıkmadan rahat bir galibiyet aldı. Yenildiğimize üzülmüyorum, bu kadar kötü olmamıza üzülüyorum. Açıkcası bu duruma çok şaşırdım. Son dönemlerde bu kadar ezildiğimizi hiç görmemiştim. Bir tek şeyi iyi yaptık diyemiyoruz. Kafa topuna çıkamıyorsunuz, hücum yapamıyorsunuz, kanatları kullanamıyorsunuz, pres yapamıyorsunuz. O zaman yenilgi de kaçınılmaz oluyor.

Üstüne basa basa söylüyorum biz bu değiliz. Umarım İsviçre maçında düzeliriz. Ancak Terim'in orta sahadaki Emre, Hamit ve Aurelio üçlüsünü bozmaması gerek. Dün gece Terim'in en büyük hatası buydu.
Takımın en iyisi direklerdi. Üç top direkten döndü.

MEHMET DEMİRKOL -Nihat-Pepe- (MİLLİYET)
Portekiz'in savunma kanatlarını da dahil edebileceğimiz hücum gücüne karşı yaptığımız en iyi iş her daim en az ikili kademe yapabilmek oldu. Bu başarının en iyi örneği Marco'nun özellikle Ronaldo'nun çalım girişimlerinde, karşılayıcı oyuncunun arkasına aniden sarkarak onun tüm çabalarını boşa çıkarmasıydı. Bunun dışında tempoyu istediğimiz gibi düşük tutmak da önemli bir başarı oldu. Buraya kadar her şey güzel...

Ancak iki başka örnek de tüm iyi niyetimize rağmen ne kadar kırılgan olduğumuzu gösteriyor.

Gole gelmeden, en çok çalıştığımız ve en önemsediğimiz silahlarımızdan biri olan duran kornerlere bakalım. Her kornere gidişimizde Portekiz üç hızlı oyuncuyu orta çizgiye dizdi. Biz herhalde 2 kişinin ileride beklemesini planlıyorduk ki, Kazım'ın ceza sahası içinde hücuma dönük mü yoksa savunmanın bir parçası olarak mı kalacağına karar veremeden oyunun sonunu getirdik. Scolari sadece 3 oyuncuyu bizim kornerlerde kontr silahı olarak kullanacağını göstererek önemli silahımızı bertaraf etti.

Ve gelelim şu kademe işine. Başarıyla yaptığımız doğru. Ancak savunmadan çıkan ilk oyuncuyu karşılayacak kimse bulamayışımız da enteresan. Pepe'nin (sahanın en iyilerindendi) organize oyunda ilk ileri çıkışında bu kadar boş bir verkaça girişinden bahsim. Nihat'a göz açtırmamanın yanı sıra, skora etki edişi insanı kıskandırıyor. Biz yılın Avrupa'da en formda forvetlerinden Nihat'ı onun çabasının da etkisiyle kullanamaz, pozisyona sokamazken, markajcısının golüyle yenilmemiz üzücü olan.

Genç, ama çok tecrübeli rakiple oynadık. Ve 2 maç daha var. Buradan çıkacak 4 puanın yetebileceğini unutmayalım. Yeter ki, Kazım (disiplin davranışları dışında) ve Servet'in seviyesine biraz daha yakın duralım.

AHMET ÇAKAR- Acemiler mangası -( SABAH)
Avrupa Futbol Şampiyonası'nda en iyi 16 takım arasındayız ama çok tuhaf futbol oynuyoruz. Daha doğrusu oynayamıyoruz. Birkaç futbolcu dışında hiçbir oyuncunun futbolcu mu yoksa futbolcuya mı benzediğini anlayamadık.

Hani sistem takımıydık? Neredeyse tek gol pozisyonu bulamadık. Hani futbol felsefemiz vardı? Herhalde bu felsefede ileride topu tutamama, yerleşememe, göbekten yarılma gibi basit şeyler atlanmış. Hani futbol felsefemiz vardı? Demek bu felsefede yan toplardan da hiç bahsedilmemiş. Eğer bir ülkenin milli takımının santrforu, İstanbul sokaklarına çıktığında halkın yüzde 99.9'u tarafından tanınmıyorsa o milli takım 'çakma' milli takımdır.

Futbolu bilmesek, günlerdir efsane olmuş Mevlüt'ü mesih sanacağız. Futbolu bilmesek Avrupa'daki en başarılı temsilcimiz Nihat'ı tabii ki "Bizi kurtaracak" diye bileceğiz. Bırakın pozisyon bulmayı, ileride iki top yapamadık. Gelelim İngiltere'deki yıldızlarımıza... Ne Tuncay ne de Emre... İkisi de hayal kırıklığı yarattı. Yediğimiz ilk gole bakın, sonra da felsefemize bakın. Karnıyarık gibi kaldık. Pepe aldı, verdi, ilerledi, göbekten deldi, tekrar verdi, tekrar aldı, golü attı. Ne güzel felsefe değil mi!

ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN
Sorun bakalım Nihat'a; hayatında kaç defa ileride birinci santrfor olarak oynamış. Sorun bakalım Balta'ya hayatında kaç defa önünde Tuncay gibi bir adamla sol bek oynamış. Hakkını vermemiz gereken oyuncu Kazım'dı. Aurelio ile Servet de ellerinden geleni yaptılar.

Dün bu yenilgiyi hak ettik. Aslında biraz daha dirensek belki hak etmediğimiz tek puanı bile alabilirdik.

Önümüzde hayati İsviçre maçı var. İki mağlup karşı karşıya gelecek.
Yenilen kesin eve gider. Berabere kalırsak belki de küçük bir şansımız olabilir . Ama bu futbolla değil İsviçre'ye karşı oynamak, Liechtenstein karşısında bile zorlanırız. Üstelik İsviçre ev sahibi,
hamisi Blatter ve bizim maçın hakemi de "Blatter Çocuğu Lubos Michel." Allah yardımcımız olsun.

MUSTAFA DENİZLİ- Bu futbol yetmiyor- (MİLLİYET)
Oyunu lehimize çevirecek işleri çok zor yapabiliyoruz. Böylesine bir maçta kaliteli futbol oynamak için gerçekten topu etkili ve iyi kullanan ayaklar lazım.
Bir takım, bir kişinin üzerine kazanmak için bu kadar yüklenirse başarılı olmak çok zordur. Koşmuyor muyuz, koşuyoruz. Fakat top rakipteyken koşuyoruz. Yani oynamak için, hücum etmek için değil, rakibi oynatmamak için daha çok koşuyoruz. Biz oynamak için daha çok koşarsak iş yapabiliriz.

Emre, Kazım, Servet
Hiçbir etkin atağımız, şutumuz, etkin asistimiz yok. Portekiz mi çok iyi? Biz böyle olunca rakip gayet tabii iyi gözüküyor, bu da normaldir.
İlk yarı Hamit Altıntop'un savunduğu bölge resmen koridor gibi, her an tehlike yaşıyor.
Allah'tan Portekiz bu bölgede iyi top oynayamadı. Portekiz birey olarak bu kadar çok yıldızı bir araya getirmesine rağmen, onlardan bireysel özellikleri kadar takım olarak istifade edemiyor.
Bütün bunların yanında üç topları direkten döndü. Oyunun aşağı yukarı tamamen hakimi onlardı. Daha farklı da kaybedebilirdik. Burada Portekiz'in yıldızlarının şahsi oyunu tercih etmeleri bizim için avantaj oluşturdu, fakat bunu da iyi kullanamadık.

Rakipleri de gördük
Takımımızda iyi oynayanlar var mıydı? Biraz Emre, biraz Kazım, biraz Servet diyebiliriz. Ama takımın çoğunluğu kendi kalitesinin çok altında kalınca bu sonuç kaçınılmaz oldu.
Burada bir gerçeklik var. Futbol oynamayı hakikaten zor şekliyle deniyoruz. Bir takım topa sahipken rahat kullanamıyorsa, rahat hareket imkanı bulamıyorsa istediği işleri yapamaz. Neticede milliler kendi kapasitesinin oldukça altında bir günü yaşadı.
Peki Portekiz'den puan alamamak bu gruptan çıkamamak demek mi? Asla böyle bir şey değil.
Bizden önce oynanan İsviçre - Çek Cumhuriyeti maçında bu takımların ne olduğunu dünya alem gördü.
Biz bu iki takımı da yenecek güce sahibiz. Ama bu futbolla değil. Bu futbolla gruptaki işimizi zora değil, imkansıza sokarız. Görünen budur.

İkisini de yenebiliriz
Bu tabloyu değiştirebilecek takıma gerçekten sahibiz. Bu nedenle bu maçı en kısa sürede geride bırakalım. Portekiz'e kaybetmemiz doğaldır, ancak oynadığımız futbol doğal değildi. Hiç kimse buna doğal diyemez.
Bu maçı unutup, kazanabileceğimiz iki karşılaşmayı da kazanarak yolumuza devam etmeliyiz.

Kısacası orta sahadan vurabileceğimiz bir Portekiz vardı karşımızda, ama bu alanı hiç kullanamadık. Özetle iyi günümüzde değildik. Bu gruba mağlubiyetle başlamak kesinlikle bizi yıkmamalı.

KAZIM KANAT- Futbolun adı Terimizm- (SABAH)
Kadro seçimi ve taktik düşünce, 'Terimizm' futbol felsefesinin eseri. Fatih Terim iki şeyin altını çizdi;
A- Öyle bir 11 çıkardı ki, "Portekiz bizden korksun" dedi. Bu 11'in adı, 'çılgınca' hücum futboluydu. Çünkü; takımın 10 futbolcusunun 10'u da ligde gol atmıştı.
B- Tek ön libero (Aurelio), bir oyun kurucu (Belözoğlu) ve dört forvetle (Kahveci, Şanlı, Kazım, Erdinç) oynamakla Portekiz'den hiç korkmadığımızı kanıtlamak istedik.
Terim'in çözmesi gereken çok ciddi üç sorun şuydu:
1- Savunmamızda yan ve yüksek topların hepsi başımızı ağrıttı. Kaleci Demirel hiçbir topa çıkmadı. İki stoperimiz (Zan ve Çetin) yan ve özellikle yüksek topları ıskaladı. Bir başka sorun da şuydu: Hücumda topu yere indirerek oynadık ama ön ve arka direğe hep yüksek orta yaptık. Bu topların bir tanesine bile vuramadık. Oyunun patronu Belözoğlu ise saklanarak oynadı. Sorumluluk almadı. (Portekiz de kısa boyluydu ama onlar her yüksek topu olumlu kullandılar)

TERİM'İN DUYGUSAL YANLIŞI
2- Hücumda organizasyon değil, bireysel yetenekler ön plana çıktı. Kazım beklenilenin üstünde performans sergilerken, Şanlı çizgiden içeri girdiği her topu kaybetti. Erdinç, ilk kez yan yana oynadığı Kahveci'ye eşlik edemedi.
3- Ayağında top tutan santrforumuz yoktu. Presle kazanıp ileri çıkarken, hücumda kazandığımız topu kaybettiğimiz zaman o topların hepsi kalemize tehlike oldu. Bu topları Ronaldo iyi kullanmadı. Ayrıca şans da bizden yanaydı.
İkinci 45'te Terim, Mevlüt Erdinç-Sabri Sarıoğlu değişimi ile futbol felsefemizi değiştirdi. Altıntop'u orta sahadan hücuma çıkardı. Hücumu düşünürken savunmamız dağıldı. Pepe ve Meireles'in attığı gollerde çizgi savunmanın oyundan düşmesinin adı skandal!
MESAJ: Terim'in sakat Zan ve Çetin'deki ısrarı duygusaldı. Dahası; maçı çevirmek için Şentürk'ü oyuna aldı. Terim'in Şanlı'da ısrarı ve Arda Turan'ı oyuna almaması duygusal ve yanlış tercihlerdi.

LEVENT TÜZEMEN- Dünyanın sonu değil -(SABAH)
Aklın düzeltemeyeceği birçok kusuru şans düzeltirmiş. Ronaldo'nun ve Nuno Gomes'in direkten dönen toplarında "Şans" sırtımızdaydı. Ama biz kusurlarımızı düzeltmek için çaba harcamayınca "Şans" kazanmayı daha çok isteyen Portekiz'den yana tavır koydu. Neydi kusurlarımız?
1- Terim, "Biz takım olarak başarıya açız" demişti. Sahaya çıkardığı onbir birbirini tamamlamayınca akordu bozuk bir Milli Takım izledik. 3 Lejyoner Tuncay-Nihat-Mevlüt hücumda tek top tutamadı. Özellikle Mevlüt-Nihat ikilisi sprinter özelliklerini sergileyecek boş alanı hiç bulamadı.
2- Sabri arkada Hamit önde formülünü bozmak hataydı. Hamit içeri kaçtığı için Simao ve Ronaldo değişerek sağ kanadımızdan etkili geldi. Bunun için Hamit'i suçlamamak gerekir. Çünkü bir futbolcunun yeri bu kadar değişirse katkısı da doğal olarak azalır.

EMRE OYUNDA HİÇ YOKTU
3- Portekiz'in sahadaki beyni Deco'ya yakın oynayan ve Milli Takım'ın lideri olarak görülen Emre Belözoğlu oyunda yoktu. Emre, Fizik güç yetersizliğinden oyuna katkıda bulunamazken kontrolündeki Deco çapraz paslarla Ronaldo ve Simao'yu sık sık hücuma kaldırdı.
4- Hazırlık maçlarında göze çarpan en belirgin özelliğimiz topu yerden ayağa oynamaya çalışmamızdı. Ancak Portekiz karşısında ayağa isabetli pas yapamadığımız için topu kontrol edemedik. Havadan oynadıkça Portekiz'in daha çok topa sahip olmasını sağladık.
5- Yere sağlam basan, top saklayan, dar alanda rakibe çalım atabilen Arda'yı kullanmamak hataydı. Çok kötü oynayan Tuncay'ı ilk yarı sonunda çıkarmamak ve 90 dakika sahada tutmak ise daha da büyük hataydı.
6- Terim, Mevlüt ve Nihat'tan santrfor yaratmakta artık ısrar etmemeli. Elinde Semih varsa Semih oynar. Üstelik geçen sezon Semih çok fazla uluslararası maç oynadı ve çok gol attı. Emre Belözoğlu oyunun liderliğini üstlenemiyor. Bu görevi Tümer üstlenmeli. Yenilgi dünyanın sonu değil. Yeter ki; bu uyumsuz görüntüyü final maçı gibi görünen İsviçre önünde sergilemeyelim ve kadro seçiminde hatalardan arınalım.

UĞUR MELEKE- Neden kaybettik- (MİLLİYET)Şampiyonlar Ligi'ndeki 8 çeyrek finalistin 7'sinin 4-3-3 oynaması, Euro 2008'in baskın dizilişinin bu olacağının sinyalini vermişti, nitekim ilk gün sahaya çıkan 4 takımın üçü bu modaya uydu. Bu düzende belki sahayı daha demokratik paylaşıyorsunuz, ama bir handikap da ortaya çıkıyor: 11'inize asgari 2, ideali 3 solak gerek, ama dünyada her 18 kişiden yalnızca biri solak...

Portekiz kusursuza yakın bir takım, son iki büyük turnuvada birden yarı final görmüş tek ülke, ama onlar da yıllardır sol bek bulamayanlardan... Dün de bu mevkiiyi Ümit Özat'ımsı devşirme Paulo Ferreira'ya emanet etmişler. Önündeki Simao/Ronaldo ve Deco'nun da Ferreira'ya yardımı kısıtlı... Bizim de maç boyunca bulabildiğimiz az sayıda fırsat o çizgiden geldi, belki daha fazlası da olabilirdi, ama orta sahanın sağından hücum etmeyi Bayern Münih'te melekeleştirmiş Hamit'i 70 dakika bekte, 20 dakika da kulübede tuttuğumuz için kısıtlandı oyunumuz...
Üstüne, yeni Europass topunun havada yön değiştiren ve kalecilerin işini daha da zorlaştıran yapısının kalesine daha çok top gelen Volkan'a çıkarttığı problemleri ekleyin... Bir de kulübede Quim olduğu için huzursuz olan ve yerel basın tarafından birinci kaleciliği sorgulanan Ricardo'nun sahaya kayıtsız şartsız bir numaralı forma sahibi moraliyle çıkmasını... Rüzgâr pek bizim arkamızda değildi dün gece...

Bu maçı kaybettik, ama skordan ötesini de sorgulamamız gerek: 2003 kışında Volkan-Servet-Tuncay-Sabri-Hamit'li Ümit Milli Takımımız, C.Ronaldo-Bosingwa-Quaresma-Postiga'lı Portekiz'i içeride dışarıda yenerken, 5 sene sonra bugün aynı oyuncu listelerinin kat ettikleri ve kat edemedikleri mesafe dikkate değer...

ERMAN TOROĞLU- Havamız yok- (HÜRRİYET)
UZUN yıllardır A Milli Takımı bu kadar aciz görmedim. Yenilebiliriz fark etmez, ama insan biraz top oynar mücadele eder. Takımda 5 tane oyuncu var, veresiye oynadılar.

Marco, Kazım, Servet biraz da kalede Volkan, işte o kadar. Mesela bir Tuncay var, Fatih Terim nasıl sabretti ona... Servet'in sakatlığı yüzünden ona dokunamadı. Birkaç tane hücum ettik, rakip ceza alanına girdik. 3'ünde Tuncay, 2'sinde Nihat hücum faul yaptı. Bir de acizliğimizi hesap edin.

Emre'den beyin olursa...
Kimse skora aldanmasın. Allah'ın yardımıyla 5-0 bitecek maç 2-0 bitti. Eğer bir gol atsaydık berabere kalsaydık, futbol adına yazık olurdu. Peki, bütün bunlarda Fatih Hoca'nın günahı yok mu? Kesinlikle var. Çünkü bazılarına esas evlat, bazılarına üvey evlat muamelesi yaptı.

Bizim takımın beyni Emre Belözoğlu. Eğer Emre Belözoğlu'ndan beyin olursa, siz gerisini düşünün karaciğer, dalak, safra kesesi nasıl olur... Hamit, kendi takımında oynadığı yerde 'oynatın' diyor. Nihat kendi takımında oynadığı yerde 'oynat' diyor. Ama bir sezon top oynamayan Emre Belözoğlu 90 dakika sahada kalıyor. İnanın teknik-taktikten bahsedeceğimiz en ufak bir şeyimiz yok. Allah'tan Marco vardı, bir de sakat sakat ona yardım eden Servet. Biz bu takımla gruptan çıkarsak futbol adına ayıp olur. Diyeceksiniz ki, bu mağlubiyetten sonra alacağımız iki galibiyetle çıkarız. Evet çıkarız ama takımda o hava yok.

Allah'tan Marco vardı
Maçtan evvel Maraton'da Cenevre'den yaptığımız yorumlarda, bu maçı görmüş gibi konuşmuştum. Yanılmayı çok istiyordum ama olmadı. Bakınız, sakın bu kadar yazdıktan sonra Portekiz'in çok iyi oynadığını zannetmeyin. Onlar çok kontrollü oynadılar, bizi yenecek kadar oynadılar. Hatta ve hatta futbolun sürprizini hiç düşünmediler. 1-0'ken gerekli işleri yapmadılar. Yiyecekleri bir golle duman olacaklardı. 5-6 fark yemekten hem direkler sayesinde hem de şansımız sayesinde kurtulduk. Ama bu neticeden sakın Fatih Hoca kendini sıyırmasın. Çünkü benim Milli Takımım'daki bazı futbolcular mücadele etmedi. Allah'tan siyahi Brezilyalı Marco vardı da bizim futbolcuların kızardığını göremedik.

CAN BARTU -Terim'in eseri -(HÜRRİYET)
PORTEKİZ karşısındaki Milli Takım'ı anlayamadım. Ne yapmak istediler, neyi amaçladılar, ne yaptılar. Fatih Terim'in akıl almaz yanlışlıklarına teslim olduk, ilk maçımızda büyük hayal kırıklığı yaşadık.

Bu takımda santrfor yok. Nihat ileride tek başına. Zaten o da santrfor değil. Sağdan ve soldan geleceksin, orta yapacaksın. Peki, Nihat o rakip savunma içinden nasıl kafa vuracak o topa? Terim bunu hesaplayamıyor mu? Hem Nihat'ı orada harcıyor, hem de hücumdaki en güçlü silahından faydalanamıyor.

Topa hakim değiliz. Topu kullanamıyoruz. Dün gece bütün hakimiyet Portekiz'deydi. Topa onlar hakim oldu, onlar kullandı. Sonuçta da kazandılar. Futbolda hücum yapabilmen için top sende olacak. Dünkü tabloda bu var mıydı? Bir golleri geçerli sayılmadı, 3 topları direkten döndü iki tane de attılar ve Portekiz bizi yendi. Zaten yenemeseler büyük mucize olurdu.

Arda niçin kenarda
Adamlar sanki idman yapar gibi ellerini kollarını sallayarak oynadılar. Güle oynaya da galip geldiler. Büyük umutlarla oraya gidiyoruz, klipler, filmler çekiliyor. Takım sahaya böyle havalyı çıkıyor. Ama, tablo çok kötü. Milli Takım'ın bu kadar kötü oynama hakkı yok.

Böyle oynarsak, bu turnuvada hiç bir şey yapamadan eve döneriz. Rakibe çok fırsat veriyoruz. Dün gece doğru dürüst oynayan bir tek Kazım, biraz da görevini yapan Aurelio var. Gerisi yok. Bana göre Kazım'ın da bu takıma alınması büyük hata ama en iyisi o. Varın hesaplayın, Milli Takım'ı.

Arda gibi bir adam niçin kenarda oturur. İleriye top atacak, top yapacak, top kazanacak, topu kullanacak özellikleri var. Ama o yedek kulübesinde oturtuluyor. 1.65 boyundaki adamlarla ileriye gidiyoruz, havadan oynuyoruz.

Mehmet Topuz'un yüzüne bile bakmadı Fatih Terim. Ümit Karan'ı dünkü maçı evinde televizyon başında seyrettirdi. İkisi de dün Cenevre'de olmalıydı. Rakip oynadı, biz seyrettik. Fatih Terim'in bol rüzgar ve bol dolduruşlarla buraya getirdiği takımı ilk maçta sınıfta kaldı. Karambolde bir gol atıp, puan alsaydık iyi oynadık olacaktık.

İsviçre ve Çek Cumhuriyeti önünde böyle oynarsak sonumuz hüsran olur. Fatih Terim, dün geceden ders ve kalan maçlara düzgün bir takım çıkarmalı. Bu mantıkla bu anlayışla, üzülmeye mahkum oluruz.

---internetspor.com---

Bunu ilk beğenen siz olun

Hata Oluştu


Eski nick: 07mert
> 1 <